Munzur Üniversitesi, son dönemde art arda gelen mobbing, liyakatsiz atama ve usulsüzlük iddialarıyla gündemden düşmüyor. Rektör Prof. Dr. Kenan Peker döneminde görev yapan bazı idari ve akademik personeller, ağır mobbinge ve sürgün uygulamalarına maruz kaldıklarını belirtti.
Duygu Kıt
Munzur Üniversitesi kamuoyunda uzun süredir “usulsüz atamalar”, “akraba-kayırmacılık”, “hemşericilik” ve “hukuksuzluk” iddialarıyla gündeme geliyor. Özellikle rektörlük görevini yürütmüş bulunan Prof. Dr. Ubeyde İpek ve şu anda görevde bulunan Prof. Dr. Kenan Peker dönemlerine ait olduğu öne sürülen bir dizi atama, görev değişikliği ve yönetim uygulaması sıklıkla gündeme taşınan konular arasında. Bir önceki rektör Ubeyde İpek’in, kardeşi Seda İpek Gündüzalp için 2018 yılında iki ayrı akademik kadro ilanı açtırdığı, doktora denkliği bulunmayan Şehmus Kurtuluş’u beş yıl boyunca öğretim üyesi olarak çalıştırdığı ve ardından meslek yüksekokuluna atadığı iddia edilmişti. Mevcut rektör Kenan Peker döneminde ise üniversitede kalorifer kazanı ve elektrik işlerinden sorumlu teknikerin önce rektör danışmanlığına, ardından öğretim görevlisi kadrosuna alındığı, eşi Ayşe Esra Peker’in “Sosyal Tesisler Koordinatörü” şeklinde bir göreve getirildiği, kadro ilanlarının da kişiye özel çıkarıldığı meclis gündemine taşınan kimi iddialar arasında. Üniversitede aynı zamanda sendika temsilcilerine yönelik baskı, keyfî görev yeri değişiklikleri ve mobbing iddiaları da gündemde. İhalelerin belirli kişi veya firmalara yönlendirildiği, ihtiyaç olmadığı halde alımlar veya görevlendirmeler yapıldığı ise üniversite yönetimi ile ilgili kamuoyuna yansıyan diğer iddialardan. Bu iddialarla ve aynı zamanda öğrencilerin yaşadığı birçok sorunla her dönem gündemde olan Munzur Üniversitesi’nin akademik ve idari personelleri yaşadıkları mobbingi gazetemize anlattı.
Sistematik baskı ve yıldırma
Üniversitede görevli bir idari personel, rektör Kenan Peker’in göreve başlamasının ardından, defalarca istemediği birimlere gönderildiğini ve bu değişikliklerin “sürgün” niteliği taşıdığını iddia etti. Kronik sağlık sorunları bulunan ve uğradığı mobbing sebebiyle ağır bir psikolojik yıkım yaşayan personel, sürecin “sistematik baskı ve yıldırma haline dönüştüğünü” belirterek çalışmak istemesine rağmen emekliliğe zorlandığını ifade etti.
İsmini vermek istemeyen bir akademisyen ise üniversitenin her bir çalışanının yaygın bir mobbinge maruz kaldığını ifade etti. Akademisyen “Öğretim üyeliği mesleğinin itibarını ve saygınlığını azaltan davranışlar akademik personelde huzursuzluklara, çatışmalara ve başka üniversitelere geçmenin yollarını bulmaya sevk eder oldu.” diyerek şunları söyledi:
“Rektör geldiği günden bu yana elliye yakın idari personeli kurumlar arası geçiş ile nakil yoluyla başka kurumlara gönderdi. Tek istediği herkes bana boyun eğsin, itaat etmeyeni bıktırır bezdirir gönderirim. Üniversite birimlerinde sekreterya görevi yapacak hiç kimse kalmayınca profesör ve doktorları resmi yazışmaları yapmaya zorlamaya başladılar. Görev ihmalleri ya da öğrenci mağduriyetlerini bahane ederek soruşturma açmakla tehdit edip bezdirmeye, sekreter olarak kullanmaya çalıştılar. Rektörün eşi Ayşe Esra Peker akademik ve idari personeli baskı altına alarak kendisine biat edenleri yöneticilik görevine getirmeye başladı. Esra Peker’in istediklerini yapmayanlar ise görevden alınma ve yer değişiklikleri ile karşı karşıya kalıyorlar. Rektör, birim amirlerini, akademisyenleri, idari personeli türlü iddialarla, ‘FETÖ’cü’, ‘PKK yandaşı’, ‘işbirlikçi’, ‘geçmiş dönemde çok para yemiş bunlar’ gibi şeylerle etiketleyerek baskılamaya çalışıyor.”
Çalışma barışını zedeliyor
Munzur Üniversitesi’ndeki baskı iddiaları yalnızca bireysel değil. Eğitim alanındaki sendikalar da uzun süredir aynı sorunlara işaret ediyor. Konuya ilişkin görüştüğümüz Eğitim-Sen Dêrsim Şube Başkanı Mehmet Aşkın üniversitede “idari keyfilik ve psikolojik yıldırma” yöntemlerinin sistematik hale geldiğini vurguladı. Aşkın, “Kâğıt üzerinde, yalnızca formalite gereği oluşturulan ‘mobbingle mücadele komisyonu’nun varlığı, üniversitede mobbingin sona erdiği anlamına gelmez. Asıl olan, eğitim emekçilerinin işyerlerinde, fakültelerinde ve günlük yaşamlarında yaşadıkları gerçeklerdir. Bu gerçekler, mobbingin sona ermek bir yana, yaygın, sistematik ve kurumsal bir nitelik kazandığını göstermektedir. Uygulanan baskı ve yıldırma politikaları, emekçilerde ağır fiziksel ve psikolojik yaralar bırakmakta; çalışma barışını ve akademik üretimi ciddi biçimde zedelemektedir. Bu tablonun gerçek nedeni, rektörün üniversiteyi bir bilim ve düşünce merkezi olmaktan uzaklaştırarak, kendi kişisel istekleri ve çıkarları doğrultusunda yönettiği bir ticari yapıya dönüştürme hevesidir.” dedi.
Gündeme gelen iddialarla ilgili olarak Munzur Üniversitesi yönetiminden ya da Rektör Prof. Dr. Kenan Peker tarafından yapılan açıklamalarda, uygulamaların ‘uygun’ veya ‘kurumsal verimlilik ve disiplinin artırılmasına yönelik’ olduğu savunulmuştu.
Ne olmuştu?
Üniversite Rektörü Kenan Peker göreve geldikten kısa süre sonra üniversitede görev yapan akademik ve idari personelin mobbing mağduru olduklarına dair dosyaları inceleyen, rapor hazırlayan Mobbingle Mücadele Komisyonu’nu lağvetmişti. Geçtiğimiz günlerde Emek Partisi Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca tarafından Munzur Üniversitesi Rektörü Kenan Peker’in Mobbingle Mücadele Komisyonu’nu lağvedip yerine yönetmelik dahi hazırlanmadan “İdari Koordinasyon Kurulu” oluşturması Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in yanıtlaması istemiyle meclis gündemine taşınmıştı. Munzur Üniversitesi Rektörlüğü Genel Sekreterliği imzası taşıyan yanıtlarda ise şu ifadeler yer aldı:
“Mobbingle Mücadele Komisyonu devam etmektedir. Geçen hafta Mobbing iddiası ile verilen bir dilekçeyi kurul değerlendirmiştir. Görevine gelmeyen, işini yapmayan, işleri güçleştiren anlayış yerine çalışan üreten kazancını hak eden, görevlerini, sorumluluklarını ve haklarını bilen bir anlayışla çalışmaktadır.”









