Kadın özgürleşmesinin doruklarından biridir Mirabal Kardeşler. Dominik Cumhuriyeti’nin faşist diktatörü Trujillo’da simgeleşen fütursuzluğa, faşist teröre karşı yükselen halk tepkisinin simgeleşen isimleri oldular. Örgüt kurdular, silahlı mücadelenin öncüsü, örgütleyicisi oldular. Geldikleri sınıfa sırtlarını dönüp emekçi insanlığın kurtuluşuna adadılar yaşamlarını. Ne kariyer ne aile ne alıştıkları konforlu yaşam ne o ne bu… Bunların hepsini -acılarının bilincinde olarak- feda etmeyi göze alıp bir halkın özgürlük mücadelesinin omuz başında, önünde, yanında olmayı tercih ettiler.
Tarihin ilk ezilip sömürüleni olan kadın cinsinin tarihler boyunca yaşadığı tüm o acıların oluşturduğu iç dinamiklerin en görkemli biçimde dile gelişiydi onlarda vücut bulan. O dinamiklerin yaratıcı ve yıkıcı gücünü simgelediler; tıpkı binlerce devrimci-komünist kadın gibi. Kadın olmanın tarihsel dinamiklerini-birikimlerini bir isyanı mayalayacak cesarete dönüştürmelerinin intikamı, kadınlıklarının hedef alındığı kalleşçe bir katliamla oldu.
Tarihin en düşkün, en kaba kadın düşmanlığını simgeleyen faşizmin temsilcisi Trujillo için kadınlar, istediği gibi sahip olabileceği birer objeydi sadece. Tüm bir halk da öyleydi ama kadınlar daha fazla öyleydi. Kadını metalaştıran bu yaklaşımı iliklerinde hisseden Mirabal Kardeşler sadece öfke duymadılar buna. Bu öfkeyi örgütlü-kolektif bir halk tutumunu mayalamanın katığı kıldılar. Faşist Trujillo’nun “Ülkenin en büyük iki sorunu kilise ve Mirabal Kardeşlerdir” diyerek hedef gösterdiği kardeşler bu cümleden 23 gün sonra kalleşçe bir pusuyla katledildiler.
Aradan 65 yıl geçti…
Kadınlar dünyanın birçok yerinde örgütlü mücadelenin parçası oldu, gözü pekçe dövüşürken katledildi, direnirken can verdi, her biri Mirabal Kardeşler’den önceki öncü kadınların, Mirabal Kardeşler’in bıraktıklarını kendisine kattı. Süreklilik içinde alınan bu yolda yeni destanlar yazıldı, yazılmaya da devam ediliyor/edilecek. Sömürü, zulüm sürdükçe ezilenin de ezileni olan kadında cisimleşen başkaldırı farklı kılıklarda dünyanın sokaklarında dolaşmaya devam edecek.
Kadına yönelik tahakküm ve köleleştirmenin sayısız biçimine karşı mücadele eden her kadın Mirabal Kardeşler ve onlarda simgeleşen tüm öncü kadınlarda cisimleşen bu anlamlarla er ya da geç buluşacaktır.
Sömürünün, baskının, denetim ve kontrolün, hücreyle özdeşleşmiş evlere zincirleme girişimlerinin, “kuluçka makinesi” muamelelerinin dünya gericiliğinin, sömürücü güçlerin kolektif tutumu haline geldiği bu koşullarda kadın kurtuluş mücadelesi de önündeki sayısız eşiği aşmaya zorlanıyor. Faşizmin ve her türden gericiliğin başat özelliği olan, dahası kapitalist sömürü düzeninin temel direği haline getirilen ataerkinin sayısız tezahürüne karşı çeşitli kanallardan akan kadın kurtuluş hareketinin ortak bir zeminde buluşması da adeta kaçınılmaz hale gelmiyor mu? Mirabal Kardeşler’de cisimleşen anlamlar bu zeminin kendisi değil mi?
Kadınlardaki direngen potansiyeli en iyi egemenler bilir. O yüzden onların özgürlük tutkusunu bu somut bir nitelik kazanmadan boğmak isterler. O yüzden onları evin dışına adım attıkları anda ataerkinin sayısız zinciriyle sarıp hareket edemez hale getirmek isterler. Her fırsatta erkeklerle eşit olamayacaklarını hatırlatmayı elden bırakmayarak “haddinizi bilin” demek isterler. Ücretteki eşitsizlikle bile bunu yaparlar.
Mirabal Kardeşler “haddinizi bilin”e yaşamlarını ortaya koyarak yanıt verdiler, sayısız Mirabal gibi…
Kadın sorununun ataerkil kapitalizmin bu tarihsel koşulları içinde kazandığı muhteva ortada. Dünya genelinde her 10 dakikada bir kadın ya da kız çocuğu katlediliyor. Neden? Onun kıstaslarına uymadığı, kutsadığı aile ya da sisteminin bekası açısından yaşamsal önem atfettiği değerler sisteminin dışına çıktığı için. Sermaye için yaşamsal önemde olan aile kurumunu sarstığı, onun yakıtı olan emek ordusuna yeni askerler doğurmadığı için, dayatılan hücreleri çeşitli biçimlerde reddettiği için…
Yakıcı ve bir o kadar da akut bir nitelik kazanan cins çelişkisinin temelindeki sınıfsal nitelik daha da berraklaşıyor. Kadınların mücadelesi de giderek bu gerçekle daha güçlü bir buluşma zemini yakalıyor. Mirabal Kardeşler’in bugün de yankılanan sözleri bunun bilince dönüşmesinin harcı olmaya devam edecektir. Onlar nasıl ki Küba Devrimi ve dönemlerinde esen devrimci rüzgârdan esinlenip yola koyuldularsa, mücadelenin bağrına üfledikleri solukları bugünün kavgası içinde özgürce esmeye devam edecektir. Rojava’da, Türkiye’nin metropollerinde, Jina Mahsa Amini isyanlarında, dünyanın hemen hemen tüm sokaklarında…









