Mêrdîn’in tarihi ve kültürel mirası Zinnar Bağları, sermayenin ‘ekoturizm’ adı altında inşa ettiği ruhsatsız villalarıyla talan ediliyor. Çevre savunucuları, ‘felaket’ uyarısında bulunarak, ‘Buraya sahip çıkmak politik bir sorumluluk’ dedi
Mêrdîn’in tarihi ve kültürel miraslarının başında gelen Zinnar Bağları, sermyanin “ekoturizm” adı altında yürüttüğü faaliyetler nedeniyle talan ediliyor. Zinnar Bağları, Artuklu ilçesinde bulunan Sürgücü Bölgesi’nden Nisêbîn (Nusaybin) ilçe kırsalındaki Omerya Bölgesi’ne kadar uzanıyor. Kentin sayılı yeşil alanlarından biri olan bağların tarihi, Doğu Roma İmparatorluğu’na kadar dayanıyor.
Üzüm, fıstık, bıttım, palamut, sumak ve incir ağaçlarının yanı sıra yüzlerce endemik bitki bulunuyor. Dünyanın en güzel üzümlerinden sayılan “Mezrone” üzümü de burada yetişiyor. Geniş bir tarım alanın da bulunduğu bölge, aynı zamanda birçok hayvanın da yaşam alanı.
Tescilli yapılar
Bölgede birçok tarihi çeşme, sarnıç, kaya mezarı ve doğal mağara bulunuyor. Yine tarihi İzzetpaşa Karakolu gibi çok sayıda tescilli yapı ile dünyanın en eski ve en büyük şarap işleme merkezi olan bilinen “Çilbîr/Kırkkuyu” da burada bulunuyor.
Sermayedarlar göz dikti
Koruma altına alınması gereken bölge son yıllarda tahrip edilmeye başlandı. Adalet Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Mêrdîn Büyükşehir Belediyesi, bölgede yeni bir cezaevi inşasını onayladı.
Cezaevi inşaatı henüz başlamazken, koronavirüs (Kovid-19) süreci ile 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Mereş merkezli depremlerin ardından bölge sermayedarların gözünü diktiği bir alan oldu.
“Ekoturizm/ekolojik turizm” adı altında bölgeyi hedef alan sermaye sahipleri, bölgede kaçak ve ruhsatsız yapılar inşa etmeye başladı. Bölge “villa-site” tarzı yapıların merkezi haline dönüştürüldü. Yine birçok yerde “bungalov evler” adı altında mini oteller kuruldu.
‘Kültürel miras için önemli’
Çilbîr alanındaki kazılarda çalışan arkeolog Ahmet Avcı, yaşanan tahribata tepki gösterdi. Ahmet Avcı, Çilbîr’in dördüncü yüzyılda ana kayaya oyularak yapılmış üzüm ve şarap işlik alanı olduğunu ifade etti. Ahmet Avcı, “Sadece Çilbîr üzerinden gidildiğinde dahi Zinnar Bölgesi’nin Mêrdîn’in kültürel mirası ve doğası için önemli olduğunu görüyoruz. Burası Mêrdîn’in olmazsa olmaz korunması gereken Doğal Sit alanlarından bir tanesi” dedi.
Ahmet Avcı, birçok tescilli yapının bulunduğu bölgenin ranta ve kaçak yapılaşmaya kurban edildiğine işaret etti. Ahmet Avcı, “Ege’de Kazdağları, Hatay’da zeytin ağaçları, Karadeniz’de ormanlar, Amed’de Hevsel Bahçeleri neyi ifade ediyorsa Zinnar Bağları da Mêrdîn için bunu ifade ediyor. Biz mümkün mertebe bunun karşısında durmalıyız. Halk için manevi değeri, kültürel miras değeri olan yerleri tahribata açtılar. Bunun önüne geçmek lazım” ifadelerini kullandı.
‘Tahribatın önüne geçmeliyiz’
Sivil toplum örgütlerinin duruma karşı çıkması gerektiğini vurgulayan Avcı, şunları söyledi: “Bu tahribatın önüne bir an önce geçilmesi lazım. Gelecek kuşaklara beton binalar mı bırakacağız? Her şeyin tahrip edildiği, yok edildiği bir gelecek mi bırakacağız? Bin sene, 2 bin sene evvel yaşayan insanlar doğalarına zarar vermediler, doğayla savaşmadılar. Doğayla barışık mimarisini de inşa etti, tarımını da inşa etti. Burası korunması, kültürel SİT alanı ilan edilmesi gereken bir alan. Bu anlamda Kültür Varlıklarını Bölge Koruma Kurulu da gerekli sorumluluğu hiçbir zaman yerine getirmedi. Bu tarz arkeolojik Sit alanları gelişigüzel, kafa kol ilişkileri ile bir şekilde ranta açıldı. Halen de açılıyor.”
‘Bölge ranta çevrildi’
Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’ne (TMMOB) bağlı Şehir Plancıları Odası’ndan (ŞPO) Berivan Güneş ise, Zinnar Bağları’nın “Mêrdîn’in güneydoğusunda uzanan yeşil bir perde” olduğunu söyledi. Berivan Güneş, “Zinnar, Mêrdîn için hava koridorudur. Mêrdîn’in nefesidir. İçinde birçok canlıyı barındıran bir ekosistemdir. Doğal mimarisi olan bir bölgeydi. Özellikle 6 Şubat depremi ile beraber insanların kendilerini kent içinde güvensiz hissetmesinden kaynaklı bir anda kentin çeperindeki yeşil alanları müstakil evler, villa tarzı evler yapılmaya başlandı. Bunu gören sermayedarlar ise, farklı bir biçimde ‘eko-turizm’ adı altında buraları ranta çevirdi” dedi.
Zinnar’ın çevre düzenleme planlarında “mutlak korunması gereken alanlar” olarak geçtiğini aktaran Berivan Güneş, “Buranın yapılaşmaya açılması mümkün değil. Bakanlık tarafından ÇED raporlarının onaylanması gerekiyor. Tarım İl Müdürlüğü’nden onayların alınması lazım. Bu projelerin hangi yöntemle hayata geçirildiği konusunda bir fikrimiz yok şu an. Çevre Düzeni Planı’nda bu alanın lekesi (işaretlenmiş imar alanları) bile yok. Zinnar Bölgesi çok katmanlı bir statüye sahip. Ayrıcalıklı gruplara peşkeş çekmeye çalışılıyor” ifadelerini kullandı.
‘Sahip çıkmak politik sorumluluğumuz’
Yapılaşmaya karşı yetkilileri “göreve” çağıran Berivan Güneş, şunları söyledi: “Biz köy yaşantısı ya da Zinnar içindeki kaçak yapılaşmalardan bahsederken, mevcut köy evlerinden bahsetmiyoruz. Villaların sadece bir bölgede değil, birden fazla bölgede site halinde gelişim gösterdiğini görüyoruz. Siteler dışında ‘turizm’ adı altına bungalov evlerin yapıldığını görüyoruz. Bunlar hepsi rant amaçlı. Buna yetkililer de göz yumuyor maalesef. İmarın olmadığı, ruhsatların olmadığı, ruhsat verilmesinin dahi mümkün olmadığı bu bölgede bu projelere göz yuman yetkililer bu rantın parçası haline gelmiş durumdalar. Bu noktada denetleme yetkisi bu kurumlarda. Tüm kurumların bunu görüp, ses çıkarmaması da geri dönülemez bir felakete yol açacak. Buraya sahip çıkmak hem etik hem de politik bir sorumluluktur. İlgili STK’lerin, meslek odalarının, kurumların yapması gereken; Zinnar’ın hem doğa, hem kültürel, hem tarihi koruma listesine alınması için çalışma yürütmesidir. İlgili kurumlar bu yapılaşmalarla ilgili işlem başlatmalı. Ya da ruhsat alınmış ise, bu ruhsatların nasıl alındığının incelenmesi gerekiyor.”
Haber: Ahmet Kanbal / MA