Her yıl baharın ilk günleriyle birlikte, göğün mavisi yeryüzüne daha derin bir anlam katarken, yeryüzünde bir başka dönüşüm başlar. Ancak Newroz, sadece bir takvimsel başlangıç değil, insan ruhunun ezelden ebede uzanan yolculuğundaki yeniden doğuşudur. Doğanın uyanışı, varlıklar arasında bir uyumun, bir yenilenmenin ve bir araya gelişin simgesi olarak insanın duygu dünyasında yankı bulur.
Newroz, kelime anlamı olarak “yeni gün” olsa da, bu tanım, onun taşıdığı anlamı tam ifade etmez. Çünkü Newroz, bir halkın tarihsel hafızasında, bir kimliğin direnişinde, bir toplumun yeniden var oluşundaki mucizevi bir anı temsil eder. Zamanın boyutlarının ötesinde bir anlam taşır; tıpkı insanın doğayla, evrenle ve kendisiyle kurduğu ilişki gibi, geçmişin gölgelerinden sıyrılarak geleceğe doğru bir adım atma arzusudur.
Newroz’un kökleri, insanlık tarihinin derinliklerinde yer alır. Zamanla çeşitli halkların kültürlerinde farklı biçimlerde şekillense de, bu özel günün evrensel özü değişmemiştir: Yeniden doğuş, diriliş, karanlığın ve kışın ardından gelen aydınlık… Bu, sadece doğanın bir döngüsü değil, aynı zamanda insanın içsel döngüsünün de bir yansımasıdır. Yeni bir günün, yeni bir başlangıcın felsefi anlamı, insanın kendi içindeki karanlıkları geride bırakıp aydınlık bir geleceğe doğru yol almasıdır.
Newroz, insanın doğayla kurduğu bağın en saf halini simgeler. Doğanın uyanışı, insan ruhunun da uyanışını müjdeler. Bu uyanış, insanın varlık kaygısını, zamansızlığını ve geçiciliğini aşarak bir bütünlük içinde var olma çabasına dönüşür. Bütün bu süreç, hem bireysel bir devinim hem de toplumsal bir yansıma olarak tarih sahnesine çıkar. Her birey, kendi içsel karanlıklarını, kendi kışını geride bırakıp baharın taze umutlarıyla buluşur.
Tüm bu dönüşüm, her yıl yeniden bir ritüele dönüşür; çünkü insanın hayatı da tıpkı doğa gibi bir döngüsel süreklilik içinde akar. Kış, ne kadar sert ve zorlu olursa olsun, baharın umudu hep vardır. Newroz, bu umudun, bu inancın adı ve en önemlisi, insanın içsel ışığının asla kaybolmayacağını hatırlatan bir anıdır.
O halde, Newroz sadece bir kutlama değildir; bir direnişin, bir varoluş mücadelesinin sembolüdür. Her ateşin yakılması, her şarkının söylenmesi, her adımın atılması, halayın, govendin sergilenişi, insanın özgürlüğüne ve hakikatine duyduğu sevdanın yankısıdır. Ve her Newroz, insanlık için bir fırsat, bir yeniden doğuş anıdır.
Newroz: Dirilişin ve yeniden doğuşun sembolü
Newroz, sadece bir bayram değil, aynı zamanda Kürtler için özgürlüğün, direncin ve halkın tarihsel mücadelesinin simgesidir. Tüm bölge halkları için anlamlıdır. Ancak bu özel gün, Kürt halkının zulme, baskılara ve yasaklara karşı verdiği amansız mücadelenin bir kutlamasıdır. Kürtlerin tarihindeki en önemli direniş destanlarından biri olan zalim Dehaq’a karşı Demirci Kawa efsanesi, bir halkın zulme karşı verdiği özgürlük mücadelesinin sembolüdür. Her 21 Mart’ta, bu kahramanlık efsanesinin yankıları, Kürtlerin dünyadaki varlıklarını ve özgürlük taleplerini, eşitliği ve kardeşliği yeniden haykırmalarına vesile olmuştur.
Newroz, sadece bir dönemin ve kültürün kutlanması değil, aynı zamanda bir halkın kimliğini, varoluşunu ve özgürlük arayışını yeniden inşa etmesinin simgesidir. Yüzyıllardır baskılarla, acılarla, haksızlıklarla boğulmuş olan Kürtler, tüm bu zorluklara rağmen Newroz’u kutlamaktan hiçbir zaman vazgeçmemiştir. Her yıl 21 Mart’ta, hem geçmişin acıları hem de geleceğe yönelik umutlar birleşir, coşkulu bir direnişin izleri geleceğe taşınır.
‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ Mutabakatı: Öcalan’ın mesajı
2025 Newroz’u, önceki yıllardan farklı olarak, barış ve demokrasi çağrısının yankılandığı bir dönemde karşılanıyor. Abdullah Öcalan’ın İmralı Adası Hapishanesi’nden, DEM Parti Heyeti aracılığıyla kamuoyuna açıkladığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı,” Kürt halkı ve bölge halkları için önemli bir dönüm noktasını işaret ediyor.
Bu çağrı, varılmış bir mutabakat olarak savaşın, ayrımcılığın ve şiddetin olmadığı, halkların kendi kimliklerini özgürce ifade edebildiği bir toplum inşa etme ihtimalinin kapılarını aralamaktadır. 21 Mart 2025’te Newroz’da, Kürt halkı, geçmişin hüzünlü izlerinden, kendi kimliğini ve özgürlüğünü savunma hakkından ödün vermeden, özgür bir gelecek için ortak bir adım atmayı vaad etmektedir.
Rojava ve Şam Mutabakatı: Yeni bir umut dalgası
Diğer yandan, Rojava ve Şam Mutabakatı, Kürtler için tarihsel bir dönemeç oluşturmuş ve bölgesel bir halklar birlikteliğinin heyecanını yaratmıştır. Rojava’daki başarılar ve Kürtlerin bölge halklarıyla gerçekleştirdiği katılımcı yönetim deneyimi, demokratik yönetim biçimlerinin somut bir gerçeklik halini aldığını da göstermektedir.
Yeni bir yüzyıl: Kürtler için umut ve direniş
21 Mart 2025’te Newroz, Kürtler için büyük bir umut simgesidir. Yüzyıllarca süren parçalanma, zorbalık, inkâr ve şiddet döneminin ardından, yeni bir yüzyılda özgürlük, barış ve demokratik toplum inşası için bir araya gelen Kürt halkı, tüm dünyaya güçlü bir mesaj vermektedir: Hiçbir baskı, hiçbir yasa, hiçbir zulüm özgürlük arayışlarını engelleyemez.
Kürtler, sadece kendi haklarını değil, tüm bölgenin barış ve özgürlük mücadelesini daha güçlü bir şekilde savunacaklardır. Newroz’un bu yılki kutlamaları, sadece geçmişin kazanımlarının, zaferlerinin ve direnişinin bir kutlaması değil, aynı zamanda geleceğin özgürlük ve eşitlik mücadelesinin bir manifestosu olarak kabul edilecektir.
Yeni bir geleceğin manifestosu
21 Mart 2025, Kürtler için hem geçmişin zaferi hem de yeni bir geleceğin manifestosudur. Newroz, bir halkın, halkların yalnızca geleneksel bir bayramı değil, özgürlük, eşitlik ve barış için verilen mücadelelerin devamıdır. Bu yılki kutlamalar, Kürt halkının bölgedeki tüm halklarla birlikte kuracağı yeni bir toplumun ve yeni bir dünyaya açılan kapının habercisidir. Bugün, Newroz’u kutlayanlar sadece bir tarihsel kültürel mirası yaşatmakla kalmıyor, aynı zamanda özgürlüğün, adaletin ve barışın olası zaferini kutlamaktadırlar.
Newroz Kutlu Olsun!
Newroz Pîroz Be!