Elbette gerçekleşen bu ziyaret ile süreçte yeni bir aşamaya geçildiğini söylemek mümkün. Malum, sürecin başından bu yana Kürt tarafı adımlar attı, bu konudaki kararlılığını her biçimde gösterdi
Ali Sinemilli
Aylardır gündemde olan ‘Komisyon İmralı’ya gidecek mi gitmeyecek mi’ tartışmaları nihayetinde bir sonuca erdi. Komisyonu temsilen oluşan heyet Ada’ya gidip Önder Apo ile görüştü ve sonrasında oldukça pozitif bir açıklama ile görüşmenin içeriğine dair kamuoyunu bilgilendirdi. Elbette gerçekleşen bu ziyaret ile süreçte yeni bir aşamaya geçildiğini söylemek mümkün. Malum, sürecin başından bu yana Kürt tarafı adımlar attı, bu konudaki kararlılığını her biçimde gösterdi. Fakat iktidar-devlet cephesinden böyle bir pratiği görmek mümkün olmadı. Onlar açısından süreç çoğunlukla söylem düzeyinde kaldı ve pratik aşamaya geçmedi.
AKP-MHP’yi bir blok ve ortak strateji ile hareket eden taraf olarak değerlendirdiğimizde yaşanan pratik bu minvaldeydi. Yer yer MHP’den özellikle Kürt kamuoyunu beklentiye sokan söylemler gelişse de bunların pratik politikaya dönüşmesi mümkün olmadı. Bu dönem boyunca MHP genelde olumlu konuşarak beklenti yaratan taraf olurken, AKP hep ağırdan alan bir tutumun sahibi oldu. İddia oydu ki, iktidar ortakları birbirini ikna edemediği için somut adımlar atılmıyor, söylemden eyleme geçilemiyordu.
Şüphesiz, gelinen aşamada bu durumun değişmesi, iktidar-devlet kanadının adım atar noktaya gelmesi önemli. Bu adımı süreç bağlamında iktidar- devlet kanadının attığı ilk adım olarak değerlendirmek yanlış olmaz. Elbette daha öncesinde de Ada’ya DEM Parti heyetinin gidiş gelişleri oldu, bunlar da sürecin ilerlemesinde önemli bir rol oynadı. Fakat benzer bir pratiğin birinci ‘çözüm süreci’ olarak adlandırılan dönemde de yaşandığını biliyoruz. O dönemde heyette yer alanların başına neler geldiğini de biliyoruz. Dolayısıyla Meclis’i temsilen Önder Apo’nun yanına giden heyetin bir ilki oluşturduğunu kabul etmek gerekir.
Hiç kuşku yok ki, bu heyet millet adına, milletin olurunu alarak Ada’ya gitmiştir. Türk ırkçılarının deyimiyle ‘Türk milleti’ adına, genel kamuoyunun değerlendirmesiyle Türkiye halkları adına bu ziyaret gerçekleştirilmiştir. Türk halkı, Türkiye halkları bu ziyareti istediği için bu adım atılmıştır. Böyle bir olur olmasa bu ziyaretin gerçekleşmeyeceği aşikardır.
Peki Türk halkı ya da Türkiye halkları Meclis’i Önder Apo’nun yanına niçin göndermiştir?
Besbelli ki, Türk halkı, Türkiye halkları kendi sorunlarını çözmek için Meclis’e beş yıllığına görev vermiş ve temel sorunlarımı çöz demiştir. İşte! Meclis’te oluşturulan Komisyon halkın bu görevlendirmesinin sonucu olarak, ülkenin en temel sorunu olan Kürt sorununu çözmek üzere bir araya gelmiş, aylarca bu konuda tartışmalar yürütmüş ve nihayetinde Önder Apo’nun yanına gitme kararı almıştır.
Meclis Komisyonu Önder Apo’yu çözümün adresi olarak gördüğü için, on yılları bulan ve giderek daha da ağırlaşan Kürt sorunu konusunda kendisinin çare üreteceğini düşündüğü için bu adımı atmıştır. Başka bir ifadeyle, Komisyon Meclis adına onun da ötesinde Türkiye halkları adına Önder Apo’yu muhatap almış, Kürt sorununun çözümü konusunda temel irade olarak kabul etmiştir. Önemle vurgulamak gerekir ki, aldığı kararı kendi üyelerine, genel olarak halka anlatmakta zorlanan CHP’nin yaşadığı sıkışmanın da arka planında bu gerçeklik bulunmaktadır. Yani toplum genel olarak böyle bir adımın atılmasına taraftardır, isteklidir. İktidar-devlet cephesi için böyle bir yoruma gitmek mümkündür.
Diğer yandan atılan bu adım Önder Apo’nun on yıllardır aradığı muhatabın da en doğru ve en gerçek haliyle oluşması anlamına gelmektedir. Dikkat edilirse, Önder Abdullah Öcalan 90’lı yılların başından beri sürekli bir muhatap aradığını söylemekte, sorunun çözümünün gecikmesinde bu yanın belirleyici olduğunu dile getirmektedir. Türk tarafını temsilen bir muhatabın ortaya çıkmaması çokça değerlendirildiği üzere yaşanan tekrarın sürmesini beraberinde getirmiş, sorunun daha da ağırlaşmasına yol açmıştır.
Bugün İmralı ziyareti ile taraflar netleşmiş olmaktadır. Bir tarafta Kürt halkının baş müzakereci olarak belirlediği Önder Apo diğer tarafta ise Türkiye halklarının kendilerini yönetme yetkisi verdiği TBMM durmaktadır. Kuşkusuz, Türkiye tam demokratik bir ülke değildir, mevcut iktidar demokratik yol yöntemler ile ülkeyi yöneten bir noktada değildir. Yasama yetkisini elinde bulunduran Meclis, liberallerin çokça övündüğü güçler ayrılığı ışığında tümüyle bağımsız bir yerde durmamaktadır. Hatta ülkenin giderek otoriterleştiğine dönük yorum-analizler fazladır. Bütün bunlar gerçeğin bir tarafıdır.
Fakat diğer tarafta Kürt halkı başta olmak üzere demokrasi ve özgürlük güçlerinin mücadelesiyle iktidarı-devleti getirdikleri bir zemin söz konusudur. Bu zemin direniş ile mücadele ile yaratılan, bununla beslenen, böyle ayakta duran bir zemindir. İktidar- devlet kanadı hep vurgulandığı gibi bu sürece gönüllüce girmemiştir. Buna mecbur kalmıştır. Dolayısıyla sürecin ilerlemesi, halklarımız lehine sonuçlanması, Türkiye-Kürdistan’dan başlayarak Ortadoğu’da tam bir halklar baharlaşmasının gerçekleşmesi bütünüyle verilecek mücadeleye bağlıdır. Toplumsal mücadele büyüdükçe, toplum daha fazla konuşur- söz söyler hale geldikçe, kendi geleceği konusunda daha iradi bir tutumun sahibi oldukça bu süreç ilerleyecek, aksi durumda ise yaşanan kısırdöngü devam edecektir. O halde daha fazla çalışarak, daha fazla rol üstlenerek süreci ilerletmek olmazsa olmazdır.








