Arif MOSTARLI
Saçları hafif dökülmüş kravatlı bir adam, 2 Ekim 1961 günü, Paris’in şöhretli karakollarından birinin avlusundaki polislere şöyle sesleniyordu: “Çekinmenize gerek yok. Sert ve yıkıcı olun. Hiçbir hukuki sorumluluğunuz olmayacak.” Sözleri sevinç gösterisiyle karşılandı; tam istedikleri buydu onların, pis Araplara haddini bildirmek! Kendi coğrafyamızdan da çok alışkın olduğumuz bu sözleri söyleyen adam, Paris Emniyet Müdürü Maurice Papon’du. İki hafta sonraki gösteri sırasında, yüzlerce Cezayirlinin katledilerek Seine Nehri’ne atılması emrini verecek olan kişi…
Her devrin adamı
Alçaklığın evrensel tarihi yazılırsa eğer, Papon’un adını unutmak büyük eksiklik olur. Gerçekten özel biridir o.
Şanslı çocuklardan biriydi Papon. Bir sanayicinin oğlu olarak dünyaya geldikten sonra hep seçkin okullarda okudu; sınıf arkadaşlarının çoğu da gelecekte Fransa’yı yönetecek adamlardı. Böylece hızla yükselirken karmaşık ilişkilerini de kuruyordu. Çok genç yaşlarda bürokrasideydi, içişleri bakanlığı yaptı. 1939’da Libya, Lübnan ve Suriye’deki Fransız Gizli Servisi’ni yönetti. 1940’tan sonra ise Nazi işbirlikçisi Vichy hükümetinde yine aynı roldeydi. Gironde eyaletinde Yahudilerin imhasından sorumlu SS Kolordusuna hizmet ederek 130’u çocuk, bin 560 Yahudinin ölüm trenlerine bindirilmesinde rol aldı.
Savaştan sonra ilişkileri sayesinde yargılanmaktan kurtuldu. Hatta sahte bir ‘Direnişçi Sertifikası’ bile bulabildi! Artık o sıkı bir De Gaulle’ciydi ve geçmişi kimse karıştırmıyordu. De Gaulle de biliyordu durumu ama şöyle açıklıyordu: “Devletin otoritesi o kadar kutsal ve komünist tehlike o kadar korkunçtur ki, Vichy adına çalışmış olanlar da fazla vicdan sorunu olmadan kabul edilmiştir.”
Cezayirlileri vurun!
Papon’un 1945’ten sonraki başlıca görev yeri Cezayir olacaktı. Fas ve Cezayir, özellikle 1954’ten sonra onun sayesinde işkencehaneye döndü. Bu arada Papon, eski sömürge subaylarından oluşan OAS ve bir dizi başka kontr-gerilla örgütünün de başındaydı. Bütün bunların karşılığı ise Legion d’honneur nişanı olacaktı.
Daha sonra Paris Emniyet Müdürlüğü’ne atanan Papon’un baş hedefi komünistler ve özellikle de Cezayirlilerdi! Bu arada, işgalde Almanlarla işbirliği yaptığı için atılan polislerin çoğu yeniden işe alınmış, solcu memurlar ise tasfiye edilmişti. Her türlü pis iş için kadro da sağlamdı!
O günlerde yaklaşık 400 bin Cezayirli Paris’te yaşıyor ve çoğu da Cezayir’in kurtuluşu için savaşan FLN’yi destekliyordu. Papon’un ilk icraatı, sadece Cezayirlilere uygulanan bir ‘sokağa çıkma’ yasağı oldu. Kent merkezinden Arapları temizlemek istiyordu. FLN tarafından vurulan bir polisin cenazesinde ilan etmişti bunu: Vurulan her polise karşı on Cezayirli! 17 Ekim günü yaklaşık 30 bin Cezayirli savaşı ve yasakları protesto için sokaklara çıktığında durum buydu. Bütün engellere rağmen yürümeyi başaran göstericilerin önü kesildi ve saldırı başladı. Havuz medyası Cezayirlilerin 20 polisi öldürdüğü haberini yayarken, polis ateş açıyor, vuruyor, yakaladıklarını dipçiklerle dövüyordu. O gün kaç kişinin öldüğü hala tam olarak bilinmiyor ama 200’den fazla olduğu tahmin ediliyor. Binlerce kişi yaralandı ve 14 bin kişi gözaltına alındı. Katliamdan haftalar sonra bile Seine Nehri’nde cesetler yüzüyordu.
Dahası da var. Papon, ayrıca 1962’de Charonne Katliamı’nın da, Faslı Marksist Mehdi Ben Barka’nın kaybedilmesinin de arkasındaki adamdı. Sonunda 1967’de istifaya zorlandı ama boşta kalmadı, şirketler ona hemen kucak açtılar. 1968’de yine milletvekiliydi. Sonra belediye başkanı, sonra bütçe komisyonu başkanlığı…
Sonunda yargılama
İsim isime ülke ülkeye benzemez ama tarih boyunca egemenlerin en kolay polis müdürleri ve içişleri bakanlarını harcadığı bilinir. Papon, karmaşık ilişkileri sayesinde uzun süre paçayı kurtardı ama sonunda 1981’de, 1944’teki marifetlerinin belgeleri ortaya çıktı. Dava ise tam 14 yıl sonra, 1997’de açılabildi. Uzun süren duruşmalar sonucu Papon’a soykırıma yardımcı olmaktan 10 yıl verildi. Ancak içeride 3 yıl bile kalmadı. 2002’de hastalığı bahane edilerek serbest bırakıldı. 2007’de ise kalp krizi geçirerek öldü. Cenazesi bile sorun oldu! Faşist Le Pen, Papon’un Onur Lejyonu Komutanı rütbesiyle gömülmesi için çok çabaladı ve başardı da. 21 Şubat 2007’de rütbe işaretleri ile gömdüler onu.
Bütün bu olup bitenlerin en azından teselli edici olan yanı, onun hiç olmazsa mahkûm edilmiş olarak dünyamızı terk etmesiydi belki. Ama bir noktayı da atlamamak gerekiyor. Yüce Fransız adaleti onu 1961 katliamından hiç yargılamadı! O kadar da değil yani! Hep söylemişti kendisi ya: Ne yaptıysam devlet için yaptım!