• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
12 Ağustos 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

Muzaffer Ayata: Türkiye, HTŞ’yi egemen kılmak istiyor

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Muzaffer Ayata Yeni Yaşam'a konuştu - 2

12 Ağustos 2025 Salı - 00:00
Kategori: Güncel, Manşet, Söyleşi
Muzaffer Ayata: Türkiye, HTŞ’yi egemen kılmak istiyor

Uluslararası güçler belli ki HTŞ dışında bir alternatif de bulamıyorlar. ABD’nin HTŞ ile planları biliniyor. Trump, Ahmed Şara’yı Arabistan’a çağırdı, görüştü. HTŞ’yi yanlarına alacaklar, İbrahim Anlaşması’nı imzalatacaklar, kendi sistemlerine entegre edecekler. Ahmed Şara’nın da buna evet dediği anlaşılıyor. Türkiye de bunun içindedir

Özgür Avzem

Suriye’deki durum ve Türkiye’de devam eden diyalog sürecinde gelinen aşama üzerine KCK Yürütme Konseyi Üyesi Muzaffer Ayata, önemli değerlendirmelerde bulundu. Söyleşimizin ikinci bölümünde Ayata, HTŞ’nin seçim oyunu ve batılı güçlerin tutumları üzerine konuştu.

  • 9 Temmuz’da Şam’da yapılan toplantının ardından ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın Kürtleri ve diğer halkları dışlayan açıklamaları gündem olmuştu. Ardından 13 Temmuz’da Süveyda’da yaşayan Dürzilere dönük kapsamlı bir saldırı başlatıldı. Bu saldırının planlanmasındaki temel etken ve hesaplar nelerdi sizce?

9 Temmuz’daki Şam Toplantısı sonuçsuz dağıldı. HTŞ ile Özerk Yönetim arasında mutabakat imzalandı ama fazla bir gelişme olmadı. HTŞ, Özerk Yönetimi hiçbir şeye katmadı. Yaptığı bütün düzenlemelere, örgütlemelere ya da kararlara katmadı, dışladı. Böyle olunca ilerleme sağlanamadı. Daha çok ABD ve diğer çevreler süreci canlandırmak istediler. ABD devreye girerek Şam’da 9 Temmuz’da görüşme ayarladı. Görüşmeler, ABD’nin Özel Temsilcisi Tom Barrack’ın gözetiminde yapılıyordu. Fransa bu görüşmeye katıldı. Karşılıklı öneriler, tartışmalar, tarafların birbirini tanıması, anlaması süreciydi. Ama HTŞ’nin dayatmada bulunduğu “Arap bölgelerini bize teslim edin” önerisi reddedilince, Barrack masayı terk etti. Toplantı sonuçsuz kaldı. Barrack, toplantı sonrasında Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ni suçlayan açıklamalar yaptı. Aslında Barrack Şam’a hazırlıklı gitmişti. Türkiye ile uzun süreye dayalı ilişki ve görüşmeleri vardı. Kürtlere ve SDG’ye ‘haddini’ bildirmek istediler. “Biz sizin dadınız değiliz, size bir devlet kurma borcumuz ve sözümüz yok” dedi. Kimsenin ABD’den ya da Barrack’tan böyle bir şey istediği yoktu. Barrack arabulucuydu, tarafları birbirine yakınlaştıracak, çözüme katkı sunacaktı. Oysa çelişkiyi daha da derinleştirdi. Kürtlere, Özerk Yönetim’e haddini bildirecek, iradesini kıracak, pazarlık gücünü zayıflatacak, Şam’ın şartlarını kabul ettirecek. Bu açıklamanın anlamı buydu.

Bu görüşmeden sonra bir hafta geçmeden Süveyda’ya saldırılar başlatıldı ve Dürzi katliamı gerçekleştirildi. Bu saldırıda da ABD’nin yeşil ışık yakması vardı. Azerbaycan’da İsrail-Şam görüşmeleri yapılarak, HTŞ güçlerinin Süveyda’ya girmesine onay verilmişti. İç güvenlik sağlanacak numarasıyla bölgeye giriş yaptılar. Çatışmalar ve arkasından katliamlar yaşanınca, herkes HTŞ gerçeğini anladı. Daha iktidar olamamış, Suriye’ye hâkim olamamış, elinde sınırlı güç olduğu halde, adeta Süveyda’yı ateşe verdi. Binlerce insan öldürüldü.

Silahlı güçler çatışabilir, bu anlaşılırdır. Ama sokaklarda insanlar kurşuna dizilirse, evlere girip herkes öldürülürse, sırf Dürzi toplumudur diye insanların inançlarıyla, kişilikleri ve onurlarıyla oynanacaksa, buna savaş denilmez. Bu düpedüz soykırımdır, katliamdır, savaş ve insanlık suçudur. Bu güçler zaten sabıkalıydılar. Hepsi terör örgütleri listesindeydiler. Şimdi bunları aklamaya, paklamaya çalışıyorlar. Siyasi hesapları var. Ama Suriye halklarına, dünya halklarına da kötülük yapıyorlar.

Uluslararası güçler belli ki HTŞ dışında bir alternatif de bulamıyorlar. ABD’nin HTŞ ile planları biliniyor. Trump, Ahmed Şara’yı Arabistan’a çağırdı, görüştü. HTŞ’yi yanlarına alacaklar, İbrahim Anlaşması’nı imzalatacaklar, kendi sistemlerine entegre edecekler. Ahmed Şara’nın da buna evet dediği anlaşılıyor. Türkiye de bunun içindedir. Türkiye daha çok HTŞ’yi egemen kılmak istiyor. Türkiye, Alevi ve Dürzi katliamlarını kayıtsız şartsız destekledi. Sivillere dönük saldırıları kınamadı. Bütün bu olayları, karşı ayaklanma ve karşı saldırı olarak nitelendirdi. HTŞ’nin de planı, biat ettirmek, iradeyi kırmak, halkların ve siyasi yapıların kendisini örgütlemesine olanak tanımamaktır. Süveyda, BAAS’a karşı da tutum almıştı. Şam’a ilk girenler onlardı. HTŞ ortak yaşamayı ve diyalogla sorunları çözmek yerine, askeri güçle halletmeye çalışıyor. HTŞ’de şimdiye kadar gördüğümüz, klasik hale gelen yöntemler; şiddet, katliam, talan, yakıp yıkma ve teslim almadır. Bunun dışında ortak yaşama kültürleri ve çözüm modelleri yoktur.

  • HTŞ’nin Suriye’deki politikası ve şeriatçı çizgisi, Batılı güçler tarafından kanıksanır bir hale gelmiş durumda. İsrail’in Suriye’deki politikası nedir? Siz bu denklemi ve ortaya çıkacak sonuçları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Batılı güçler, Suriye’deki yönetimi, rejimi kabul ederek resmen tanıdılar. Şara Trump’la görüştürüldü, Paris’e davet edildi. En son Suriye Dışişleri Bakanı Rusya’ya gitti. Birçok devletle görüşmeler sağlandı. Dediğimiz gibi, farklı bir alternatif olmamasından kaynaklıdır. Aslında Batılı güçler HTŞ’nin ne olduğunu biliyorlar. HTŞ, El Nusra iken adını değiştirip HTŞ yaptı. İsim değiştirmekle bu örgütün niteliği, karakteri değişmedi diye tekrardan terör listesine aldılar. Buna rağmen neden kabul ediyorlar? Birincisi; dediğimiz gibi farklı bir alternatif şu anda yok. Çünkü halk örgütsüz, muhalefet örgütsüz ve dağınıktır.

İkinci bir neden ise, Batılı devletler kendi ülkelerinde savundukları demokratik değerleri dış dünyada ya da Ortadoğu’da tutarlı ve ilkeli biçimde savunmuyorlar. Kendi ülkelerinde ne kadar demokrasi olduğu ve ne kadar tutarlı oldukları ayrı bir konu. Ama en azından yasal, anayasal düzenleri, koydukları kurallar Ortadoğu’da geçerli değil, uygulanmıyor. Arabistan ya da emirlikler çok mu demokratik? Hayır, öncelikleri demokrasi değildir. Eğer egemen sisteme almışlarsa, işbirlikçi hale getirmişlerse, ekonomik çıkarları varsa, en olumsuz, en baskıcı rejimlerle daha rahat ortaklaşırlar. İran’da Şah rejimi çok mu demokratikti? Sonuna kadar destekliyorlardı.

Bu konuda toplumsal muhalefetin güçlenmesi, dünya demokratik hareketinin daha çok dayanışması, organize olması, devrimci, demokratik bir muhalefetin Suriye’de desteklenmesi, halkın aydınlatılması gerekiyor. Batının ölçülerine, yaklaşımlarına bakılır ya da onlardan fazla bir şey beklenirse, bu gerçekçi olmaz. Şu anda Suriye’de en demokratik sistemi kuran Özerk Yönetim’dir. Fakat ABD bugüne kadar Özerk Yönetimi siyasi olarak desteklemedi. Bütün açıklamaları, “biz SDG’yle DAİŞ’e karşı ortaklaştık, ittifakımız taktiksel ve geçicidir, askeri alanla sınırlıdır” şeklindedir. Türkiye’ye güvence vermeye çalıştılar. Halbuki Özerk Yönetimi sahiplenselerdi, meşru kabul etselerdi, şimdi Suriye’de durum farklı olurdu.

  • Neden Özerk Yönetimi hükümete dâhil etmediler? Neden Suriye’de kapsayıcı bir hükümet kurmayı dayatmadılar? Geçici de olsa anayasayı ortak yapma, bazı kurumları ortak oluşturmayı kabul etmediler? Türkiye Kürtleri ne kadar dışta bırakmak istediyse, HTŞ ne kadar demokrasi dışı davranıp diğer güçleri kapsamadıysa, batılılar da buna yol verdiler.

Paris’teki görüşmelerde ne olur bilmiyoruz, sanki biraz daha ikna olmuşlar. Yani SDG ve Özerk Yönetimi’n bir şekilde hükümette yer alması kabul görülüyor. Yani tekçi ve dışlayıcı rejimi bu biçimde dengelemek isteyebilirler. Ama dediğimiz gibi esas olarak İsrail’in güvenliği önemli. İsrail’in politikası şu anda ABD’yle tam örtüşmüyor. İsrail bunların terörist bir çete olduğunu söylüyor. Söylemlerinde ısrarlıdır. Türkiye’nin Suriye’de daha fazla etkili olmasını, güçlenmesini istemedi. İsrail etkili bombardımanlar gerçekleştirdi. Türkiye’ye mesaj verdi. Trump da onları uzlaştırıp, aralarındaki çelişkileri yumuşatmaya çalışıyor. Türkiye, Suriye’ye istediği gibi hâkim olamayacağını anlamış durumda. İsrail’in etkili olmasını da kabullenmiştir. Derler ya “Sezar’ın hakkı Sezar’a.” Türkiye, İsrail’le anlaşır, uzlaşır. Öyle çok köklü, ciddi çelişkileri yoktur. Erdoğan’ın İhvancı siyasi çizgisi ve İslam’a dayalı çıkışları vardı. İsrail’le olan ticaret ilişkisini bile kesmedi. Yahudileri karşısına almak istemez. Tutumu, daha çok propaganda ve ajitasyonla sınırlıdır.

İsrail, Türkiye’nin egemen olmasını istemez. Güney Suriye’yi denetimine ve kontrolüne almak, bu alanı silahsız bir bölgeye çevirmek istiyor. Bununla Rusya’nın etkili olmasını ve İran’ın dönüşünü engellemek istiyor. Diğer yandan da ‘Ortadoğu’da artık kuralları ben koyarım. Bana karşı olan, güvenliğimi tehdit eden, ters düşen oluşumlar kabul edilemez, buna izin vermem’ diyor. İsrail, Ortadoğu’yu silkeledi, dengeleri değiştirdi. Bütün bunları da tek başına yapmadı tabi. ABD, NATO ve Avrupa’nın desteğini arkasına aldı. Bu konuda gelişmiş bir özgüveni de var.

İran kıskaca alınmış, savaşa zorlanıyor. Saldırı tehdidi altında. Türkiye’nin de İsrail’le savaşacak hali yok, öyle bir niyeti de yok. Tersine, Türkiye daha fazla batılı güçlere yanaşmaya başladı. Erdoğan’ın eskisi gibi “ey Avrupa, ey Amerika” diyerek, efelenmesinin sonu geldi. Hem kendi iktidarını korumak hem de bölgede Kürtleri etkisizleştirmek için kendi tabiriyle “Dostum Trump’la” anlaşmaya ve yaranmaya çalışıyor. ABD’nin Kürtlere olası desteklerini engellemek, ilişkilerini sonlandırmak için bütün gücünü ve argümanlarını kullanıyor.

  • HTŞ, Eylül ayının ortalarında parlamento seçimleri için karar aldı. A. Şara, daha önce seçimler için en az 5 yıl gerekir diyordu. Göçlerin yoğun yaşandığı ve seçim yasasının ortada olmadığı böyle bir seçim kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Şimdi HTŞ diyor ki ben parlamento seçimi yapacağım. Seçimlerde 210 milletvekili seçilecek, bunun 70’ini Ahmed Şara atayacak. Bu akıl alacak iş midir? Milletvekillerini halk seçer ama gel gör ki üçte birini Şara atıyor. Ortada parti yok, partiler yasası yok. Bir buçuk ay içerisinde seçmenler nasıl kaydedilecek? Seçmenler seçim kartına nasıl kavuşacak? Kimler yarışacak? Hangi mekanizmalarla propagandalar yapılacak? Aslında bu haliyle 210 milletvekili de HTŞ tarafından atanmış olacak. Bu şekilde dünyaya seçim diye yutturmaya çalışacaklar. Bu oldu bitti yaklaşıma karşı durmak gerekir. Halkların deneyimlerini paylaşarak, diyalog kurarak, demokrasi cephesini güçlendirerek HTŞ’nin hâkim olmasını, Suriye’yi baskıcı bir rejime sürüklemesini önlemek gerekiyor. Suriye’de bu şekilde seçim yapılıyor demek, gerçekten şaka gibi bir şey. Beş yıllık seçim hedeflerine Özerk Yönetimin, demokratik çevrelerin itirazları oldu, seçimi erkene almak gerekir, denildi. Bir yıl içinde anayasa yapılabilir, iki yıl içinde de seçim hazırlıkları tamamlanabilir. Göç edenler ve dönmek isteyenler kayda alınır, seçmen kütükleri hazırlanır, seçmen kartları çıkarılır. Bu arada seçim yasası, partiler yasası da çıkarılır. En azından demokratik bir seçime gidilir.

Ama bunların hiçbiri ortada yokken, Ahmed Şara’ya 70 milletvekili seçme yetkisi vermişken, seçim komisyonunu da kendileri atamışken, Dürzileri, Alevlileri ve Özerk Yönetimi bu sürece hiç katmamışken, nasıl bir seçim yapılacak? Ülke nüfusunun geniş kesimi, irade ve örgütlü olan güçleri tamamen devre dışındadır. HTŞ, içinde bulunduğu sıkışık durumu aşmak, gündem değiştirmek, biraz da kendine meşruiyet kazandırmak arayışındadır. İki katliamı üst üste yaparak çok teşhir oldular ve yıprandılar, bu durumu dünyaya izah edemiyorlar.

Uluslararası güçler Alevlilere ve Dürzilere yapılan bu katliamları soruşturmalıdırlar. Soruşturma komitelerini HTŞ belirliyor. Böyle olursa, doğal olarak çıkacak raporlar kendi aleyhlerinde olmayacak, zamana yayacak, sulandıracak, kendisini aradan sıyıracak. Halbuki Birleşmiş Milletler, uluslararası kurumlar gözetiminde bağımsız, etkili komisyonlar oluşsaydı, en azından olayların gerçek failleri öğrenilmiş olurdu.

Bu seçimler, dediğimiz nedenlerden ötürü, halkın gerçek iradesini açığa çıkarmaktan uzaktır. Bu şekilde iradeli, inisiyatifli bir parlamento, ülkenin sorunlarını tartışıp, yasaları çıkaracak bir parlamento beklememek gerek. Bunu halka doğru kavratmak gerekir.

  • Batılı güçlerin Suriye’deki hakimiyeti ve HTŞ’yi yönlendirmesi, Türkiye’yi Suriye politikasında devre dışı bırakacağı korkusu sardı. Nitekim Devlet Bahçeli, ‘Türkiye’yi bekleyen riskler ve tehlikeler var’ derken, bu gerçekliği dile getiriyordu. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye, Suriye’de dışlanır mı? Bu olası görülmüyor. Çünkü Türk ordusu zaten Suriye’dedir. Türk ordusunu oradan çıkarmaları gerekiyor. Yeni bir gerginlik, yeni bir krizi istemiyorlar. Trump, Şara’yı Suudi Arabistan’a çağırdığında telekonferans biçiminde de olsa, Erdoğan’ı da bu görüşmelere dahil etti. Yani Türkiye’ye Suriye’de bir rol vermişler. Türkiye, Suriye’de dışlanmıyor. Fakat tümüyle eline de bırakılmıyor. Ambargoları kaldırmayla, terör listesinden çıkarmayla, Suriye’yi bir bakıma sistem içine çekmeye çalışıyorlar. Öyle hizaya getirmek istiyorlar. Bu mümkünse, Arap devletlerinden para akışı da sağlayarak, ekonomik açıdan da kendilerine bağlamak istiyorlar. Türkiye’nin ekonomik olarak Suriye’nin yükünü sırtlayacak gücü yoktur. Ama kendi pazarına dönüştürme, ekonomisini düzeltme amaçlı Suriye’yi kullanıp, burayı kendisine açık bir pazar haline getirmek istiyor.

Türkiye, bir de Arap ülkelerinden gelen parayla, ihale ve pay kapmaya çalışıyor. Türkiye’nin Suriye’de ordu kurma, hükümeti etkileme, hükümetle iç içe geçme çalışmaları devam ediyor. Dediğimiz gibi, İsrail de kendi politikasını sürdürmeye devam ediyor. Bu konuda İsrail, ABD’nin dediği çizgide tam yürümeyebilir. ABD’nin politikalarını biraz daha kendine yontmaya çalışıyor. İsrail’in böyle bir gücü ve etkisi de var.

YARIN: Diyalog süreci, umut hakkı, demokratik entegrasyon ve Meclis Komisyonu.

Muzaffer Ayata: Birleşik Suriye, demokratik Suriye ile mümkündür

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

El Cezire cephesine giden 5 madde ve anlattıkları

Sonraki Haber

‘Komünist’ ismini taşımak…

Sonraki Haber
‘Ama emperyalizm’ diyorsak…

‘Komünist’ ismini taşımak…

SON HABERLER

Utanca duyduğumuz öfke gururumuzdur!

Utanca duyduğumuz öfke gururumuzdur!

Yazar: Yeni Yaşam
12 Ağustos 2025

‘Ama emperyalizm’ diyorsak…

‘Komünist’ ismini taşımak…

Yazar: Yeni Yaşam
12 Ağustos 2025

Muzaffer Ayata: Türkiye, HTŞ’yi egemen kılmak istiyor

Muzaffer Ayata: Türkiye, HTŞ’yi egemen kılmak istiyor

Yazar: Yeni Yaşam
12 Ağustos 2025

Sancı, umut ve başka haller

El Cezire cephesine giden 5 madde ve anlattıkları

Yazar: Yeni Yaşam
12 Ağustos 2025

X, Grok’un hesabını kısa bir süreliğine askıya aldı

X, Grok’un hesabını kısa bir süreliğine askıya aldı

Yazar: Yeni Yaşam
11 Ağustos 2025

Özerk Yönetim’den uluslararası topluma ‘Tişrîn Barajı’ çağrısı

QSD’den HTŞ’ye uyarı: Meşru savunma kapsamında yanıt verilecek

Yazar: Yeni Yaşam
11 Ağustos 2025

ABD, Suriye’ye yönelik yaptırımları kaldırdı

Trump, Washington’da ‘kamu güvenliği acil durumu’ ilan etti

Yazar: Yeni Yaşam
11 Ağustos 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır