Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla başlayan sürece dair konuşan yerine kayyım atanan Wan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Neslihan Şedal, ‘Kadınlar bu sürece dair büyük bir sahiplenme ortaya koydu’ dedi
Kürdistan, Türkiye ve Ortadoğu’da 52 yıldır süren çatışmalı sürecin son bulması ve Kürt sorununun demokratik yollarla çözümü için Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan 27 Şubat’ta bir çağrı yaptı. “Asrın Çağrısı” olarak adlandırılan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”, böylelikle yeni bir kapı aralamış oldu. 27 Şubat’tan bu yana süreç devam ederken, Kürt Halk Önderi’nin yaptığı çağrılar ve yayınladığı mesajların ardından, PKK’de fesih kararı alarak silahlı mücadeleyi sonlandırdı. Fakat tüm bu gelişmeler yaşanırken, Meclis’te kurulan komisyon dışında devlet ve iktidardan yana bir adımın gelmemesi soru işaretlerine neden oldu.
Yerine kayyım atanan Wan Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanı Neslihan Şedal, sürece dair değerlendirmelerde bulundu.
‘Kadınlar bu sürece dair büyük bir sahiplenme ortaya koydu’
Neslihan Şedal, Abdullah Öcalan’ın yaptığı çağrıdan sonra Türkiye’de yürüyen siyasetin farklı bir boyuta evirildiğini vurgulayarak, “Elbette bunun karşısında olan kimi kesimler olsa da toplumsallaşma yönünde olumlu bir yol izlendiğini düşünüyoruz. Özellikle kadınlar cephesinden bu sürecin sağlıklı yürüyebilmesi, barış sürecine evirilebilmesi ve halkların özlemini taşıdığı barış, adalet, demokrasi gibi değerlerin yeniden bu topraklarda yeşerebilme ihtimalinin büyük bir heyecanla karşılandığını görüyoruz. Kadınlar bu sürece dair büyük bir sahiplenme ortaya koydu” dedi.
Çağrının kadınlar için bir Rönesans’ı ifade ettiğini söyleyen Neslihan Şedal, “Abdullah Öcalan, kadın özgürlük sorunu çözülmeden hiçbir toplumsal sorunun çözülemeyeceğini, toplumun özgürleşmesinin kadının özgürleşmesiyle bağlantılı olduğunu da belirtmişti. Kapitalist modernitenin kendini kurumlaştırdığı bir akıl var: ulus devlet aklı. Biz bunu hep ifade ediyoruz. Ulus devlet aklı, maalesef ilk başta kadın hakikatini hedef alarak kadın düşmanı politikalar üzerinden kendini inşa ediyor” diye ekledi.
Neslihan Şedal, kapitalist modernitenin özgürlük, adalet, eşitlik ve demokrasi isteyen halkların değerlerini gasp ederek kendini inşa etmek istediğini belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Bu devlet aklı, halkların temel insani haklarıyla, özgürlükleriyle, toplumsal değerleriyle var olamayacağı bir alan yarattı. Yüz yıldır halkların dili, inancı, kimliği, toplumsal değerleri, kültürü yok sayılıyor. Bu coğrafyada yaşayan kadim bir kültüre, tarihe ve toplumsal değerlere sahip Kürt halkı var. Mücadeleci, direnişçi olan Kürt halkı var. Bu coğrafyanın kaderini birlikte belirleyen halkların demokratik bir şekilde yönetilebilmesi, öz savunmasının geliştirilebilmesi, ekonomi politiğinin gelişebilmesi bin yıllık ittifak politikalarıyla mümkün olabilirdi. Ancak yüz yıldır, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana, Kürt halkı hem ana diliyle hem iradesiyle hem kültürüyle hem de bütün toplumsal değerleriyle büyük bir imha ve inkârla karşı karşıya kaldı”
‘27 Şubat’ta yapılan çağrı, özgür yaşayabilmesi imkanı sunuyor’
Neslihan Şedal, “Abdullah Öcalan, halklar önderi olarak, on yıllardır hem Kürt halkı hem de bölge ve dünya halkları için muazzam bir paradigma önermektedir. Demokratik konfederalizm modeli, herkesin kendi inancı, kimliği, fikri ve toplumsal değerleriyle bulunduğu yerde irade olabilmesi; özgür, eşit ve adaletli bir yaşamı birlikte yaşayabilmesi imkanını sunuyor. 27 Şubat’ta yapılan çağrı da bunun ilanı oldu. Halkların kendi öz iradesiyle kendi topraklarında söz kurabileceği, kendi değerleriyle yaşayabileceği bir önerme ortaya konuldu” şeklinde konuştu.
‘İradesi yok sayılan bir halkla barış yapılamaz’
Bu sürecin en temel koşullarından birinin de halkın iradesine saygı duyulması olduğuna dikkat çeken Neslihan Şedal, “Bununla birlikte uzun yıllardır cezaevlerinde olan siyasetçilerin ve özellikle hasta tutsakların serbest bırakılması, tecridin kaldırılması ve kesintisiz bir diyalog yolunun açılması zorunludur. Komisyonun İmralı’ya gidip görüşmeler yapabilmesi, Kürtçenin statü kazanması, her halkın kendi anadilinde eğitim hakkına kavuşabilmesi bu sürecin temel koşullarındandır. Halkların kendi kentlerini kendi iradesiyle yönetebilmesi sağlıklı bir barış sürecinin olmazsa olmazıdır. İradesi yok sayılan bir halkla barış yapılamaz” dedi.
‘Başlayan süreç demokratik müzakere sürecine evirilecek’
Neslihan Şedal, “Biz inanıyoruz ki başlayan süreç demokratik müzakere sürecine evirilecek. Bunun için mücadele edeceğiz. Halkın da en temel beklentisi bu yönde. Yaptığımız halk ve mahalle toplantılarında gördük ki, halk kendi iradesine saygı duyulmasını, kurumlarının yeniden halka teslim edilmesini istiyor. Çünkü bir kentte kayyımla irade gaspı yapıldığında, orada yaşayan herkesin iradesi gasp edilmiş oluyor. Çocukların, gençlerin, kadınların, farklı inançlardan kesimlerin iradesi gasp edilmiş oluyor. Bu durum büyük bir hukuksuzluk yaratıyor” ifadelerini kullandı.
Haber: Neslihan Kardaş \ JINNEWS