23’üncü Munzur Kültür ve Doğa Festivali ‘Dêrsim Yaşam’dır! Doğama, irademe, dilime, inancıma dokunma!’ şiarıyla 24-27 Temmuz tarihleri arasında gerçekleşecek. Festival Tertip Komitesi’nden Ali Rıza Bilir, festivalin aynı zamanda Dêrsim’in insansızlaştırılma politikalarına karşı bir geri dönüş çağrısı olduğunu dile getirdi
Duygu Kıt
Bu yıl 24-27 Temmuz 2025 tarihlerinde 23’üncüsü düzenlenecek olan Munzur Kültür ve Doğa Festivali’ne sayılı günler kaldı. Festivalin hazırlık toplantısı, geniş bir katılımla yapılırken katılımcı kurumlar arasında Dêrsim Dernekleri Federasyonu (DEDEF), Emek Partisi (EMEP), Sosyalist Meclisler Federasyonu (SMF), DEM Parti, Demokratik Alevi Dernekleri (DAD), Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Dêrsim Şubesi, yerlerine kayyım atanan Dêrsim Belediyesi Eşbaşkanları Birsen Orhan ve Cevdet Konak ile Qisle, Mêzgêr ve Xozat Belediye Başkanları yer aldı. İlçelerde de etkinlik programlarının oluşturulduğu festivalin örgütlenme sürecine, hedefine, festivale dönük yürütülen eleştirilere ilişkin Festival Tertip Komitesi’nden yerine kayyım atanan Dêrsim Belediyesi Eşbaşkanı Birsen Orhan, DEDEF Genel Başkanı Ali Rıza Bilir, EMEK Partisi üyesi ve kayyım tarafından görevden alınan Dêrsim Belediyesi Başkan Yardımcısı Mustafa Taşkale gazetemize konuştu.
‘Kadınların gündemi festivalin en önemli ayağı’
Yerine kayyım atanan Dêrsim Belediyesi Eşbaşkanı Birsen Orhan 23. Munzur Kültür ve Doğa Festivali’nin önemli ayaklarından birinin kadın kimliğinin, kadın farkındalığının açığa çıkarılması olduğunu belirtti. Orhan festival kapsamındaki kadın gündemlerinin içeriğine ilişkin şunları paylaştı:
“Festivalimizi kadın cephesinden örgütlenme biçimi sadece katılım olarak değil, aktif birer özne olma ihtiyacı üzerinden şekillendi. Kadın sanatçılar, atölyeler, paneller bu planlama çerçevesinde yapıldı. 27 Şubat’ta yapılan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”ndaki toplumun inşasında kadınların rolünün görünür kırma hedefi panellerin de gündemi arasında yer alıyor. Temel hedefimiz toplumsal cinsiyet eşitsizliğine, erkek şiddetine ve sistematik dışlanmalara karşı kolektif bir duruş sergileme. Yine özelde Dêrsim’in kadın hafızasının, direniş mirasının sahneye, söze ve hafızaya aktarmak gibi öncelediğimiz birçok konu var. Özellikle çalışmalarımızda kadın emeğinin görünmezliği, ev içi emeğini, genç kadınların sorunlarını vurgulamak istedik. Kısacası festivali hem bunları gündemleştirmek, hem paneller ve sanatçılar aracılığıyla bir deneyim aktarımı, aynı zamanda ortak taleplerin açığa çıkması için bir zemin olarak değerlendiriyoruz.”
‘Munzur Festivali bir halk dayanışması’
Dêrsim Dernekleri Federasyonu (DEDEF) Genel Başkanı Ali Rıza Bilir de, festivale ilişkin teknik çalışmaların tamamlanmak üzere olduğunu kaydetti. Dêrsim’deki emek ve demokrasi güçleri olarak yaklaşık kırk kurumla ortaklaşarak festival programını örgütlediklerini belirten Bilir,
“Her sene olduğu gibi Dêrsim coğrafyası, doğası, dili, kültürü, inancı ve artan göç gerçekliğimiz festivalin ana eksenini oluşturuyor. Festivalimiz aynı zamanda tekrar tersine geriye dönüşü sağlamak amaçlı yaptığımız bir etkinliktir aynı zamanda. Munzur Festivali hem festivaldir, hem kültürdür, hem etkinliktir, hem doğaya sahip çıkılması hem de halkların ve kültürlerin buluşmasıdır. En büyük özelliği de büyük halk dayanışmasıdır” şeklinde konuştu.
‘En acil gündem ekolojik kıyım’
Festivalin bu sene artan ekolojik kıyıma bir karşı duruş olacağının altını çizen Bilir, geçmişten bugüne devam eden talan projelerine karşı dayanışma çağrısı yaptı. Bilir, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yıllardır Dêrsim’i insansızlaştırma politikalarını hayata geçirmek için çeşitli projeler denendi, deneniyor ama her seferinde Dêrsim dernekleri, çevre kurumları, demokratik kurumlar, siyasi partiler, sendikalar, kitle örgütleri olarak hep birlikte mücadele yürüttük. İlk olarak 2000 yılında yapılmak istenen sayısız hidroelektrik santrali söz konusuydu ama halk buna geçit vermedi. Bugün ise en büyük tehlikelerden bir tanesi madenlerle ilgili. Maden gruplarına ait olarak talan edilmek istenilen alan da öyle basite alınacak bir alan değil. Yaklaşık 70.000’e yakın miktar alan üzerinde maden projeleri yapılmak isteniyor. Birçok yere usulsüz bir şekilde ÇED raporları veriliyor. Bu nedenle festivalimizi özellikle doğa talanına karşı birlikte bir karşı duruş sergileyeceğimiz bir program olarak düşünüyoruz.”
‘Festival kazanılmış bir haktır vazgeçmeyiz’
Bilir, festivalin kendini tekrar ettiğine dönük eleştirilere ilişkin olarak ise, “‘Festival artık yapılmamalı’ demek Dêrsim’in tam da insansızlaştırılmak istenildiği dönemde buna olanak sağlamak demektir” diyerek şunları paylaştı:
“Geçmişten bu yana festivallerin hiçbir programını alıp incelemeden, içinde yer almadan fütursuzca, haksız şekilde eleştiriler yapılıyor. Munzur Festivali’nde Kırmancki, Kurmanci, Türkçe aynı zamanda diğer dillerin de zaman zaman kendilerine yer bulduğu bir organizasyon düzenliyoruz. ‘Kendi dilimizde bir şeyler söylenmiyor’ demek bu festivale yapılmış en büyük haksızlıktır. Elbette ki dört gün yeterli değildir. Şartlarımız uygun olsa daha kapsayıcı, daha bütünleştirici, daha farklı bir festival yapılabilir. Yanı sıra 2000 yılındaki koşullarla 2025 yılındaki Dêrsim’i bekleyen tehlike koşulları olduğu gibi devam ediyor. Ne ekolojisi gerçekten kurtarılmış bir dönemde, ne doğası, ne diliyle ilgili var olan imha inkâr politikası, asimilasyon politikası ortadan kalkmış durumda. Festivalin esas amacı kitleleri buluşturmak, dayanışmayı sağlamaktır. Kısacası 2000’den başlayan ve 23 yıldır başarıyla tamamladığımız festivalimiz bu yıl yine halkımızın desteğiyle, dostlarımızın dayanışması ve katkılarıyla gerçekleşecek. Dolayısıyla bizler 23. Munzur Kültür ve Doğa Festivali’ne tüm Dêrsim halkının gelmesini, festivaline sahip çıkmasını bekliyoruz.”
‘Festival irade gaspına karşı bir duruş’
Emek Partisi Dêrsim üyesi ve kayyım tarafından görevinden alınan Dêrsim Belediyesi Başkan Yardımcısı Mustafa Taşkale öncelikle kayyım gölgesinde bir festival örgütlemenin varlık ve dayanışma açısından önemli olduğunun altını çizerken, “Kayyum ve irade gaspına karşı biçimsel de olsa festivalin yapılması dayanışma kültürünün de gelişmesi bakımından önemli” dedi. Taşkale, festival örgütlenmesine ilişkin şu değerlendirmede bulundu:
“Öncelikle belediyemizde kayyum ve irade gaspı söz konusu. Belediye daha önceden bu işin birçok alanda sorumlusu ve yürütücüsü olan bir kurumdu. Şimdi ise bir kayyumla karşı karşıyayız. Bu yüzden bu dönem nasıl bir festival yaparız, nasıl yürütürüz diyerek tartıştık. Başta Dêrsimli sanatçılara ve akademik çevrelere dayanışma duygusunu da öne çıkararak karşılıksız desteklerini istedik. Sonuç olarak 50’ye yakın Dêrsimli sanatçı ve Dêrsim dostları bize cevap verdi. Belirttiğimiz koşullardan kaynaklı olarak çok yoğunlaştırılmış bir program düşünmedik. Yine ilçelerimizde program belirledik. Gençlik, kadın, çevre, doğa, yine Türkiye’deki önemli siyasal gelişmelere yönelik olarak da panellerimizi ve etkinliklerimizi şekillendirdik.”
‘Festivalin içerik yenilenmesine dair tartışmalar gündemde’
Festivalin sona ermesiyle birlikte içerik ve yenilenme tartışmalarının da planlandığını aktaran Taşkale, “Kendisini tekrarlayan bir festival meselesi yeni bir tartışma durumu değil” diyerek şunları dile getirdi:
“Festival bizim de kabul etmediğimiz ve şikâyet aldığımız durumlara sahne oluyor. Ciddi bir doğa kirliliği gerçekleşiyor. Uzun süredir başta Emek Partisi olmak üzere festivalin artık bir döngünün içerisine giren ve kendisini tekrarlayan bir hale dönüştüğünü, halkın beklentilerine cevap vermeyen bir festival olduğunu ve dolayısıyla bunun bir biçimiyle değişmesi, yenilenmesi gerektiğine dair başlayan bir tartışmayı yürütüyoruz. Bizim festivalin değişmesine dair belirttiğimiz şey festivalin artık Dêrsim’in gençliğine, kadınına, halkına ve çocuklarına hitap eden, onların gelişmesini sağlamasını istediğimiz felsefe, edebiyat, kültür, sanat ve benzeri gibi birçok atölyelerin düzenlenerek ve yıl içerisinde devam eden bir biçime bürünmesiydi. Bütün bu dönem açısından gelen herkesin kendisiyle, çevresiyle birlikte festivalin kendini ortaya koyduğu biçimini sahiplenmesi ve ilerletmesidir. Herkesin festivale sahip çıkmasını ama aynı zamanda önümüzdeki dönemlerde değişimi için fikirlerini ve tartışmalarını da iletmelerini istiyoruz.”