• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
7 Temmuz 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Mustafa Durmuş

Mutlak gücün tahkimi için yerel yönetimlerin ele geçirilmesi

7 Temmuz 2025 Pazartesi - 10:11
Kategori: Mustafa Durmuş, Yazarlar
Merkez Bankası’nın enflasyon raporu ve bir kısım muhalefetin entelektüel düzeyi
  • İktidar Bloku belediyelere yönelik baskısını neden iyiden iyiye artırdı?
  • Belediyelere yönelik bu saldırıların ve ardından gelen tutuklamaların sonu nereye varacak?
  • Şu ana kadar pek çok belediye ile iş yapmış bir itirafçı muhbir iş insanının CHP’li belediyelerde rüşvet, yolsuzluk ve ihaleye fesat karıştırıldığına dönük iddialarını temel alarak sürdürülen bu operasyonlar toplumun büyük bir kısmı tarafından neden haklı ve meşru görülmüyor?

Son sorudan başlayalım. İstanbul, İzmir, Adana, Antalya büyük şehir belediyeleri, Türkiye’nin en büyük bütçelerine sahip belediyeler. Her birinin bütçesi birçok küçük bakanlığın ve kamu kurumunun toplam bütçesinden daha fazla.

Büyük miktarda paranın döndüğü yerde yolsuzluklar olabiliyor!

Dünyanın neresinde olursa olsun, neo-liberalizm altında, milyarlarca liralık paranın döndüğü, devasa boyutlardaki projelerin gerçekleştirildiği, alım-satım ihalelerinin yapıldığı, buna karşılık etkin denetlemelerin yapılmadığı ciddi bir ahlaki aşınmaya uğramış her kurumda bu tür yolsuzluklar, usulsüzlükler ve rüşvet gibi kamuyu zarara sokan fiiller gerçekleşebilir ve gerçekleşiyor da. Nitekim Türkiye’nin Küresel Yolsuzluk Algısı Endeksi’nde 36 puan ile en fazla yolsuzluklara bulaşmış ülkeler arasında sayılması bir tesadüf değil.

Çifte değil üçlü standart!

Belediyeler ve kamu kuruluşlarındaki yolsuzluk iddiaları 22 yıl öncesinde de vardı, bugün de var. Ancak konuyu sadece CHP’li belediyelerle sınırlandırıp, yolsuzlukları ayyuka çıkmış bazı AKP’li eski ve yeni belediye yönetimler ile ilgili olarak merkezi yönetim tarafından ya da doğrudan mahkemelerce tek bir soruşturmanın ya da davanın dahi açılmaması, bu operasyonların kamu yararını korumak adına yapıldığı iddiasını çürütüyor.

Çünkü önümüzde bir Ankara Büyükşehir eski belediye başkanı İ. Melih Gökçek örneği ve bazı bakanlar var ki bunlara ilişkin sayısız ciddi iddia söz konusu iken bunlara hala dokunulabilmiş değil. Bu da operasyonları yapanların gerçek niyetinin yolsuzlukla mücadele ya da kamu yararını korumak olmadığını göstermeye yetiyor.

Ayrıca şu ana kadar operasyon yapılarak yönetimlerine kayyum atanan çok sayıda DEM Partili (eski HDP’li) hiçbir belediyede rüşvet ya da yolsuzlukların gerekçe olarak gösterilememesi, bunun yerine genel geçer bir soyut terör ile ilişkilendirme çabaları da iktidarın argümanlarını zayıflatıyor.

Neden 1: Para ve kaynağa el koymak!

O halde bu operasyonların ilk elden amacının iktisadi olduğunu söyleyebiliriz. İktidarı kontrol eden bazı sermaye çevreleri, çıkar grupları, siyasetçiler ve devletin bir kanadı bu kaynaklara eskisi gibi el koymak istiyor ya da geri almak istiyor olabilir. Son yıllarda kesilen hortumları yeniden kendilerine bağlamak hem ekonomik hem de siyasal olarak hep arzu ettikleri bir şey olsa gerek.

Öyle ya sayıları on binleri bulan irili ufaklı müteahhide, tedarikçiye, bazı cemaatlerin üyelerine tekrar kaynak aktarıp onları çeperde tutmak gerekiyor. Aynı zamanda da iyice yoksullaştırılmış halka makarna, kömür dağıtarak al gülüm ver gülüm” siyasetini tekrar canlandırmak ve böylece iktidarlarını sürdürmek istiyor olabilirler.

Neden 2: Gücü tek elde toplamak!

İkinci neden ise en az ilki kadar tehlikeli. Çünkü ülkeyi yönetenlerin ülkeyi siyasal ve sosyoekonomik olarak nereye sürüklemek istedikleriyle ilgili bir durum: Otoriter bir rejimden mutlak bir diktatörlüğe.

Bu ikinci nedeni biraz açalım, bunun için de 100 yıl kadar önceye gidelim.

Yıl 1921 aylardan Kasım ayı. İtalya’da, meclis üyelerinin büyük çoğunluğu sosyalistlerden oluşan Bolonya Belediye Meclisine, faşist “Kara Gömlekliler” tarafından bir saldırı gerçekleştirilir. Sosyalistler ve sendikalar yeterli bir direniş gösteremeyince, faşistler hızla kırsala doğru yayılırlar ve bu kez sosyalist çiftçi birliklerine saldırırlar. Sonuç olarak, 59 halkevini (case del popola), 119 toplantı mekanını, 107 kooperatifi, 83 köylü ligini ve 141 sosyalist merkezi tahrip ederken, altı ay içinde 100’ün üstünde insanı öldürüp binlercesini yaralarlar ve sosyalist belediyelerin yönetimlerine el koyarlar. Ele geçirilen belediyeler arasında Bolonya ve Geneva gibi büyük şehirler de vardır. (1)

Faşizm sivil toplumun üzerinde devletin mutlak gücüdür!

Faşizm sözcüğü İtalyanca bir sözcük olan ‘fascio’dan geliyor. Bu, kabaca, “grup”, “birlik” demektir. Faşizmin kurucusu ve isim babası olan Mussolini bu sözcüğü daha da geliştirdi ve onu “birey ve tüm grupların üzerinde mutlak bir devlet gücü” anlamında kullandı. Böylece faşizmin İtalyan dilindeki anlamı “devletin her şeyin üstünde olması” demektir. (2)

Nitekim hem İtalya’da hem de Almanya’da faşist partilerin kitleselleştikten sonraki ilk hedefleri yerel yönetimler, işçi sınıfı, sendikalar ve siyasal partiler oldu. İktidar olduklarında ise sınıfa ve onun yanında yer alanlara en ağır zulmü uyguladılar.

Korporatizmin çağdaş örneği Kamu Çerçeve Protokolü

Faşizm altında “korporatizm”, yeni bir sözde ulusal uzlaşının ve uyumun yaratılmasının yolu olarak meşrulaştırılır. Böylece, sınıf çatışması başta olmak üzere, toplumsal bütünlüğe zarar verecek her türlü dışsal mikrop yok edilmiş olur.

Bunun günümüzdeki örneklerinden biri Türkiye’de bir süredir kamu işçilerinin toplu iş sözleşmeleriyle ilgili olarak sendikalara dayatılan Kamu Çerçeve Protokolü’dür. (KÇP) Bu protokolle sendikaların özgürce toplu iş sözleşmesi (TİS) yapma imkânı ellerinden alındı. TİS, sendikaların yerine konfederasyonları TÜRK-İŞ ve HAK-İŞ ile işveren temsilcisi konumundaki TÜHİS arasında yapılmaya başlandı. İktidar da (Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı aracılığıyla) sözde bir tarafsız arabulucu olarak süreci kontrol ediyor.  Bugün ülkede gelinen nokta ise 4-d’li 600 bin işçiye yapılacak zammı belirleyecek olan bu protokolün dahi uygulanmamasıdır. Bu yüzden de sendikalar eylem ve grev kararı almak durumunda kaldılar.

Resmi olarak faşizmin 23 Mart 1919 tarihinde Milan’da doğduğu kabul ediliyor. 100’ü aşkın savaş gazisi, savaşı destekleyen sendikacı, fütürist, entelektüel, bazı gazeteciler ve bir kısım meraklı kitle Milan Sanayi ve Ticaret Birliği’nde toplanır ve milliyetçiliğe karşı olduğu gerekçesiyle sosyalizme savaş açtıklarını ilan ederler. Mussolini bu hareketi “Mücadele Kardeşliği” anlamına gelen “Fasci di Combattimento” olarak adlandırır.

Faşizm, ilerici gibi gözüken söylemlerde bulunabilir!

Mussolini’nin iki ay sonra açıkladığı programı ‘gazilerin vatanseverliği’ ve radikal sosyal deneyimlerin bileşiminden oluşan bir tür ‘nasyonal sosyalizm’dir. Milliyetçilik tarafında; Balkanlar ve Akdeniz’de yayılmacılık özlemleri, radikal tarafta ise kadın ezilmişliğine son verilmesi, 18 yaş için oy hakkı tanınması, 8 saatlik işgünü uygulaması, monarşik yeni bir anayasa yapılması, sermayenin teknik yönetimine işçilerin katılımı, sermayenin ağır vergilendirilmesi, savaşta elde edilen kârların yüzde 85’ine ve bazı kilise mallarına el konulması talep edilir. (3)

Ancak radikal taleplerin çok büyük bir kısmından faşizmin iktidarı ile birlikte vaz geçildi. Böyle bir inkâr bugün için de geçerlidir. İç cephesinin konsolide edilmesinin ardından devlet barış konusunda verdiği sözleri yerine getirmeyebilir.

İtalya 20. yüzyılın başlarında da federatif bir devletti ve eyaletlerden oluşuyordu. Faşistlerin eyaletlerdeki iktidarları (bölgesel iktidarları) ele geçirmesi ise üç aşamada gerçekleşti: (i) İşçi örgütleri dağıtıldı. (ii) Yerel sermaye örgütlerinin desteğiyle korporatif ulusal sendikalar gibi faşist ekonomik örgütler kuruldu. (iii) Eyaletlerin siyaset kurumları ele geçirildi.

Bu ele geçirmeleri ‘Ras’lar yönetti. Bunlar faşist çeteler ve onların liderleriydi. Sonuçta toplamda 18 ayda 69 yerel yönetimin 26’sı henüz Mussolini iktidar olmadan önce faşistlerin eline geçmişti. Ras’lar hızlıca kendi tiranlıklarını kurdular. (Ancak bu yerel-bölgesel faşist örgütlenme, 1925-1928 arasında Mussolini tarafından dağıtıldı). (4)

Kuzey ve Orta İtalya’daki köylüler büyük toprak sahipleri ile karşı karşıya kaldıklarında faşistler büyük toprak sahiplerinin yanında yer alarak onların gelecekteki desteklerini almayı başardılar. Böylece faşizm yerelde gücü ele geçirerek işe başladı denilebilir (1922’den önce). İç savaş parlamenter düzeni iyice zora sokunca Mussolini bunu bir fırsata çevirdi ve ‘Roma’ya Yürüyüş’ü gerçekleştirdi (Ekim 1922). Ardından da Hükümet ortağı oldu.

Mussolini bu yürüyüş sonrasında iktidarı istedi, yoksa zorla alacağını duyurdu. Sol ve sosyal demokratlar (Halk Partisi) bölünmüştü, faşizmin yükselişini durdurma konusunda herhangi bir çözüm üretemediler.

Sonuç olarak

Türkiye’de mutlak bir diktatörlüğün tahkim edilmesi süreci, faşizmin ana vatanı İtalya’da yerel yönetimlerin ele geçirilmesiyle birlikte başlayan faşizmin inşası süreciyle birebir aynı yürümüyor olabilir. Çünkü 22 yıllık AKP iktidarı yukarıdan aşağıya özellikle de kendisine bağımlı kıldığı yargıyı kullanarak belediyeleri ele geçiriyor.

Buna rağmen her ikisinin ortak yanı mutlak gücün önündeki en büyük engellerden en önemlilerinin yerel yönetimler, işçi sendikaları ve siyasal partiler olması. Nitekim geçmişte HDP’nin kapatılması için yapılan yargısal baskılara paralel bir biçimde, bugün CHP’ye kayyum atanmaya çalışılıyor.

Uzun zamandır sınıf sendikacılığından kopartılmış olan ve neo-liberalizme uygun bir biçimde promosyon sendikacılığına ve büyük paraların döndüğü bir tür nakit işletmelere döndürülen sendikalar bir süre sonra sahip oldukları çekici nakitleri ve mal varlıklarıyla rejimin ve çıkar gruplarının hedefi olabilirler.

Özcesi, yerel yönetimlerin ve sivil toplumun gücünün farkında olan iktidar ve sermaye kesimi buraları da ele geçirerek hem yeni maddi kaynaklara sahip olmak hem de gücü tek elde toplayarak dikensiz bir gül bahçesi yaratmak istiyor.

Dip notlar:

  • https://www.marxists.org/history/etol/writers/bambery/1993/xx/fascism (6 Temmuz 2025).
  • The Bourgeois Origins of Fascist Repression: On Robert Paxton’s The Anatomy of Fascism, http://sdonline.org (8 March 2011).
  • http://eu.eot.su/italian-fascism-path-towards-seizure-of-power (22 October 2025).
  • Steven C. Hughes, The Making of Fascism: Class, State, and Counter-Revolution, Italy 1919-1922 (review), Journal of Social History, George Mason University Press, Volume 36, Number 3, Spring 2003, s. 819-821.
PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Tarihi mağara ve yaşam alanları kalker ocağı tehdidi altında

Sonraki Haber

Manisa’da iş cinayeti

Sonraki Haber
Ordu’da iş cinayeti

Manisa'da iş cinayeti

SON HABERLER

Hanifi Zengin’e ödül gibi atama

Hanifi Zengin’e ödül gibi atama

Yazar: Yeni Yaşam
7 Temmuz 2025

AKP’li Ölmez için askerler köy bastı: 7 gözaltı

AKP’li Ölmez için askerler köy bastı: 7 gözaltı

Yazar: Yeni Yaşam
7 Temmuz 2025

İmralı Heyeti, Eş Genel Başkanlar ile bir araya geldi

İmralı Heyeti, Eş Genel Başkanlar ile bir araya geldi

Yazar: Yeni Yaşam
7 Temmuz 2025

CHP’nin davası yarın: Milletvekilleri genel merkeze çağrıldı

Tüm CHP’li belediye başkanları Ankara’ya çağrıldı

Yazar: Yeni Yaşam
7 Temmuz 2025

EŞİK: Eşit yurttaşlığın garantisi olan miras hakkınıza sahip çıkın

EŞİK: Eşit yurttaşlığın garantisi olan miras hakkınıza sahip çıkın

Yazar: Yeni Yaşam
7 Temmuz 2025

Devrim Muhafızları Ordusu’ndan 2 kişi öldü

Devrim Muhafızları Ordusu’ndan 2 kişi öldü

Yazar: Yeni Yaşam
7 Temmuz 2025

Metan gazından etkilenerek yaşamını yitiren asker sayısı 12’ye çıktı

Metan gazından etkilenerek yaşamını yitiren asker sayısı 12’ye çıktı

Yazar: Yeni Yaşam
7 Temmuz 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır