• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
3 Haziran 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Ayşe Düzkan

miras, kopuş, gelecek

2 Haziran 2025 Pazartesi - 00:00
Kategori: Ayşe Düzkan, Yazarlar
ittifak

geçen yüzyılın proleter devrimler çağı olduğu söylenir, bu büyük ölçüde doğru. büyük ölçüde diyorum çünkü bu başlık altında anılan devrimlerin çoğu ulusal kurtuluş mücadelesi vermek üzere yola çıkmış, sosyalist sistemin somut pratik desteği ve sosyalizmin ideolojik hegemonyasıyla dönüşmüşler. ikinci dünya savaşı sonrasında, faşizme karşı mücadeleleriyle halkın güvenini kazanan ve sscb’nin desteğiyle iktidar olan partiler biraz farklı ama onların da yurtlarını işgal eden ordulara karşı mücadele ettiğini hatırlamak gerek.

bir halkın üstünde yaşadığı toprağı, emek de dahil olmak üzere yeraltı ve yerüstü kaynaklarını kendisi yönetmek için emperyalizme ve sömürgeciliğe karşı verdiği ulusal kurtuluş mücadeleleri, tarihin akışını etkileyen en önemli güçlerden biri.

bunların geride kaldığı fikri doğru değil çünkü emperyalizm ve sömürgecilik geride kalmadı. fransız ordusu mali, burkine faso ve nijer’den çekilmeye zorlanalı ancak üç yıl oldu. filistin halkının abd emperyalizmin desteklediği israil yerleşimci sömürgeciliğine karşı verdiği mücadeleye günbegün şahidiz. ulus-devlet talebinden bağımsız olarak kürt halkının mücadelesi de tabii  bu çerçevede. ama geçen yüzyıldan farklı olarak hem bu hareketlerin dayanabileceği tek, ortak bir güç yok hem de sosyalizmin ideolojik hegemonyası eski kuvvetinde değil. o yüzden ulusal kurtuluş hareketleri çeşitli emperyal odaklar arasındaki yarıkları, altüst oluş anlarını, farklı momentleri değerlendirerek ilerliyor.  çeşitli devletler, destekledikleri hareketleri yönlendirmeyi hedefliyor ve bu önemsiz değil. ama herhangi bir kurtuluş hareketinin, bugün sadece dünya halklarının ve sol güçlerin desteğiyle, zafer kazanması gerçekçi bir beklenti değil.

bir parantez açıp şunu hatırlatmak istiyorum. en azından maddeci düşünenler için, bir hareketi tanımlayan şey, ideolojik referansları değil programı, hedefleri ve tabii etkisi olmalı. marksizmi referans alan, birbirinden çok farklı, ve kimi tarihi yönlendirmiş kimi bir tartışma grubunun ötesine geçememiş politik hareketler olduğu gibi, özellikle batı asya’da, karşıt kutuplarda konumlanan, hatta zaman zaman birbirine karşı savaşan islamcı hareketler var. benzer şekilde, politik hareketleri sadece iç ilişkileri ve söylemleriyle değerlendirecek olsak, örneğin biz feministlerin benimseyebileceği ya da destekleyebileceği çok çok az hareket olurdu. yalnızca türkiyeli feministleri kastetmiyorum, örneğin filistinli feministler bugün direniş’e, kadınların kurtuluşu konusunda aynı şekilde düşündüklerinden değil, işgale karşı oldukları için destek veriyor; tabii kendi önceliklerini ve gündemlerini takip ederek.

parantezi kapayıp devam edeyim. geçen yüzyılın devrimci teorik paradigmasını yani sınıflar savaşını, emperyalizm gerçeğini benimsemek o dönemin önerilerinin, harekete geçme biçimlerinin, ittifaklarının bugün geçerli ve mümkün olduğu anlamına gelmiyor.

bu topraklarda, 1970’lı yıllarda yaşanan politik kopuş, ortaya, dünya devrimci hareketlerinden etkilenmiş, onların fikirlerini türkiyelileştirmiş, üç, ama hareketini metinlerle ilerletme anlamında iki önemli hat çıkardı; bunlardan biri çayan, diğeri de kaypakkaya fikriyatı. bu hatları, savunucularının kahramanlığına indirgemek hem onları anlamamak demek hem de onyıllar boyunca benzer kahramanlıklar sergilemiş ama sayılarının çokluğu sebebiyle adları hatırlanmayanlara haksızlık olur.

bu iki hattı ele alırken unutmamak gereken noktalar var bence. öncelikle, ilham aldıkları devrimci hareketler -küba’dan vietnam’a- esasen ulusal kurtuluş mücadeleleri oldu.

türkiye bugün de, emperyalist-kapitalist sistemin bir parçası ama kürt meselesinden de bağımsız olarak, kendi yayılmacı hedefleri olan, orta büyüklükte bir devlet. kendilerini emperyalizm karşıtı sayan ve kemalist olarak tanımlayan genişçe bir kesim, sadece başka devletlerin emperyalizmine karşı. oysa bugün komünizm, hem fidel castro hem angela davis, hem franz fanon hem ilan pappe olmayı; hem emperyalizmin ve sömürgeciliğin tahakkümüne hem de kendi devletinin emperyal hedeflerine karşı durmayı gerektiriyor.

göz önüne alınması gereken ikinci nokta bence kentleşme olgusu. 1970’te türkiye’nin toplam 35 bin küsur olan nüfusunun 22 bine yakını yani neredeyse üçte ikisi kırda yaşarken 2024 yılında il ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı yüzde 93,4 oldu. yani kırla ilgili önerilerin bugün insan kaynağı olarak karşılığı neredeyse yok. diğer yandan çevre, kadın, lgbti+ gibi farklı hareketler mevcut ve kürt hareketi ana akım siyasetin de belirleyenlerinden biri.

üçüncü önemli nokta şu: hane içinde ücretsiz çalışan kadınlar hariç, emeğiyle geçinen neredeyse herkesin proleterleştiği süreçte küçük burjuvazi ortadan kalktı. (aslında açıklamaya gerek yok ama yine de kısaca değineyim; hane içinde ücretsiz çalışan kadınlar için proleterleşme kavramı kullanılamaz çünkü ücretsiz çalışıyorlar!)

bitirirken şunu da hatırlatmak istiyorum; bu hareketler ortaya çıktığında türkiye işçi partisi meclis’teydi. ama onların meclis’le tek ilişkisi ölümü göze alarak ona karşı mücadele oldu. kopuş tam da orada zaten. bugün farklı metinlerle, farklı alıntılarla düşünen birçok hareketin pratiğinin bu kadar birbirine benzemesi hayatın olağan akışı mı?

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Krizdeki Alevilik

Sonraki Haber

Hakikat ve yalanın savaşı

Sonraki Haber
Zulme Karşı Direnmek

Hakikat ve yalanın savaşı

SON HABERLER

Hatimoğulları: Oyalanacak vakit yok, komisyon bir an önce kurulmalı

Hatimoğulları: Oyalanacak vakit yok, komisyon bir an önce kurulmalı

Yazar: Yeni Yaşam
3 Haziran 2025

Buldan, Karay ve Yıldırım anıldı: Barış yüzleşmek, katilleri yargılamaktır

Buldan, Karay ve Yıldırım anıldı: Barış yüzleşmek, katilleri yargılamaktır

Yazar: Yeni Yaşam
3 Haziran 2025

Doktorlar Federe Kürdistan’da eylem yaptı

Doktorlar Federe Kürdistan’da eylem yaptı

Yazar: Yeni Yaşam
3 Haziran 2025

Tutsak yakınlarından ‘Kovid-19 düzenlemesi’ tepkisi

Tutsak yakınlarından ‘Kovid-19 düzenlemesi’ tepkisi

Yazar: Yeni Yaşam
3 Haziran 2025

TMO’un alım fiyatları çiftçiyi hüsrana uğrattı

TMO’un alım fiyatları çiftçiyi hüsrana uğrattı

Yazar: Yeni Yaşam
3 Haziran 2025

İzBB işçilerinin grevi 6’ncı gününde: Masa tekrar kurulsun

İzBB işçilerinin grevi 6’ncı gününde: Masa tekrar kurulsun

Yazar: Yeni Yaşam
3 Haziran 2025

Bahçeli boykot edenleri hedef aldı

Bahçeli: Altın fırsat kaçırılmamalıdır

Yazar: Yeni Yaşam
3 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır