‘Lale Devri’ dendi mi, üst tabakanın zevk içinde yüzme, mest olma halleri akla gelir.
Peki, bugünkü hükümetlerin yaşadıkları Lale Devri mi? Hayır! “Lale Devri” bugünün kıymığı olamaz.
Lale Devri, zevkin, sefanın doruğudur. Eski Lale Devri bugün için sadece simgedir.
Zenginin yoksulun halinden anlamadığı, iktidarların ise yoksulun halini anlamaya yanaşmadığı şeydir Lale Devri.
1980’den bu yana hükümet olan tüm hükümetler bir “Lale Devri” yaşamış, yandaşlarına da yaşatmıştır. Mesela ANAP’ın papatyalarını hatırlayalım, ne güzel açıyorlardı(!) 1980’den bu yana tüm hükümetler, Türkiye’nin tüm değerli varlıklarını bu zevk-sefa müptelalığından yad ellere sattılar, kaptırdılar.
Çünkü müptela olmaya gör; hep aranır, istenir. Yakayı kurtarmak mümkün olmaz. Yeniden mest olmak için kabı kaçağı satar ve dımdızlak kalınır orta yerde.
Ama yoksullar ekmek ister. Ekmek sağlanmazsa eteğe yapışır çekiştirir, paçadan tutar bırakmaz. Huzur kalmaz. Keyifler kaçar. Çiftçiler ile hükümetin hali bu etek-paça meselesi durumunda.
Demem odur ki, tarımda işler iyi değil. Destekler devede kulak. Oysa, tarımda desteklemeler önemli. Çünkü tarımsal üretim için yapılan harcamalar tohum toprağa atıldıktan hemen sonra kazanca dönüşmez. Üretilecek olan ürünün yetişme süresine bağlı bir zamana ihtiyaç vardır. Tüccarın alıp sattığı bir üründen elde ettiği ne kazanca ne de zaman aralığına benzer üretim. Tohumu toprağa atmadan önce toprağı işler çiftçi. Harcamaları da işte o an başlar. Ürün çeşidinin yetişme süresine bağlı olarak, 4- 5 ay bazı ürünlerde 6-7 ay, kimi ürünlerde bir yılı bile geçebilir. Bu süreler boyunca çiftçi sürekli harcama yapar. Sonra hasad zamanı gelir. Eğer maliyeti kurtarmış ve biraz da fazlası varsa o zaman çiftçi kazanca kavuşabilir. Tabii ki bu sürede herhangi bir afete maruz kalmaması gerekir. Yoksa kazanç mazanç hak getire.
Tarım stratejiktir
Tarımsal üretim insanların karnını doyurur, sırtını giydirir. Bu bakımdan tarımsal üretim yaşamsaldır. Stratejik sayılır. Dünyanın hemen her ülkesinde desteklenir.
Tarım havzaları ve desteklemeler
Bilindiği üzere Bakanlar Kurulu Kararı ile ilk ilan edilen havza sayısı 30’du. Bu havzalarda desteklenecek ürün adedi de 17’ydi. Belirlenen 30 tarım havzası içinde buğday ve mısır tüm havzalarda desteklenen ürünlerdi.
Milli Tarım Projesi ve desteklemeler
Milli Tarım Projesi ile belirlenen 941 havzada (ilçede) desteklenecek ürün sayısı fındık ve yem bitkilerinin eklenmesiyle 19’a yükseldi. Açıklanan 941 havzanın tamamında buğday ve yem bitkileri desteklenecek. Yani buğdayın yanı sıra sadece mısır değil diğer yem bitkileri de eklendi. Üretim için verilen destekler fındık, çay ve zeytinyağı hariç, sadece tarla tarımına ve sınırlı sayıda ürüne yönlendirildi. Yani fındık, çay ve zeytinyağı çok uluslu şirketlerin belirleyiciliğine havale edildi, ‘Milli’ Tarım Projesi ile!
Tarım Bakanlığı tarafından yapılan tarımsal destekler ise 19 ürün dışında başka ürün ve faaliyetleri de kapsamaktadır. Organik tarım, iyi tarım, hayvancılık, su ürünleri, biyolojik/biyoteknolojik mücadele, telafi edici ödeme, sertifikalı fidan-fide, tohum destekleri gibi.
İyi, güzel de; desteklenecek ürün sayısı arttıkça desteğin miktarı artmıyor ki. Yerinde bile saymıyor, geriye gidiyor. O zaman bu Milli Tarım Projesi kapsamında açıklanan destekleme politikaları Türkiye tarımına ne katar?
Kaldı ki, her havzada kaç hayvandan aşağısına destek verilmez. Kaç dekardan aşağı arazisi olan desteklerden yararlanamaz kriterleri uygulanabilir deniliyor. Eğer havzalar küçük çiftçilerin desteklenmeme mevzuatına altık olursa Türkiye tarımının (küçük aile çiftçilerinin) vay haline. O zaman bu Milli Tarım Projesi ne ola ki?
*Milli Tarım Projesi devam edecek.