Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında 2016’da çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnamelerle (KHK) Demokratik Bölgeler Partili (DBP) 102 belediyeden 95’ine kayyum atandı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu imzasıyla valilere gönderilen yazıda, “Belediyelerde eşbaşkanlık tabiri ve unvanının kullanılmasının Türk Ceza Kanunu’nun ‘Kamu görevinin usulsüz üstlenilmesi’ suçunu oluşturacağı” belirtildi. Yazıda, ayrıca eşbaşkanlar hakkında 3 aydan 2 yıla kadar hapis cezası istemiyle idari ve cezai süreçlerin başlatılması talimatı verildi. Talimat sonrası DBP’li eşbaşkanlar gözaltına alınarak tutuklandı. DBP’nin elinde bulunan belediyelere kayyum atamalarıyla birlikte, belediyenin kadın politikalarına da ket vuruldu ve çok sayıda kadın kurumu kapatılarak, “erkeklere” devredildi. Yerine kayyum atanan Mersin Akdeniz Belediye Eşbaşkanı Yüksel Mutlu, 31 Mart yerel seçim çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘Toplum için büyük fırsat’
Yerel seçimlerin yalnızca muhtar ve yerel yönetimlerin seçimi olarak değil, Türkiye’nin merkezi politikasını belirleyecek bir seçim olarak görülmesi gerektiğini belirten Yüksel Mutlu, yerel seçimin aynı zamanda toplumun örgütlenmesi için en önemli fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiğini dile getirdi. Kadına yönelik şiddeti önleyici gücün yerel yönetimler olduğuna işaret eden ve “2019 Mart seçimlerini aynı zamanda toplumun bir bütün olarak örgütlenmesi olarak da görüyoruz” diyen Mutlu, “Toplumun örgütlenmesi, halkın örgütlenmesi, kadınların örgütlenmesi yerel ile mümkün olur. Kadın nerede şiddete maruz kalıyor? Yerelde ve aile içinde maruz kalıyor. Bu nedenle tüm bunlara engel olabilmenin yolu elbette yerel yönetim” ifadelerini kullandı.
‘İktidar korktu’
2014 yılından bu yana eşbaşkanlık sistemini sürdürdüklerini vurgulayan Mutlu, eşbaşkanlık sistemine yönelik ciddi müdahalelerin olduğunu söyledi. Bu saldırıların kadının diline, rengine, mücadelesine dönük bir müdahale olduğunu vurgulayan Mutlu, şöyle devam etti: “Bütün olarak kadının siyasetine vurulmuş bir darbe olduğunu söyleyebiliriz. Buradaki mesele şu; devlet alenen ‘Ben seni yöneteceğim. Sen yönetemezsin. Sen irade değilsin’ dedi. Bu zihniyet daha sonra da irademize el koydu. Kadın eşbaşkanların yerelde çok ciddi çalışmalar yürüttüklerini, saldırılara karşı kadınların topyekun ses çıkarması ve kazanımlarını geri alması gerektiğini aktaran Mutlu, eşbaşkanlık modeline izin verilmemesinin nedeninin yerel yönetimlerle toplumun damarlarına kadar girilebildiğini bundan dolayı toplumda yeni bir perspektife neden olunmasından korkulduğunu söyledi.
‘Kadınların yolu uzun’
Aile içi şiddet ve kadın katliamları ile mücadele etmenin en etkili zemininin siyaset alanı olduğunun altını çizen Mutlu, bu anlamda eşbaşkanlık modelinin büyük ayrıcalık olduğuna dikkat çekti. Yüksel Mutlu son olarak şöyle dedi: “Kadının kazanımlarından korkan ve tahammül etmeyen zihniyete karşı kadınların topyekun büyük bir direniş göstermesi gerekir. Sandıkta, mahallede, sokakta, iş yerlerinde veya kamusal alanlarda kadınların bir direniş hattı oluşturması lazım. Kadın kazanımlarına büyük bir saldırı var. Bu anlamda biz kadınlar bir araya geleceğiz, birbirimize inanacağız ve el ele tutuşup tekrar bir çıkış yakalayacağız. Bu ülke 12 Eylülleri gördü. Mesela 12 Eylül’de ilk sokağa çıkan kadınlardır. Bu çok kıymetli. Mücadelenin içinde kadın yoksa, toplum da yoktur. Kadınların yolu uzun ama bir o kadar da renklidir. Birlikte yürümeye devam ettikçe çok güzel günler yakalayacağımıza inanıyorum.”
Gülistan Azak/Diyarbakır-Jinnews