Bedreddin Müritlerinin, Osmanlı zulmüne başkaldırdığı ve kendilerinden on kat büyük ordulara karşı “baş açık, yalın ayak ve yalın kılıç” çarpıştığı topraklarda, 600 yıl sonra, savaşı ve barışı konuşmanın heyecanı vardı Karaburun Bilim Kongresinde.
Kulaklar konuşmacılardayken, gözler zaman zaman Mimas Dağının zirvelerinde gezindi. Alıcı kuşların süzüldüğü kayalıklarda sanki hala “yârin yanağından gayri her yerde, her şeyde, hep beraber” olmanın türküleri yankılanıyordu…
Barış Akademisyenleri, 19 yıldır gündemin en can alıcı konularına mercek tutarak, iktidarca dışına ötelendikleri kamusal görevlerini yerine getiriyor, yolumuzu aydınlatan sorular, düşünceler üretiyorlar. (https://kongrekaraburun.org/) Üniversitelerine dönemedikleri her geçen gün onlara borcumuz artıyor…
Kongrede geçen yıl, “Faşizm” işlenirken, bu yıl ana tema “Savaş” olarak belirlenmişti. Sadece program kitapçığına göz atmak bile “ne çok şey kaçırmışım” duygusu yaşatır insana. Bu eksikliği bir ölçüde azaltmak umuduyla sizlere, benim de katıldığım oturumdan söz edeceğim.
İzmir Barış Forumu olarak bize ayrılan oturumda “Barış ve Demokratik Toplum Yolculuğu” başlığı altında Avukat Fatma Demirer’in kolaylaştırıcılığı üstlendiği bir forum gerçekleştirdik. Çerçeve sunumlarını “Bir gerilla ve Savaş Pilotunun Gözünden Savaş” başlığında sevgili Yüksel Genç’le birlikte yaptık.
Yüksel Genç, Kürtlerin, soruna barışçıl yollardan çözüm arayan duruşlarının simgesi olan bir eski gerilla. Öcalan’ın çağrısıyla 1999 yılında silahlarıyla birlikte “Barış Grubu” olarak yurda gelen 9 PKK’liden biri. Sonrası malum; zindanları ve öldürmeyi tek çözüm olarak benimseyen bir anlayışın ısrarla yürüttüğü kirli, kanlı savaşın Türk ve Kürt halklarından çaldığı 25 yıl daha…
Bir önceki “çözüm sürecinin” tek taraflı ve bilinçli olarak savaşa çevrildiği son 10 yıl ise en büyük acıların yaşatıldığı dönemdi. 1992’ye kadar Hava Kuvvetlerinde olmak üzere tanıklık ettiğim 40 yılı özetlemek de bana düştü. Hem teknik olarak hem de hedef alınan kitleler anlamında “terörle mücadele” değil tam anlamıyla bir savaş yürütüldüğünün, kronolojik evrimini, bir kısmını bu köşeden de aktardığım yaşanmışlıklarla anlatmaya çalıştım.
Zindanda geçen 9 yılın ardından, Sosyo Politik Saha Araştırma Merkezi koordinatörü olarak, barış zeminini güçlendirmeye yaptığı katkılarıyla bilinen Yüksel Genç’in anlattıkları ise bizlerden özenle saklanan yaşanmışlıklardı. Özellikle askeri birliğe ulaştıklarında askerlerin şaşkınlıkları ve “Biz de bu savaşın sonlanmasını istiyoruz” diyen komutanı sonradan hiç görememeleri çok şey ifade ediyordu.
İzleyicilerin yoğun ilgi, katkı ve sorularıyla süren bu söyleşiyi olabildiğince çok kitlelere taşımamızın, eski bir gerilla ve savaş pilotunun samimi kucaklaşmasının her türden kardeşlik düşmanı söylemi alt edeceğini hissettik yüreğimizde. Barışın toplumsallaşması ve demokratik toplum yolculuğunda üzerimize düşen ne varsa yapmaya kararlı olarak sonlandırdık söyleşiyi.
Kongrenin kapanış oturumunda ise muhalif partilerin temsilcileri barış sürecine dair görüşler dile getirdiler. Halk Tv haber sunucusu Gözde Şeker’in hayranlık uyandıran capcanlı yönetimiyle TİP-EMEP-Sol Parti-DEM ve CHP temsilcilerinin birlikteliği umut vericiydi. Özellikle Gökhan Günaydın’ın katılımıyla, CHP’nin ilk defa bu düzeyde temsil edilmesi ve komisyonda yer alan DEM sözcüsü Cengiz Çiçek’in sorulara verdikleri samimi yanıtlar kongreye emek verenlerin yorgunluğunu alıyordu adeta.
Kapanış oturumundan itibaren bütün söyleşiler kısa süre içinde Karaburun Bilim Kongresinin youtube kanalından izlenebilecek. Bu emeklerin boşa gitmemesi, kardeşliğin özgürlüğün elini kolunu sallaya sallaya dolaşacağı günlerin yakın olması en büyük dileğimiz…