Abdullah Öcalan’ın mektubuyla gözlerin çevrildiği Mexmûr Kampı Kürt halkının kimlik ve varoluş mücadelesinin önemli bir örneği olurken şimdi ise ambargo ve saldırı altında
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Federe Kürdistan Bölgesi’nde bulunan Mexmûr Mülteci Kampı halkına gönderdiği mektupla ‘Görüşmelerimizin önemli bir konusu da Mexmur halkımızın durumudur. Şüphesiz sürecin ilerlemesiyle buradaki halkımızın kendi topraklarına dönüşleri de gerçekleşecektir’ diyerek kamp halkının mücadelesine vurgu yapmıştır
Mexmûr mülteci kampı trajik hikayesi zorlu mücadele koşulları yanında yeni yaşamın inşa etmesiyle adeta bölgede örnek teşkil etmektedir. Mexmûr kampı diğer bir adıyla şehit Rustem Cûdî Kampı Federe Kürdistan Bölgesin’nin Hewlêr kentine yaklaşık 60 km mesafede Mûsil kentine bağlıdır. Kamp 1993-1994 yıllarında Türkiye’nin Kürdistan’a dönük güvenlik politikaları ve köy yakmaları sonucu Federe Kürdistan Bölgesine göç ettirilen halk için BM tarafından oluşturulmuştur. Başlangıçta zor koşullarda, çöldeki geçici çadırlarda yaşam başlamış, ancak zamanla kalıcı yapılar inşa edilmiştir.
Yönetim ve organizasyon
Kamp, Abdullah Öcalan’ın geliştirdiği paradigma ekseninde demokratik konfederalizm ilkelerine dayalı bir öz yönetim modeliyle idare edilmektedir. Halk Meclisi (131 üye), Kadın Meclisi (81 üye) ve Gençlik Meclisi gibi yapılarla kamp sakinleri kendi yönetimlerini oluşturmuştur. Kadın Meclisi, özellikle ataerkil zihniyete karşı mücadele ve toplumsal sorunlarda aktif rol oynamaktadır.
Eğitim ve kültür
Mexmûr, Kürtçe (Kurmanci lehçesi) eğitim veren tek yerdir. Kampta iki anaokulu, beş ilkokul, bir ortaokul ve bir lise bulunur; öğrenciler ileri eğitim için Hewlêr, Silêmanî veya Zaxo’daki üniversitelere devam edebiliyor. Eğitim sistemi, Kürt kimliğini koruma açısından model olarak görülmektedir.
Sağlık ve altyapı
Kampta iki hastane bulunur; biri UNHCR denetiminde, diğeri kamp sakinleri tarafından işletilir. Elektrik ve ambulans gibi eksikliklere rağmen, sağlık hizmetleri çevre bölgelere de sunulmaktadır.
Tartışmalar ve saldırılar
Türkiye’nin kampa yönelik saldırıları her dönem farklı yöntemlerle olsa da 15 Haziran 2020’deki hava saldırısıyla kampı 40 dakika boyunca bombalanmıştır.
Ambargo ve abluka
2019’dan bu yana KDP (Kürdistan Demokrat Partisi) ve 10 Nisan 2025’ten itibaren Irak hükümeti tarafından kampa ambargo uygulanmaktadır. Giriş-çıkışlar kısıtlanmış, temel ihtiyaçlar ve sağlık hizmetlerine erişim zorlaşmıştır. Kamp sakinleri, bu ablukalara karşı çadır eylemleri ve protestolar düzenlemektedir.
DAİŞ saldırıları
2014’te DAİŞ’in kampı tehdit etmesi üzerine HPG (Halk Savunma Güçleri) kampı savunmuş, ancak KDP ve Irak ordusunun bu süreçte burada yaşayan halkı savunmada yetersiz kalmıştır.
BM’nin tutumu
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), kampın sivil karakterinin korunması gerektiğini vurgulasa da, saldırılar ve ambargolar karşısında yeteri kadar etkin olamamakta, bu süreci değiştirmekte zayıf kalmıştır.
Toplumsal ve politik önem
Mexmûr Kampı, Kürt mültecilerin direniş ve öz yönetim modelinin sembolü olarak görülmektedir. Kamp sakinleri, Abdullah Öcalan’ın demokratik konfederalizm felsefesine bağlı bir yaşam sürmekte, kooperatifler ve kadın örgütlenmeleriyle ekonomik ve sosyal dönüşüm sağlamaktadır. Ancak, Türkiye, KDP ve Irak hükümetinin politikaları nedeniyle kamp sürekli baskı altındadır.
Son durum
10 Nisan 2025’ten itibaren Irak hükümetinin uyguladığı abluka ise devam ediyor. Kamp halkı temel ihtiyaçlara erişimde zorluk çekmektedir. 14 Mayıs 2025’te Bağdat’a giden bir kamp heyeti gözaltına alınmış, halk buna karşı kitlesel eylemler düzenlemiştir. Demokratik Birlik İnisiyatifi gibi gruplar, ambargonun kaldırılması için uluslararası çağrılar yapsa da herhangi bir gelişme sağlanamamıştır.
Mexmûr Kampı, hem mülteci hakları hem de bölgesel jeopolitik açısından tartışmalı bir konumda olup, Kürt halkının kimlik ve varoluş mücadelesinin önemli bir örneğidir.
HABER MERKEZİ