• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
21 Eylül 2025 Pazar
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Mustafa Durmuş

Nasıl bir demokrasi talep etmeliyiz?

Otokrasiden çıkış dersleri (II)

21 Eylül 2025 Pazar - 10:51
Kategori: Mustafa Durmuş, Yazarlar
Bu yılki ‘Dünya Barış Günü’ diğer yıllardakinden neden daha önemli?

“Dün dünde kaldı cancağızım, artık yeni şeyler söylemek lazım…” (Mevlâna)

Otokrasiler liberal demokrasiler için bir tehdit olduğu gibi, doğrudan-çoğulcu bir demokrasiyi inşa etmek için de iyi bir fırsattır. Şu anda bir dönemin sonuna ve fakat yeni bir dönemin doğuşuna tanık oluyoruz. Buradaki soru “yeninin doğup doğmayacağı değil (zira yeni zaten doğuyor), bu yeninin ya da değişimin egemen sınıflar ve güçler tarafından mı yoksa emek, demokrasi, barış ve özgürlük güçleri tarafından mı şekillendirileceğidir”.

Güçlendirilmiş Parlamenter Demokrasi mi?

Bugün Türkiye’de, başta CHP olmak üzere, siyasal partiler genelde siyasal ve ekonomik düzenin muhalefeti değil, iktidardaki partilerin muhalefeti konumundalar. Muhalefetlerini “AKP karşıtlığı” temelinde yürütüyorlar. Demokrasi konusunda ise “Güçlendirilmiş Parlamenter Demokrasi” adı altında geçmişe geri dönüşü öneriyorlar.

Sanki demokrasi tamamlanmış bir projeymiş ve saldırı altındaymış gibi (tamamlanmayı bekleyen, bitmemiş bir şey değilmiş gibi), sıklıkla çalışmalarını “otoriterliğe karşı demokrasiyi savunmak” olarak çerçevelendiriyorlar.

“Eski ölüyor, yeniyi doğurtmak lazım”

Bu savunmacı tutum, daha önce sahip olduğumuz demokrasinin yeterince iyi olduğu, dolayısıyla görevimizin onu korumak olduğu varsayımına dayanıyor. Oysa mevcut otokratik rejimler asıl olarak temsili parlamenter demokrasinin yetersizliklerinin bir sonucudur.

İşin aslı şu an savunmaya çalışılan demokrasi, dışlama, inkâr, sömürü ve egemenlik araçlarıyla inşa edilmiş olan bir demokrasidir: soykırımların yaşandığı, diğer etnisitelerin varlığının inkarına ve ezilmesine dayalı, emek dostu da olmayan “temsili bir demokrasi”. Örneğin Türkiye’de bu demokrasi kendisini; “Türk, erkek, burjuva ve Sünni hegemonyasına dayalı bir Cumhuriyet ama asla demokratik olmayan bir cumhuriyet olarak şu ana kadar var etmiştir.

Demokratik ve Sosyal Cumhuriyet

Bu nedenle artık çok daha güçlü bir demokrasiyi inşa etmek durumundayız. Bunun için de öncelikle, seçimimizin, demokrasi ile otoriterlik arasında olduğu yanılsamasına düşmemeliyiz. Otokrasiye karşı çıkarken, asıl seçimin ülkede şu ana kadar varmış gibi yapılan demokrasi ile var olabilecek gerçek bir demokrasi arasındaki bir seçim olduğu unutulmamalıdır.

İkinci olarak, bu seçim sol ve sağ ya da ilerici ve muhafazakârlar arasındaki bir kavga değildir. Bu, insan olmanın ne anlama geldiği ve çocuklarımıza ne tür bir toplum ve dünyayı bırakacağımız konusunda temelde farklı iki vizyon arasındaki bir mücadeledir.

Seçim

Böylece seçim; düzen ve kaos, gelenek ve yıkım arasında değil, korku etrafında organize olmuş bir dünya ile sevgi etrafında organize olmuş bir dünya arasındadır. Kıtlık politikası ile bolluk politikası, otoriter basitliğin sahte vaadi ile gerçek demokrasinin güzel karmaşıklığı arasındadır. (1)

Bir başka anlatımla, ülkemizde hiçbir zaman gerçek anlamda tam olarak var olmamış bir demokrasiye geri dönmeye çalışmak büyük hatadır. Aksine özgürleştirici potansiyelini tam olarak gerçekleştiren bir demokrasiyi inşa etmek için mücadele etmeliyiz.

Bu çerçevede tarihte bazı kısa süreli örneklerde yaşanmış ama daha önce bu ölçekte hiç denenmemiş olan bir doğrudan-katılımcı/çoğulcu-yerinden demokrasiyi inşa etmeyi hedeflemeliyiz. Yani gerçekten tüm halkın, halk tarafından ve halk için olan bir demokrasiyi, Zapatistaların dediği gibi, “birçok dünyanın sığabileceği bir dünya”yı tanıyan bir demokrasiyi inşa etmeyi hedeflemeliyiz.

Böyle bir demokrasinin inşa süreci sürekli mücadele etmeyi, bu mücadele ise mevcut sistemin kurallarını savunmayı değil, onları reddetmeyi gerektirir.

Çoğulculuk ve demokrasi

Dünya genelinde otoriterliğin yükseldiği, demokrasinin gerilediği ve kutuplaşmanın arttığı böyle bir dönemde çoğulculuğu anlamak hiç bu kadar kritik olmadı. Buna rağmen çoğulculuk, siyasi söylemde en yanlış anlaşılan kavramlardan biri olmaya devam ediyor.

Çoğulculuk, yöneticilerin keyfi iradesi veya belirli etnik veya dini grupların hakimiyeti yerine, ortak sivil çerçeveler tarafından yönetilen bir toplum veya sistem içindeki çeşitliliğin tanınması, kabul edilmesi ve kurumsallaştırılmasıdır. Çoklu meşru bakış açılarının, kimliklerin ve yaşam biçimlerinin, bu çeşitliliği bastırmak yerine koruyan tarafsız yasalar ve kurumlar altında bir arada var olabileceği ilkesine göre işler. Demokrasinin temel vaadi olan insanların kendi kendilerini yönetmesi, bazı grupların dışlanması veya ikincilleştirilmesi durumunda anlamsız hale gelir.

Çeşitlilik

Çoğulcu sistemler çoklu çeşitlilik biçimlerini kabul eder ve korurlar. Örnek olarak, siyasal çoğulculuk varsa birden fazla siyasi parti ve ideoloji iktidar için adil bir şekilde yarışır. Kültürel çoğulculuk varsa farklı kültürel geleneklere ve uygulamalara saygı duyulur ve bunlar korunur. Ekonomik çoğulculuk çeşitli ekonomik örgütlenme biçimlerinin bir arada var olmasıdır (özel teşebbüs, kooperatifler, komünler, kamu mülkiyeti). Dinsel çoğulculuk tüm inançlar ve inançsızlar için inanç ve uygulama özgürlüğüdür ve epistemolojik çoğulculuk bilginin birden fazla kaynaktan ve metodolojiden geldiğinin kabul edilmesidir.

Çoğulcu bir demokrasinin kurumsal mimarisinde; güçler ayrılığı (yürütme, yasama ve yargı organları birbirlerini denetler), federalizm (farklı yetkilere sahip çoklu yönetim düzeyleri), bağımsız düzenleyici kurumlar (siyasi baskıdan yalıtılmış kurumlar), özerk sivil toplum (devlet kontrolünden bağımsız kuruluşlar için alan) ve özgür medya ekosistemi (çoklu bilgi ve görüş kaynakları) temel bileşenlerdir. Bunların olmadığı bir demokrasinin çoğulculuğundan söz edilemez. (2)

Seçimlik değil, zorunluluk

Demokrasi çoğulculuk olmadan işleyemez çünkü demokratik yönetişim doğası gereği anlaşmazlıkların barışçıl ve meşru süreçlerle yönetilmesini gerektirir. Kısaca çoğulculuk demokrasi için seçimlik değildir, zorunluluktur.

Buna karşılık otoriter rejimler gücü, yerleşik hukuktan ziyade kişisel irade, sadakat veya keyfi tercihlere dayalı kararlar alan bireylerde veya dar iktidar kliklerinde toplar. Tek Adam Rejimi altında olduğu gibi, iktidar kişiselleştirilir yani kararlar yasalardan ziyade liderin iradesinden kaynaklanır. Muktedire sadakat yetkinlikten daha önemlidir. Kurallar muktedirin kaprislerine göre değişir, yandaşlar iyilik görürken muhalifler cezalandırılır, patronaj yoluyla ekonomik kaynaklar ve fırsatlar yandaşlara dağıtılır, adalet liyakatten ziyade siyasal bağlantılara bağlıdır.

Sonuç olarak

Dünyanın dört bir yanından gelen kanıtlar nettir: otokrasinin panzehri liberal, defolu temsili demokrasi değil, doğrudan, katılımcı, çoğulcu, yerelden inşa edilmiş bir demokrasidir. Zira böyle bir demokrasi tüm modern toplumları karakterize eden çeşitliliği yönetmek için en etkili çerçeveyi sunar.

Nitekim başta Bölgenin gerici iktidarları ve siyasal İslamcı hareketlerinin Rojava’da inşa edilmekte olan böyle bir demokrasiyi askeri yöntemlerle yok etmek istemelerinin nedeni, kapitalizmin ve defolu temsili demokrasilerin iflasını ortaya koyması ve bölge halklarına gerçek ve sürdürülebilir, insan ve doğa ile uyumlu bir alternatif demokrasi modeli sunuyor olmasıdır. Bunun zıddı olan otoriter faşizan rejimler kaçınılmaz olarak şiddete ve ekonomik ve toplumsal çöküşe yol açar. Türkiye’de son 10 yıldır yaşanan çöküş bunun en somut örneğidir.

Dip notlar:

  • https://antiauthoritarianplaybook.substack.com/p/beyond-resistance (16 September 2025).
  • https://antiauthoritarianplaybook.substack.com/p/understanding-pluralism (20 September 2025).
PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Bingöl Valiliği köylerin bütçesini taşımaya harcadı

Sonraki Haber

Kizwan Dağı’ndan kadınlar Abdullah Öcalan’a mektup yazdı

Sonraki Haber
Kizwan Dağı’ndan kadınlar Abdullah Öcalan’a mektup yazdı

Kizwan Dağı’ndan kadınlar Abdullah Öcalan’a mektup yazdı

SON HABERLER

Avrupa havalimanlarında siber saldırı krizi

Avrupa havalimanlarında siber saldırı krizi

Yazar: Bedri Adanır
21 Eylül 2025

Trump’tan Taliban’a ‘Bagram Üssü’ tehdidi: Ciddi şeyler olacak!

Trump’tan Taliban’a ‘Bagram Üssü’ tehdidi: Ciddi şeyler olacak!

Yazar: Bedri Adanır
21 Eylül 2025

Barış Anneleri: Sürecin barışa evrilmesi için Öcalan özgür olmalı

Barış Anneleri: Sürecin barışa evrilmesi için Öcalan özgür olmalı

Yazar: Yeni Yaşam
21 Eylül 2025

Kayyım 7 ayda 100 taşınmazı satışa çıkardı

Kayyım 7 ayda 100 taşınmazı satışa çıkardı

Yazar: Heval Elçi
21 Eylül 2025

Adana’da 2 siyasetçiye dava açıldı

Adana’da 2 siyasetçiye dava açıldı

Yazar: Heval Elçi
21 Eylül 2025

Trump’tan Taliban’a tehdit

Trump’tan Taliban’a tehdit

Yazar: Yeni Yaşam
21 Eylül 2025

Av. Cangı: Akbelen durdurulamazsa tüm zeytinlikler talan edilecek

Av. Cangı: Akbelen durdurulamazsa tüm zeytinlikler talan edilecek

Yazar: Heval Elçi
21 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır