Leyla Güven’in başlattığı direniş yüz günü geride bıraktı. Zindan direnişçileri iki ayı geride bıraktı. Peşi sıra gelen direniş dalgaları devam ediyor. Ve diğer taraftan dünyada ve Ortadoğu’da gelişmeler hız kesmeden devam ediyor. Dünya büyük bir toplumsal ve siyasal çalkantının içerisinde bir denge ve düzen arayışı peşinde koşmaktadır. Dünya düzeninin bozulduğu ve yeniden oluşturulmasının mücadelesinin, savaşının verildiği bir süreci yaşamaktayız. İçerisinde bulunduğumuz dönemin temel siyasal özelliği budur. Bunun en somut ifadesi geliştirilen savaş değil, düzenin hukuk ve kurallarının işlememesidir. Egemenlikçi sistemler her zaman savaşla var olmuşlardır ve savaşın varlığı düzenlerin bozulduğu anlamına gelmez. Elbette bir savaş düzeninin olduğunu ispatlar. Burası bir gerçektir. İnsan yaşamına iktidar ilişkilerinin bulaştığı tarihten günümüze kadar bu böyle olmuştur. Ama dünya dengelerinin, düzeninin bozulması ayrı bir durumdur ve bu durum somut olarak kendini bilinen teamüllerin değişmesinde, işlememesinde ortaya koyar. Hukuk ve kurallar, yasalar bir düzenin siyasi çerçevesini ifade eder. Düzen değiştiğinde bu çerçeve de değişmektedir. Bunu fark etmek ve bilerek hareket etmek çok önemlidir. Tersi durumda etkili olabilmek mümkün değildir. Değişen döneme göre değişmek, yani yeni döneme göre adım sahibi olmak insanı doğruya, dolayısıyla başarıya götürürken diğer durumda etkisiz kılmaya götürür. Böylesi süreçler yeni hakikatleri doğurur, açığa çıkarır. Kişilikleri tartar, yerlerini tekrardan belirler. Gerçek kahramanlar açığa çıkar.
Dünya düzeni değişti. Dünya düzeninin değişmesiyle beraber bilinen, alışılan teamüller, kurallar, hukuk ve yasalar da değişmiştir. Şimdi egemen güçler menfaatlerini gözeten yeni düzenlerin kurulması için kendi aralarında ve tüm toplumla bir mücadele ve savaş içerisinde bulunuyorlar. ABD artık eskisi gibi dünya düzeninin tüm yükünü kaldırmak istemiyor veya kaldıramıyor. Bunun yerine kendisi açısından daha stratejik hedefler belirliyor ve bunun gerçekleşmesi için faaliyetlerde bulunuyor. Başta Çin ve Rusya olmak üzere küresel güçler daha farklı stratejiler izliyorlar. İlişkiler, ittifaklar, stratejiler değişti. Kapitalist modernite bir kriz içerisindedir, egemen unsurlar zihniyet ve siyaset bakımından düzenin bu tıkanıklığını aşacak düzeyde değiller. Çünkü kurtuluş, eşitlik ve özgürlük ve özgürlük mücadelesi veren insanlık zihniyet ve siyaset bakımından çok gelişmişlerdir ve eski düzenin, eski ilişkilerin sınırlarını aşmıştır. Şimdi bunun sonucunda düzeni yıkılan bir dünya söz konusudur. Kuşkusuz bir kıymetten bahsetmiyoruz. Dünyanın eski düzenin değiştiğini, yeni bir dönemin başladığını, yeni dönemde yeni kuralların, ilişki ve siyasal sistemlerin kurulacağını anlatmaya çalışıyoruz.
Dünyadaki toplumsal ve siyasal koşulların değişmesinin sonucu olarak Ortadoğu’daki denge ve düzenler de değişti. Dünyadaki dengelerin değişmesiyle beraber eski dönemden kalma bölgesel ve yerel düzenlerin, ilişkilerin eskisi gibi sürmesi gerçekte mümkün değildir. Sistemde yaşanan tıkanıklıktan ötürü belki kendi ömrünü biraz uzatabilir. Bu durum çaresizlikten ve basiretsizlikten ötürüdür. Yeni zihniyet ve siyaset üretemeyecek bir köhne iktidar anlayışından kaynağını almaktadır. Şimdi Ortadoğu’da her şey değişti. Statükocu güçler değişim gerçekleştirecek bir çıkışın sahibi olamadılar. Bunun sonucunda savaş Ortadoğu’da yoğunlaştı.
Kürdistan’daki koşullar da değişti. Sömürgecilik her ne kadar mevcut durumun sürmesi, sömürgeciliğin yeni koşullarda sürmesinin çabası içerisinde olsa da bunu sağlaması gerçekte mümkün değildir. Yüzyıl önce de Ortadoğu’da, Kürdistan’da koşullar değişiyordu, eski düzen yıkılıyordu. O dönemde Kürt halkının siyasal bilinci yetersizdi. Geri bir konumdaydı. Sömürgeciliğin gelişmesine engel olmadı. Şimdi durum böyle değildir. Yüzyıldır Kürt halkı şu veya bu düzeyde bir mücadele içerisinde oldu. Rojava’da bir devrim gerçekleşti. Güney’de Kürtlerin bir statüsü var. Kuşkusuz bu alanlar hala sömürgeciliğin tehdidi altındadır. AKP-MHP iktidarı bunu gerçekleştirmek, Kürt halkının tüm kazanımlarını yok etmek ve sömürgeciliği yeni koşullarda sürdürebilmek için bir saldırı içerisindedir. Fakat işte Şeladıze’de ortaya çıkan durumda görüldüğü gibi sömürgeciliğin bu tür yaklaşımlarının gerçekte bir karşılığı, zemini yoktur. Şimdi baskı ve faşizmle Bakur halkının bastırılacağı düşünülmekte ama bu tamamen ham hayaldir. Bakur alanında yeni koşullar oluşmaktadır. Öncülük yeni süreci anladı ve buna göre bir tutumun içerisine girdi. Direnmesi gerektiğini anladı ve bu en büyük ideolojik ve siyasal gelişmeyi ifade eder. Leyla Güven buna en sade haliyle öncülük etti. İçeride mevzi yoldaşları, dışarıda mücadele arkadaşları arkasından yürüdü. Eski yetersizlikler tümüyle aşıldı. Leyla Güven direnişleriyle eksikliklerini telafi etmek istediklerini belirtti. Özeleştiri verdi, eleştiri yaptı ve en önemlisi herkese bir şans tanıdı. Dönem anlatmanın, kendini daha iyi ifade etmenin çabasının olduğu bir dönem değildir. Bu dönem aşılmıştır. Direnen anlaşılır ve başarıya ulaşır.