Biraz da iyi haberlerden bahsedelim. Bingöl’de Deleuze semineri oldu ve hiçbiriniz haber vermedi. Siverek’ten kalkıp giderdik.
Bir arkadaşım söyleyince aydınlandım. Bingöl’ün adı ildeki bin gölden geliyor.
Deleuze’ün en meşhur kitabı da ‘Bin Yayla’.
Miheme Zebeşoğlu
Değerli arkadaşlar, kaliteli çorbacıların yerini bilip gece içmeye gidenler, mercimek sevdalıları; hepinizi selamlıyorum.
Ama tabi en değerli selam hakiki barış çabası içinde olanlara olsun.
Tarihi günlerden geçerken gelen son açıklamaya milyonların desteğinin oluştuğu zamanlar diliyorum.
Bu vesileyle Bilge ruhumuza içten saygılarımızı iletiyorum.
***
Gündem bu hafta çok hızlı geçti. Fakat sizde de öyle oldu mu bilmiyorum, neyi görsem böyle sövesim geldi. (Örneklerini aşağıda sıralayacağım zaten)
O kadar çok absürt mesele vardı ki.
Bakın özellikle Kürtler ile ilgili cehalet katsayısı beni yoruyor.
Gerçekten yorgun halkların dertleri yetmiyor bir de bu cahil, haydi cahilliğine katlandık bir de faşistliği insanı zıvanadan çıkarıyor.
Hakkını verelim, faşizm müthiş bir ideoloji. Tertemiz…
Hiçbir sorumluluğun yok. Faşist olmak için tek kriter faşist bir ruha sahip olman.
Hiçbir şey bilmeden her şeye dair söz kurma hakkın var, her şeyi biliyor gibi davranma lüksün var, dahası da sorumluluğun yok, hesap verdiği bir yer yok.
Taksit sayısı da sınırsız. Peşin ödeme de yok.
Yaw böyle ideoloji mi olur kardeşim. Oluyor işte…
Tamam böyle dedim diye şimdi ‘çok iyiymiş, faşist olayım’ demeyin.
Sakin olun siz de. Bi durun ya…
Ok!
***
1) Biri açıklasın bu işi!
Geçen hafta DEM ve DBP heyeti Güney’e gitmişlerdi. Bu görüşmenin siyasal, sosyal, psikolojik û xoşewîst etkileri ile ilgilenmiyorum.
Dikkatimi çeken ve kesinlikle büyük bir sorun olarak gördüğüm bir konu var.
Sizin de dikkatinizi ona çekmek istiyorum.
Allah aşkına açıklama yapılan kürsüdeki o mikrofonlar ne öyle?
Böyle TOKİ evleri gibi kat kat mikrofon, konuşanın sadece saçı görünüyor.
Boyu kısa olanları hiç görmüyorsun zaten. Ses var, görüntü yok!
Hewler’de, Süleymaniye’de nüfus neyse mikrofon sayısı iki katı.
Her evin televizyon kanalı mı var kardeşim?
Sokaktan geçen insanlar ceplerinde mikrofon ile mi dolaşıyor?
O kürsüde dağ gibi biriken mikrofonlar nedir! Biri açıklasın hele…
2)Kürtlere hakaret yarışında sağ kulvardan Berrin ve Yalçın atağa geçiyor!
Geçen hafta Kürt siyasal temsilcilerine hakaret yarışı vardı.
İki örnek vereceğim sonra da ben söveceğim. Yok yok, o seviyeye düşmeyiz. Rahat olun.
İlki feminist aktivist yazar Berrin Sönmez’in GazeteDuvar’da yazdığı şeyler. Bir grup aydın yazar kayyım atanan yerleri ziyaret ederek destek verdiler. Berrin hanım da içlerinde.
Sonrasında yazdığı yazıda şunu dedi: “Kimse kusura bakmasın, herkes de yerini bilsin, bir ‘Kürt ağası’ politikacı ile apolitik bir ‘şarkıcı’ eşbaşkanlığı, Mardin gibi deneyimli kadın örgütlerine sahip şehirde hiçbir şey yapamamış, kadınlara hizmet adına.”
La hewle wele! Sormak istiyorum: Berrin hanım dilinize ne kaçtı? Lütfen söyler misiniz? Alternatif tedavi yöntemleri ile dili iyileştiren bitkiler var. Tavsiye edebilirim.
Böyle oryantalist, vahşetist, utanmazist durumlar azdır. İnsanın nutku tutuluyor. Bu utançla yaşamasını diliyorum. Bu hakaretlerle anılacak kendisi.
Diğer saçma olay da T24 yazarı Yalçın Doğan’dan geldi. “Bu karanlıkta Tuncer Bakırhan’ın “demokratik zemini müsait!..” başlıklı yazısında uzun uzun ülkede yaşanan durumları kendince saymış. Sonra da Tuncer Bakırhan’ın meclis önünde konuşmasının bir yerinde geçen “zemin müsait” tespitine ateş püskürmüş.
Yazının son cümlesi de “Yazıklar olsun sana Tuncer Bakırhan!” olmuş.
E valla sana yazıklar olsun. Sana û çürümüş zihniyetine yazıklar olsun. Kürtler söz konusu olunca Abdurrahman Çelebileşen dilinize yazıklar olsun.
Görüyorsunuz demi hakaret etmenin dayanılmaz hafifliğini? Şimdi bu söylenenler birer qeşmerlıx vesikasıdır desem gazete editörü diyecek öyle değil. Tamam katılıyorum, öyle değil. Onun için de söylemekten vazgeçtim. Mutlu oldun mu editör?
3) Ka çepik ji bo Cevdet!
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhrbaşkanlığı’nın 2025 yılı bütçesi görüşmelerinde “Cumhurbaşkanlığı bütçesinin yarısı barışı destekleme giderlerine gidiyor” demişti.
Hele önce çepık, ka çepik ji bo Cevdet! Helal bee….
Yaw bunu söylemene ne gerek var? Bir dakikada bir asgari ücretlinin maaşı kadar harcama yapan bir kurumun tüm derdinin barış olduğunu bilmeyen var mı?
Dünyadaki çetelerin yarısına siz maaş veriyorsunuz, Somali’den bilmem nereye siz aktarım yapıyorsunuz, Akdeniz’de, Ukrayna’da, Suriye’de û bilmem nerede en alakasız işlerin altında sizin bütçeniz var. Savaş lordluğunuz ve diğer tüm çabalar barış için.
Buna dair gram şüphesi olan varsa kendini gözden geçirsin. Hatta kendinden geçsin…
Yani demek istediğim hiç söyleminize gerek yoktu. Yorma kendini brêminî aşitîxwaz…
4) Ne çeşit Kürt alırdınız?
Şam düştüğünden beri oradaki Kürtler ile ilgili iki milyon açıklama ve analiz okudum. Anladığım kadarıyla orada Kürt yok. Fakat iyi, kötü ve çirkin Kürtler varmış. Kürtmatik ile ölçümü alınıyor bunların. Türkiye özel detektörü ile veriler dijitale aktarılıyor.
Ve şu Kürt kalsın, bu Kürt gitsin, şu Kürt oynamasın gibi sözler ekleniyor sonra.
Sonra duruma bakılıyor vs.
Kürtler kadar başınıza taş düşsün.
5) Bingöl Oluş!
Biraz da iyi haberlerden bahsedelim. Bingöl’de Deleuze semineri oldu ve hiçbiriniz haber vermedi. Siverek’ten kalkıp giderdik.
Bir arkadaşım söyleyince aydınlandım. Bingöl’ün adı ildeki bin gölden geliyor.
Deleuze’ün en meşhur kitabı da “Bin Yayla”.
Bir şey dememe gerek kaldı mı?????
Deleuze’ün Bingöl ile sarsılmaz bağlarını böylece tarihe geçirmiş olduk, somut bilimsel delillerle.
Bingöl gerçek manada şewitî…
Bingöl, Bin Yayla’nın ilham kaynağı, Rizizom ve köksapın karargâhı, oluş’un oluş kaynağı. Ve daha birçok şey… Bijî Bingöl…
Konu ile alakası yok ama asıl sana yazıklar olsun Yalçın Doğan.
6)Kürt düşmanlığının süslü teorik halleri!
Geçen hafta bir program izledim. Gönül Tol adında bir analist, ABD’den skype üzeri bağlanmış ve PYD/YPG’nin geleceği başlığını tartışıyor.
Konuşmasının bir yerinde “Kobanî için (AKP’nin saldırması anlamında) en uygun zaman” demez mi.
Şimdi sorsan siyasal analiz der. Eee bi şeref değil!
Değil yani… Çaktırmadan akıl verme hali. Kürt meselesine bakışının derinliğinden sığlık o kadar sığ ki, içine girince boğulma yaşanıyor. Bir başka programında daha gördüm, Rojava’daki Kürtlere bakışı evlere şenlik.
Canım benim, sen bunca teoriyi Kürtleri anlamamak için mi okudun.
Ee valla helal olsun sana da. Teorilerin eksik, analizlerin daha da sığ olsun.
Ne diyelim.