Tutsak Nasrullah Kuran, Abdullah Öcalan’ın çağrısının belirsizliğe yer bırakmayacak netlikte olduğunu çağrının ‘Başta Türk devlet aygıtına, PKK örgütlülüğüne ve demokratik barışçıl ortak yaşam arayışında olan Türkiye halklarına yapıldı’ dedi
Kürt Halk Lideri Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat günü yaptığı tarihi çağrı sonrası Türkiye ve Kürdistan kamuoyunda tartışmalar devam ediyor. Türkiye’de yeni bir sürecin başlangıcı olarak tanımlanan süreç çok sayıda soruyu da beraberinde getirmiş durumda. Özellikle PKK’ye yönelik fesih açıklaması ve PKK’nin ateşkesi sonrası tartışmalar sürerken Türkiye toplumunda bir umut iklimi de yeniden oluşmaya başlamış gözüküyor.
İmralı’da Abdullah Öcalan’ın sekreteryası olarak 15 Mart 2015’ten 26 Aralık 2015’e kadar yanında kalan ve 9 ay 10 günlük bir süreç sonrası sürgün edilen isimlerden Nasrullah Kuran, Abdullah Öcalan’ın son çağrısını ANF’ye değerlendirdi.
‘Ezber bozan bir çağrı’
Nasrullah Kuran, Kürt Halk Lideri Abdullah Öcalan’ın daha önce kullandığı bir sözünü hatırlatarak şu ifadelere yer verdi: “Devletin herhangi bir kaygısı, korkusu olmasın diye demokratik çözüm çıtamızı en alt seviyeye kadar getirdim. Amacımız, devleti gerçekten demokratik çözüme ikna ederek bu temel doğrultuda adımlar attırmaktır. Benim kullanılmam mümkün değildir, tam tersine beni kullanmakta ısrar edenin kendisi kullanılır.”
‘Psikolojik savaş siyaseti’
Nasrullah Kuran, çağrıya dair ise şu sözlere yer verdi: Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” başlıklı tarihi açıklaması, beklendiği gibi hem büyük bir ilgiyle hem de şaşkınlıkla karşılandı. Zira Kuzey Kürdistan ve Türkiye’de silahlı mücadeleyi sonlandırma çağrısı beklenen bir tutum iken, PKK’nin kendisini feshetmesi önerisi sürpriz bir etki yarattı. Çağrı metnini bütünlüklü bir okumaya tabi tutmak ve bu doğrultuda bir anlama-anlamlandırma ilişkisi kurarak yorumlamak gerekirken, maalesef Türk medyasında ‘silah bırakma’ ve ‘PKK’nin feshi’ olguları ön plana çıkarılıp, bu iki sonucu doğuracak koşullar adeta yok sayıldı. ‘Çağrı tamamen örgüte yöneliktir, sonuçlara bakacağız’ kurnazlığından, ‘Öcalan yenilgiyi kabul etti’ sivri zekalılığına uzanan mecradan, her şey Remarque’nin ‘Garp Cephesinde Yeni Bir Şey Yok’ sözlerini hatırlatır cinstendi. Bir sürekli savaş yöntemi olarak psikolojik savaş siyaseti ve aktörleri yine aynı ezber repertuvarı tekrarlanıyordu.
‘Çağrı Türkiye halklarına’
Çağrının ezber bozan bir nitelikte olduğunu belirten Nasrullah Kuran, şu ifadeleri kullandı: Kaldı ki, süreç, Bahçeli’nin Önder Apo’yu muhatap alarak bin yıllık Türk-Kürt ortak tarihini güncelleme çağrısıyla start almış, arkasından mutlak tecrit koşulları aralanarak Önder Apo’nun şartların oluşturulması koşuluyla sorumluluk almaya hazır olduğunu belirten 7 maddelik çerçeve yanıtı kamuoyuyla paylaşılmış ve ortaklaşılan bu zemin üzerinden İmralı Heyeti oluşturulmuştu. “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” oluşmuş bu zemin temelinde ve somutunda geliştirildi. Dolayısıyla çağrı, hiçbir tereddüde ve belirsizliğe yer bırakmayacak netlikte, başta Türk devlet aygıtına, PKK örgütlülüğüne ve demokratik barışçıl ortak yaşam arayışında olan Türkiye halklarına yapılmıştı.
‘Demokratik Cumhuriyet çözümü’
Abdullah Öcalan’ın Kürt-Türk ilişkilerinin tarihsel oluşumuna dair belirlemelerde bulunduğu bölüme değine Nasrullah Kuran, yapılan çağrının Türk devlet aygıtına olduğunu belirterek, “Çağrıda, ‘Cumhuriyet’in ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir’ yönündeki vurguları da devlet aygıtını Demokratik Cumhuriyet çözümüne davettir” ifadelerini kullandı.
PKK’nin feshi meselesi
Nasrullah Kuran devamında şunları belirtti:
Önder Apo’nun kurucusu olduğu PKK’nin varlığına yönelik belirttikleri de oldukça sarihtir. Parti, örgüt vb. yapılanmaları sonuçta birer araçtırlar. Amacın öngördüğü ihtiyaç kapsamında geliştirilir veya feshedilirler. Anlaşıldığı üzere PKK’nin feshi önerisi demokratik toplum, demokratik siyaset ve bunun hukuki güvencesi şartına bağlı geliştirilmektedir. Diğer taraftan PKK olgusu, Kürdistan somutunda amacı aşan bir işlev üstlenmiş ve kendi doğal diyalektik akışı içerisinde toplumsal bir kimlik, bir karakter haline gelmiştir. Bu nedenle yapısal olarak feshedilse de bir ruhsal, düşünsel ve kültürel realite olarak 21. yüzyıldaki Kürt sosyolojisinin çekirdek hali olmaya devam edecektir.
Öyle de olsa PKK’nin feshedilmesi önerisini geliştirmek, Önder Apo açısından da kolay olmamıştır. Ancak önderliksel stratejik gerçekleşmeler, anlık duygu ve tepkilerin değil, büyük amacın etrafında dönenirler.” Arıca Kuran bu kararla Abdullah Öcalan’ın bu önerisinin, devletin ellindeki en önemli silahın, “bölücü tehdit”, “terör” silahının alınması eylemi olarak okumak daha doğru olacaktır.
‘Kürt-Türk ittifakın inşası’
“Denilebilir ki, ‘madem öyledir, o vakit Önder Apo bunu daha önce neden yapmadı?” sorusuna yanıt veren Nasrullah Kuran, “2015’teki süreç, aslında bu doğrultuda yol alıyordu ancak hem devletin kendi iç çatışması hem de bölgesel gelişmelerin mevcut iktidarı iktidardan uzaklaştıracağı kaygısı ön plana çıktı ve “çöktürme planı”yla Önder Apo tekrardan mutlak tecrit pozisyonuna çekilirken Kürtler de fiiliyatta mutlak düşman ilan edildi. Gelinen aşamada Kürt ve Türk olgularının önünde iki seçenek belirmiş durumda, ya tarihsel ittifakın hakiki bağlamda yenilenmesi ya da Armageddon’un büyük Kürt-Türk savaşıyla pratik somutluk kazanması. Önder Apo, tarihsel sorumluluk bilinci ve ahlakıyla bu davete demokratik toplum, demokratik cumhuriyet zemininde Kürt-Türk ittifakının yeniden inşası kararıyla yanıt verdi ve “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nı bu çerçevede geliştirdi” dedi.
‘Halklara ortak mücadele imkanı sunuyor’
Nasrullah Kuran, içine girilen döneme dair şu ifadelere yer verdi: İçerisine girilen dönem, kesintiye uğratılan tarihsel Kürt-Türk ittifakı bakımından yeni bir stratejik inşa sürecine mi evrilecek yoksa yüz yıllık ihanetin şekillendirdiği özel savaş rejiminin aldatma ve oyalamaya dönük yeni bir taktik uygulama projesine mi dönüşecek; onu hep birlikte içerisinde bulunduğumuz günlerde göreceğiz. Başta Önder Apo’nun özgürleşmesi olmak üzere toplumsal demokrasinin inşasına yönelik atılması gereken adımların geciktirildiği her an bileceğiz ki, devlet aygıtının taktik oyun sahasında olduğumuz andır. Doğal olarak buna da hazırlıklı olmamız ve temkinliliği elden bırakmamamız gerekir. Bununla birlikte her nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, bilinmelidir ki Önder Apo’nun geliştirdiği hamle, başta Türkiye ve Kürdistan halkları olmak üzere demokrasiden, özgürlükten ve ortak yaşam hukukundan yana derdi olan her kesim ve çevreye muazzam bir ortak demokratik mücadele yürütme imkanı sunmaktadır. Bu kapsamda “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nı herkes sahiplenmeli, pratikleşmesi için talep ve çaba sahibi olmalıdır.
HABER MERKEZİ