31 yıldır gözaltında kaybedilen eşinin faillerini arayan Nesibe Haran, ‘Bu yaşatılan zulme karşı evinde oturup durmak insanlığa sığmaz. Bu yüzden her gün meydanlardayım’ dedi
Yaşamın her alanında öncülük eden kadınlar, en uzun soluklu eylemlerin de öncüleri olarak tarihte yerini aldı. Arjantin’de 1976-1983 tarihleri arasındaki diktatörlük rejimi döneminde kaybedilen çocuklarını arayan Plaza de Mayo Anneleri’nden ilham alan Cumartesi Anneleri, 29 yıldır süren mücadeleleriyle ülkedeki en uzun soluklu direnişin sembollerinden.
Gözaltında işkenceyle katledilen Hasan Ocak, Rıdvan Karakoç, Kenan Bilgin, Hasan Gülünay ve Hüseyin Toroman’ın ailelerinin 27 Mayıs 1995 tarihinde İstanbul’daki Galatasaray Meydanı’na çıkmasıyla oturma eylemi başladı. Eylem, gözaltında kaybedilenlerin yakınlarının katılımıyla her geçen gün büyüdü ve ülkenin en uzun süreli adalet mücadelesi haline dönüştü. Cumartesi Anneleri, tıpkı Plaza de Mayo Anneleri gibi eylemlerinin ilk gününden saldırıların hedef oldu. 8 Temmuz 1995’te polisin gerçekleştirdiği saldırıda yerlerde sürüklenerek, gözaltına alınsalar da ertesi hafta yine aynı meydanda oturdular. Sonraki ay ve yıllarda devam eden devlet baskısı ve şiddeti nedeniyle toplam bin 903 kişi gözaltına alındı, işkence gördü. Aileler ve onları destekleyen insan hakları savunucuları hakkında “Polise mukavemet”, “Toplantı ve gösteri yürüyüşleri yasasına muhalefet” gibi suçlamalarla davalar açıldı. Okuma yazma bilmeyenler, gözaltı hücrelerinin duvarlarına yazı yazmaktan yargılandı. Ancak devletin tüm yönelimlerine rağmen vazgeçmeyen ailelerin eylemleri daha sonra Amed, Colemêrg (Hakkari), İzmir, Êlih (Batman) ve Dersîm başta olmak üzere birçok kente yayıldı.
31 yıldır mücadele ediyor
Amed’deki kayıp yakınları da yıllardır her Cumartesi günü İstanbul’daki Cumartesi Anneleri ile eş zamanlı olarak eylemlerini sürdürüyor. Her hafta eylemdeki yerini alan kadınlardan biri de 25 Aralık 1994’de üniformalı polisler tarafından gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamayan İhsan Haran’ın eşi Nesibe Haran.
Amed’in Licê ilçesine bağlı Hiseynik (Arıklı) köyünde yaşayan Haran ailesinin 1994 yılında köyleri yakılır. Ailesiyle Amed merkeze taşınan İhsan Haran’dan, çalıştığı inşaat alanından gözaltına alındıktan sonra bir daha haber alınamaz. O süreçte en büyükleri 4 yaşında olan 3 çocukla kalan Nesibe Haran, 31 yıldır mücadele veriyor. Her hafta Amed’de gerçekleştirilen “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” eylemine katılan Nesibe Haran ile verdiği mücadeleye dair konuştuk.
‘Baş eğmedim, eğmeyeceğim’
Hem devletin uyguladığı zulüm hem de ekonomik sorunlardan kaynaklı birçok zorlukla karşı karşıya kaldığını belirten Nasibe Haran, köyleri yakıldıktan sonra üzerlerindeki kıyafetle Amed’e taşınmak zorunda kaldıklarını söyledi. Ağır süreçlerden geçen Nesibe Haran, “Bütün bunlara karşı ayaktayım, baş eğmedim, eğmeyeceğim de… Ama bazen durup düşündüğümde ‘Bunları yaşadım, ayakta kalabilen ben miydim?’ diye kendime soruyorum” diye belirtti.
‘25 köyü yaktılar’
Devlet baskısının köylerinin yakılma süreciyle başladığını vurgulayan Nesibe Haran, o dönem yaşadıklarını şöyle anlattı: “Licê’nin Hiseynik köyünde yaşıyorduk. Sabah saat 06.00’da köye baskın yapıldı. Köydeki herkesi toplayıp, okulun önüne götürdüler. Orada yaşatılan işkence ve zulmün haddi hesabı yoktu. Köydeki herkese hakaret, edip şiddet uyguladılar. Orada bize işkence uygularken evlerin hepsini ateşe verdiler. Evlerimizi yaktıktan sonra bizi bıraktılar. O zaman evimiz 2 katlıydı. Bırakıldıktan sonra eve doğru yürürken kuluçkaya yatan tavuğumun civcivlerini bir askerin elinde gördüm. Ona Kürtçe ‘O kadar şey yaptınız, evi yaktınız acımadınız da tavuklarıma mı acıdınız? Madem vicdanınız vardı neden yaktınız?’ diye sordum. O askerin de gözlerinden yaş geldi bana Kürtçe ‘Benim ne suçum var?’ yanıtını verdi. Yani o köyden sadece o civcivler kaldı. O gün 25 köyü birden yaktılar.”
‘Sorularımın cevabını alamadım’
Eşi İhsan Haran’ın 25 Aralık 1994’de Yeraltı Çarşısı’nın inşaatında çalışmak için evden çıktığını söyleyen Nesibe Haran, bir daha da dönmediğini dile getirdi. Nesibe Haran, “Eve dönmeyince çok endişelendik. Ertesi günün sabahında eşimin birlikte çalıştığı bir köylünün kızı eve geldi. Babasının ‘Git bak evde değilse onlara onu polis götürdü diye söyle’ dediğini belirtti. Kardeşimle o köylünün evine gittik. Ne yaşandı? Ne oldu diye sorduk? ‘Polis kolundan tuttu arabaya koyup götürdü’ dedi. Gidiş o gidiş ondan 6 yıl sonra Abdulkadir Aygan’ın yaptıklarını itiraf etti. 6 ay boyunca valilik, emniyet başta olmak üzere akla gelebilecek tüm kurumlara gidip, eşimin akıbetini sordum. Ancak hiçbir sorumun cevabını alamadım. İHD Amed Şubesi aracılığıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdum. Yine başvuru için gittiğim savcılıkta kapıda bekleyen kişi bana ‘Biz mi yaptık, neden bize soruyorsun?’ diye sordu. Bunun üzerine ‘Siz yapmadıysanız kim yaptı, eşim nerede?’ yanıtını verince bu kez ‘Biz değil onlar yaptı’ diye belirtti” ifadelerini kullandı.
‘Koşullar çok zorlayıcıydı’
Eşinin kaybolmasından sonra ekonomik sorunlarla da baş başa kaldığını söyleyen Nesibe Haran, “O kadar şey yaşadım hiçbiri kadın olarak çalışmamdan dolayı duyduğum sözler ve baskı kadar zoruma gitmedi. Kimse kalmadığı için çalışmaya gidiyordum. O zamanlar kadınlar sadece mevsimlik işçi olarak çalışabilirdi, başka türlü çalışmaları ayıp görülürdü. Bu yüzden bende daha büyük etkileri oldu. Çünkü evlere temizliğe gidiyordum. Mücadeleyle ayakta kalabildim. O süreçte en büyük desteği babamdan gördüm. Eşim kaybolduğunda babam ‘Kızımsın, seni yalnız bırakmam. Korkma, tek başına ayakta dur’ diye belirtti. Babamın söyledikleri bana güç veriyordu. Ancak yine de koşullar çok zorlayıcıydı” diye belirtti.
‘Kimliğimizden vazgeçmiyoruz’
Kürtlerin yaşadıklarını dünyanın hiçbir yerinde hiçbir halkın yaşamadığını söyleyen Nesibe Haran, “Birçok şey yaşatıldı ama Kürtlüğün kaybolmuyor. Çünkü bunlar Kürt olduğun sana yaşatılıyor ve sen kimliğinden vazgeçmiyor, mücadele ediyorsun. Bu güne kadar ayakta tutan şey mücadele oldu. Kadınlar mücadele ederek varlıklarını koruyabilirler. Bazen düşünüyorum ama sonra diyorum, bunları yaşayan sadece benim ailem değil ki… Bu yaşatılan zulme karşı evinde oturup durmak insanlığa sığmaz. Bu yüzden her gün meydanlardayım” dedi.
‘Kadınlar meydanlara çıkmalı’
Kürt kadınların yaşam içerisindeki duruşunu babasının anlatımlarıyla tanıdığını ve bunların kendisine güç verdiğini belirten Nesibe Haran, Kürt kadınların bugün dünyadaki tüm kadınlara mücadeleleriyle ilham verdiğini söyledi. Kadın örgütlülüğünün önemine vurgu yapan Nesibe Haran, şöyle devam etti: “8 Mart’ın kadınlar için ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Herkes bütün kadınlar kendilerini o günün içerisinde görebiliyor. Her kadın, ‘Yaşamım için alanlarda olmalıyım’ demeli. Sadece Kürt kadınlar değil bütün kadınlar haklarını aramalı. Kadının direnişi birçok şeyin önünü engelleyebilir. Örgütlü mücadele önemli, kadınlar bununla kendi varlığına sahip çıkabilir. Öncelikli olarak kadını katleden erkek devlet aklına karşı mücadele edilmesi gerekir. Bu yüzden kadının güçlenmesi, örgütlenmesi ve meydanlara çıkması önemli.”
Haber: Şirvan Şilan Çil / MA