Dersim’e Dersim diyemeyen ve doğa düşmanlığı tescillenmiş bir iktidarın bugüne kadar yaptıkları yapacaklarının garantisidir. Dersim’i turizm cenneti yapma vaadi doğal yaşamı alt üst edecek bir adım olacak. Daha önce Uludağ da aynı yıkımı yaşamıştı
Yusuf Gürsucu / İSTANBUL
Tunceli Valisi Tuncay Sonel’in başlattığı ve Fırat Kalkınma Ajansı’nın desteklediği belirtilen, “Tunceli’nin Doğa Sporları Altyapısının Güçlendirmesi Projesi” kapsamında, il merkezine 10 kilometre mesafedeki Anafatma mevkisinde, “Şehit Kaymakam Muhammet Fatih Safitürk Su Sporları Merkezi” geçtiğimiz Nisan ayında kurulmuştu. Bu merkezin rafting, zipline, kanoi bisiklet ve kampçılık faaliyetleri düzenleyeceği belirtilmişti. Bu merkezin bünyesinde ise ilk olarak zipline istasyonu oluşturulmuştu. Merkez hedeflerini her geçen gün büyütmeye devam ederken en son ‘R4 Dünya Rafting Şampiyonası’ düzenlendiği duyuruldu. Kurulmuş olan spor merkezi Dersim doğasının sermaye yararı için düzenlenmesinde bir ön adım olarak değerlendirilmelidir
Uludağ benzer süreçten geçti
Benzer adımlar Türkiye coğrafyasının birçok yerinde atılmıştı. Örneğin Bursa Uludağ, Dersim’de yaşanan sürece tipik bir örnek sayılabilir. 1961’de milli park olarak ilan edilen Uludağ’ın bu özelliği bitirilmiş durumda. Milli park sınırlarında bir çivi bile çakmak yasaktır. Ancak valiliklerin verdiği tuvalet ruhsatlarıyla koca koca oteller Uludağ’da kuruldu. Uludağ milli park ilan edildikten sadece 16 yıl sonra yani 1977 yılında Volfram madeni açıldı ve 1989 yılına kadar çalışarak bölgeyi alt üst etti. Yakın geçmişte ise Uludağ’da kendi doğallığıyla yeraltında çıkıp çevresine hayat veren doğal kaynak sularının tamamı su şirketlerine peşkeş çekildi. Bugün Uludağ adeta bir kent havasına dönüşmüş durumda. Dünya üzerinde sadece Uludağ’da yaşayan endemik bir tür olan apollon kelebeğinin soyu tükenmiş durumda. 31 çeşit endemik bitki türünün ise akibeti belli bile değil.
Karadeniz yaylaları katlediliyor
10 yıl öncesine kadar doğal yapısı birçok darbeye karşın bozulmamış olan Doğu Karadeniz’de turizm adı altında inşa edilen Yeşil Yol ile doğal yaşam artık insan ayağının ve sermaye saldırılarının tehditleri altına sokuldu. MTA haritalarında maden sondaj alanları ile yeşil yol güzergahının çakışıyor olması, bu yolun turizm için değil maden şirketlerinin alanlara ulaşımını sağlamak amacıyla yapıldığını ortaya koymaktadır. Doğa turizminin bir işletmeye dönüşmesiyle birlikte turizm asla günahsız değildir. Doğu Karadeniz’de maden dışında turizm işletmeleri de ortalığı sarmış durumda. Körfez ülkelerinin zenginleri için bölgede kentler kurulmaya başlandığı bilinmektedir. Ufacık göllerin kenarına açılan işletmelerle bölge adeta kan ağlamaktadır. Bölgenin en bilinen yaylalarından biri olan Ayder ise artık bir kent görünümüne sokulmuştur. Düşünün bir yayla için mevcut iktidar bir proje hazırlıyor ve projenin adını “kentsel dönüşüm” koyabiliyor! Ayder’i biz mahvettik diyen anlayış Ayder’in idam fermanını imzalayabiliyor.
Dersim coğrafyası korunmalı!
Dersim’in toplam yüzölçümü 777.440 hektar (ha) ve bunun 113.180 ha tarım arazisi, 323.582 ha çayır mera arazisi, 258.500 ha orman arazisi ve 82.178 ha diğer arazileri. Türkiye’de 13.000’in üzerinde bitki tür çeşitliliği mevcut ve 3.000’den fazlası endemiktir. Dersim’de ise toplam 1.600 bitki yaşarken bunun 293 tanesi endemik türdür. Yani 293 bitki türü dünyada sadece Dersim coğrafyasında yaşamaktadır. Bazı türler üzerinde yapılan araştırmalarda, Dersim’de yayılış gösteren bitkiler, bilinen özelliklerinden farklılık göstermektedir. Dersim ‘Bitki Genetik Çeşitliliğinin’ önemli merkezlerinden birisidir. Dersim, geofit (soğanlı, yumrulu, rizomlu bitkiler) bakımından da zengin çeşitliliğe sahiptir. Geofit florası endemizm oranı % 12.4 ve nadir bitkilerin oranı ise % 5.3’tür. Uludağ’da endemik tür yok edildi. Bunun sorumluları bizim için çok açık biçimde belirgin. Yarın Dersim coğrafyasında tükenecek ve yok olacak türlerin de hangi nedenlerle yok olacağını şimdiden ön görmek mümkün.
Kalkınma ajansları!
Tunceli Valiliği ve Kalkınma Ajansı ortaklığının başlıca hedefi sermayeye yeni birikim (sömürü) alanı yaratmaktır. Kalkınma ajanslarının varlık nedeni sermayeye alan açmaktır ve dolayısıyla sermaye yararına bir ajanlık işlevi üstlenmektedir. Kuruluş yılı olan 2006’dan bu yana Türkiye’deki tüm bölgeler hatta bu bölgelerde ayak basılmamış yayla ve mezralara kadar, insan ve doğal yaşamın her noktası, kapitalist üretim ilişkileri içine çekilebilmesindeki en önemli araç “Kalkınma Ajansları” olmuştur. Kapitalizm ortaya çıktığından ve birikim sürecini emperyalizmle taçlandırıldığından bu yana dillerden düşürülmeyen tek şey kalkınma vurgusudur. Türkiye’de 2006’da Avrupa Birliği’ne katılım müzakereleri çerçevesinde kurulmuş olan ‘Kalkınma Ajansları’nın biricik rolü sermayeye birikim yolunun hızla açılması rolüdür.
Doğa sporu kitlesel spor değil
Doğa sporları doğayla uyumu gerektirir ve kitlesel boyutta yapılan herhangi spor faaliyeti doğaya zarar vermektedir. Doğa sporlarında doğal çevreye verilen en az etki bir felsefedir. Rafting ve benzeri faaliyetler için oluşturulacak olan yollar, hizmet noktaları ve doğaya taşınacak olan beton yapılmak istenen uygulamanın bir spor faaliyeti olamayacağını, aksine doğal yapıyı yok ederken bölgenin demografik yapısının da değiştirilmesinin amaçlandığı düşünülmelidir. Doğa sporları insanın sahip olduğu bilgi, beceri ve kondisyonu ile hiçbir motor ve hayvan gücü desteği alınmaksızın, doğanın var olan potansiyel zorluk ve risklerine karşı mücadele etme ve yaşamı sürdürme etkinlikleri olarak tanımlanmaktadır
Doğa sporları zarar verir
İnsan çevresiyle uyum içerisinde ve belli bir dengenin sağlanmasıyla yaşamını sürdürmesi gerekirken, insanın sermaye etkinliklerine yedeklenmesi sonucu bu dengeyi bozan bir yere savrulmaktadır. Munzur sularında yaşayan balık ve diğer canlıların yaşam alanlarını işgal edecek olan rafting türü etkinliklerden doğal yaşam olumsuz etkilenirken, gerçek doğa sporlarının yapılabilmesini de tehlikeye sokmaktadır. Spor etkinliklerinin de etkinlik çeşidine göre, doğal alanlarda birçok ekolojik bozulmalara yol açtığı ise bilinmektedir. Türkiye’de doğal yaşam alanları maden, enerji, turizm vb. adımlarla adeta bitirildi. Geriye kalan bir iki bölgeden biri olan Dersim coğrafyası bırakın kendi halinde yaşasın. Valiliğin bu coğrafyaya yönelik olarak hayal ettikleri gerçekleştiğinde, Dersim artık Dersim olmayacak olsa olsa Tunceli olacaktır.