New York Times gazetesi, 2024’ün sonlarında Esad rejiminin devrilmesi ve Ahmed eş-Şara’nıniktidara gelmesinin ardından verilen reform vaatlerine rağmen, Suriye’nin halen otoriterlikten kurtulamadığını yazdı
New York Times Gazetesi, yayımladığı kapsamlı bir raporda, 2024’ün sonlarında Esad rejiminin devrilmesi ve Ahmed eş-Şara’nın (Ebu Muhammed el-Colani) iktidara gelmesinin ardından verilen reform vaatlerine rağmen, Suriye’de hâlâ otoriterliğin devam ettiğini yazdı.
Yeni hükümet, Esad döneminde “terör devletinin omurgası” olarak nitelendirilen güvenlik teşkilatını ve hapishaneleri yeniden yapılandırma planlarını açıklasa da Ahmed eş-Şara’nın, gücü kardeşleri de dahil olmak üzere yakın çevresinden oluşan küçük bir grubun elinde topladı.
Mezhepsel şiddet dalgalarıyla başa çıkma yöntemleri, kapsayıcı olmamaları ve karar alma süreçlerinin dar bir çevrede yoğunlaşması, otoriter yönetim tarzının sürdüğüne dair endişeleri artırıyor.
Rapora göre, Suriye İçişleri Bakanlığı geçen mayıs ayında cezaevi sistemini insani standartlara uygun hale getirme niyetini açıkladı. Bakanlık sözcüsü Nureddin el-Baba, “Güvenlik güçlerinin zulmünün dönemi sona erdi” ifadesini kullandı. Ancak, gözlemciler bu sözlerin sahada karşılığının olmadığını belirtiyor.
Aralık ayında Esad’ı deviren HTŞ yönetimi, eski alışkanlıklarını terk etmedi. Ahmed eş-Şara, iktidarı kendine çok yakın dar bir çevrede yoğunlaştırmaya devam ediyor. Uzmanlara göre, güçlü başkanlık sistemi Esad dönemindeki kadar baskın; ademi merkeziyetçilik ve toplumsal katılıma yönelik ciddi bir direnç söz konusu. Bu durum, özellikle dini ve etnik azınlıklarda güven açığını derinleştiriyor.
Yasadışı bireysel eylemler
Ay sonunda yapılması planlanan parlamento seçimleri, başlangıçta demokratikleşme umudu doğurmuştu. Ancak sandalyelerin üçte birinin doğrudan Ahmed eş-Şara, tarafından atanacağı, kalanının da hükümetin kontrolündeki yerel kurullar aracılığıyla belirleneceğinin açıklanması tartışmaları alevlendirdi. Ayrıca Heseke, Reqa ve Süveyda’nın seçim dışında bırakılması, Kürtler tarafından “dışlayıcı politikaların yeniden üretimi” olarak nitelendirildi. Devlet medyası, bu bölgelerin temsilcilerinin doğrudan atanacağını duyurdu.
Bu tablo, 14 yıldır iç savaşla parçalanmış bir ülkenin birleşmesinin önündeki en büyük engellerden biri olarak görülüyor. Azınlık temsilcilerinin hükümet görevlerine atanmasının büyük ölçüde sembolik olduğu iddia ediliyor.
Son altı ayda üç büyük mezhepsel şiddet dalgası yaşandı. En kanlı olay, Temmuz’da Süveyde’de Bedevi aşiretler adı altındaki gruplar ile Dürzi toplumu arasında meydana geldi; yüzlerce kişi hayatını kaybetti. İnsan hakları örgütleri, her üç olayda da hükümet yanlısı güçlerin infaz ve şiddet eylemlerine karıştığını belgeledi. Hükümet bu olayları “yasadışı bireysel eylemler” olarak kınasa da soruşturmaların akıbeti belirsiz.
BM Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen, Güvenlik Konseyi’ne yaptığı sunumda, “Ülke son derece kırılgan. Geçiş süreci çöküşün eşiğinde” dedi. Pedersen’e göre, kapsayıcı ve şeffaf reformlar yapılmazsa Suriye, uluslararası desteğini kaybetme riskiyle karşı karşıya.
HTŞ’nin gölgesi
Ahmed eş-Şara’nın kabinesinde diaspora kökenli bazı teknokratlar ve sembolik azınlık temsilcileri bulunsa da kritik bakanlıklar (Savunma, İçişleri, Dışişleri) Ahmed eş-Şara’ya yakın isimlere bırakıldı. Bunların çoğu, geçmişte El Kaide bağlantılı Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ, eski adıyla Nusra Cephesi) içinde aktif rol almış kişiler.
İçişleri Bakanı Anas Hattab, HTŞ’nin iç güvenlik sorumlusu olarak tanınıyor ve şimdi güvenlik güçlerini yeniden inşa etmekle görevli. Dışişleri Bakanı Asad el-Şeybani’nin ise HTŞ’nin eski dış ilişkiler sorumlusu olup, bugün fiilen başbakanlık yetkilerini kullanıyor olması, HTŞ’nin hükümet içindeki kilit güç odaklarını hâlâ elinde tuttuğunu gösteriyor.
New York Times’ın haberine göre, HTŞ’nin Şam’da iktidarı ele geçirmesinden sonra eski rejimin polis ve güvenlik görevlileri görevden alındı, ancak bir kısmı geri döndü. Son dokuz ayda binlerce yeni güvenlik görevlisi hızlandırılmış eğitimlerle sahaya sürüldü.
DIŞ HABERLER