Mart ayı Kürtlerin hayatında çok önemli günlerin yaşandığı bir aydır. Halepçe Katliamı, Gazi Mahallesi olayları bunların başında gelir. Geçen yazımızda bir kısmına kısaca değinmiştik. Ne var ki Kürtlerin en önemli günü, en önemli bayramı “Newroz”dur.
Newroz, Kürtlerde ve İrani kavimlerde 2631 yıldır kutlanmaktadır. Diğer komşu kavimlerde ise daha sonraları baharın başlangıcı olarak kutlanmaya başlanmıştır. Alevi dünyasınca ayrıca miladi 599’da Hazreti Ali’nin doğum günü olarak da kutlanmaktadır. Fuzuli’nin şu şiiri de “evliyalar şahı” olarak gördüğü Hazreti Ali’nin doğum günü ile Newroz arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktedır:
“Her yerde ta newruz ola, gül bustan efruz ola, Newruz tek firuz ola, eyyam-ı şah-ı evliya.”
Kürtlerde ise Newroz, yalnızca yeni bir günün, baharın, yeni bir yılın başlangıcı değil, yeni bir hayatın, özgür bir hayatın, yeniden doğuşun başlangıcıdır. Hikayesi ya da efsanesi kısaca şöyle:
“Zalim hükümdar Dahaq, tarihteki söylemiyle ‘Dahhaq-ı Zalim’, her gün iki Kürt gencini öldürtüp beyinleri ile omuzunda beslediği iki yılanı beslemektedir. Armayel ve Garmayel adındaki iki aşçı saraya girerek her gün gelen iki gençten birini sağ bırakıp diğerinin beynini bir koyun beyni ile karışıtırıp vermekte, sağ kalanı göndermektedir. Dağlarda ateşler yakarak sarı, kırmızı ve yeşil renkli deriden oluşan demirci önlüğünü bayrak olarak sallayıp bu gençleri toplayan bir Kürt demici, saraya hücum edip zalim Dahaq’ı öldürür, Kürtlerin kurtuluşunu sağlar.”
İşte bu demir yürekli yiğit adam, Kawa ê Hêsinkar’dır: Demirci Kawa. Kürtlerce bir bayrak olarak kabul edilen sarı, kırmızı, yeşil önlüğün İran Sarayı’nda dokuzuncu yüzyıl sonlarına kadar saklandığı yolunda bir iddia da var.
Tarih net olmamakla, hatta büyük ihtimal yanlış olmakla birlikte Milattan Önce 612 olarak kabul edilmiş ve Kürt takvimi o günden başlatılmıştır. Yani bu gün 30 Nisan 2630, yarın ise yeni bir yılın başlangıcı, yılbaşı, 1 Mart 2631’dir.
Newrozunuz, 2631 yılınız kutlu olsun.
Newroza we, sala weyê 2631 an pirozbe.
2013 Newrozu’nda da 2630 yıl önceki gibi bir umut doğmuştu. Türkiye’de yüz yılı aşkın süreden beri devam eden Kürt özgürlük hareketinin meyvelerini verip barışa çıkışın kapısı aralanmıştı.
Daha önce Oslo’da başlayıp barışa çomak sokanların gayretiyle son bulan görüşmeler yeniden başlamıştı.
Kürt halk önderi sayın Öcalan ile görüşmeler düzenlenmiş, bir seri görüşmeden sonra 2013 Newrozu’nda Diyarbakır’da Öcalan’ın “Newroz Manifestosu” olarak anılan mektubu Türkçe ve Kürtçe olarak iki milyon insanın önünde okunmuştu. O gün bu manifestonun Türkçe’sini okuyan sevgili Sırrı Süreyya Önder, devletin bilgisi ve teşviki sonucu işlediği bu sözde suçlardan hüküm giymiş, halen hapistedir. Selam olsun, ona ve tüm tutuklulara.
İktidarın başı ve dönemin başbakanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Kürt sorununu çözme yolunda bir kararlılık göstergesi olarak algılanan bu çalışmalar, tamamen Başkan olmak, seçimleri kazanıp muhalefetsiz bir Meclis oluşturmaktan başka bir sonuç vermeyeceğinin birçok kişi tarafından söylenmesine rağmen salt çatışmasızlık ortamının oluşması, asker ve sivil cenazelerinin gelmemesinin bile bir kazanç olduğu gerekçesiyle iyimserlikle karşılandı, toplumda büyük bir kabul gördü. İslam kardeşliği ve Eşme Ruhu ile toplumsal barışın sağlanmasına yönelik çalışmalar başladıkça iyimser hava tüm yurda yayılmakta, Kürtlerle barışı isteyenlerin sayısı tüm ülke nüfusunun çok büyük kısmını kapsamaktadır. Cenazeler gelmiyor, analar ağlamıyordu. Gerek barışın sağlanması yolunda arayışlar yapmak üzere kurulan “Akil Adamlar”ın çalışmaları, gerekse İmralı Heyetleri’nin çalışmaları sonucunda bir umut doğdu. Hükümetle HDP’li milletvekillerinden oluşan İmralı Heyeti arasında 28 Şubat 2015’te on maddelik bir “Demokrasi Mutabakatı” imzalandı.
Ne var ki HDP’nin 7 Haziran seçimlerine parti olarak katılma kararı alması üzerine, somut ve net olmaktan çok genel olarak demokratik bir anayasanın hazırlanmasını öngören bu metin, bir süre sonra kendisine bilgi verildiği bakanlarınca da açıklanan dönemin başbakanı sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından “ne mutabakatı, haberim de onayım da yok” denilerek reddedildi, barış masası devrildi. 7 Haziran seçimlerinde seçim öncesi başlayan sindirme ve korkutma, bombalama olaylarına rağmen Kürt halkı, barış isteklerinden vazgeçmedi. Sayın Erdoğan, istediği çoğunluğu sağlayamayınca kırk gün süren “istikşafi” çalışmalardan, CHP ve MHP’nin de oyalamaya çanak tutan katkılarından sonra seçimleri yenileyip 1 Kasım’da yeniden seçime gitti ve çoğunluğu elde etti.
Her seçim öncesi kazanırlarsa ülkeyi uçuracaklarını, kazanmazlarsa kaos çıkacağını söyleyen, içte ve dışta savaşı tırmandıran iktidar, “Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz” diyen Kılıçdaroğlu ve Kürtleri tanımamayı, yok saymayı temel politikası, varlık nedeni olarak kabul eden MHP’nin yardımıyla yapılan Anayasa değişikliği ile dokunulmazlıklar kaldırılmış, HDP’nin Eş Genel Başkanları’yla birçok milletvekili ve binlerce yöneticisi tutuklanmış, giderek yüze yakın belediyesine kayyım atanmak suretiyle el konmuştur.
On bir gün sonra yapılacak seçim için de aynı korkutma ve sindirmelere ek olarak Yüksek Seçim Kurulu ve valiliklerce yüzbinlerce seçmenin kaydırılması, HDP’nin güçlü olduğu sandıkların korucu köylerine taşınması yoluyla seçim kazanılmaya çalışılmaktadır. Kazansalar bile yeniden kayyım atanacağı, hesap sorulacağı tehditlerine rağmen tüm halklarımızın sandık başına gidip oyunu kullanacağına inanıyoruz.
2631 yıl önce başlayan ve Kürt halkının ruhuna özgürlük ateşinin hiç sönmemesini yerleştiren Newroz’un tüm Ortadoğu ve dünya halklarına barış getirmesini dilerim.
Newrozunuz kutlu olsun,
Newroza we pîroz be.