Hepimizin hayatına dirayeti ve adalet talebindeki ısrarı ile giren Nizamettin Kabaiş, gazetemize konuştu:
Sesimi daha da yükselteceğim. Bunu valilikten, emniyetten, savcılıktan sormaya devam edeceğim. Her yer de sormaya devam edeceğim. Bizim için zor bir seneydi. Günler, geceler zor geçti. Sürekli düşünüyoruz. Ben, annesi, kardeşleri konuşurken başına ne geldiğini düşünüyoruz
Şirin Bayık
Hepimizin hayatına dirayeti ve adalet talebindeki ısrarı ile girdi Nizamettin Kabaiş. Kadın ve çocuk katliamlarının arttığı, cezasızlık politikaları ile kadınların ve çocukların güvende olmadığı bir dönemde bir babanın bu sisteme sesli itirazı olarak girdi tanıdık kendisini. ‘Eğer sussaydı’ ihtimali düşünüldüğünde Rojin’in adını öğrenemediğimiz yüzlerce katledilen kadından biri olacağı muhtemeldi. Ancak Rojin’i, hepimizin Rojin’i yapan Nizamettin Kabaiş, O’nu satır aralarında bir kayıp, şüpheli bir ölü veya devlet erkinin iddia ettiği gibi ‘intihar’ iddiasına teslim etmedi. Kızını yakından tanıyan Nizamettin Kabaiş, tepkisi, isyanı, adalet arayışı ile ezberleri bozdu. 53 yıllık ömrünün en zor yılını geçiren Kabaiş, bu süreci gazetemize anlattı.
Bir yılda neler oldu?
“Bir baba için olsun, bir anne için olsun evlat acısı çok zordur” iç çekişiyle cümlelerine başlayan Nizamettin Kabaiş, devamında “Rojin için de diğer çocuklarım için de canımdan vazgeçerim, ama bu davadan vazgeçmem. Mücadelemi sürdüreceğim” dedi.
Bir sene önceki son mutlu günlerini anlatan Nizamettin Kabaiş, “Rojin, öğretmenliği kazanmıştı. Benim evimin gülüydü, göz bebeğimdi. Ben onu çok seviyordum, o da bizi çok seviyordu. Kendi elimle onu Van’a götürdüm” diyerek başladı kızını anlatmaya. Ardından “Üniversiteyi, öğretmenliği kazanmıştı. Hem onun hem bizim hayallerimiz vardı. Çok sevinmiştik. Kendim onu Van’a götürdüm. Yolda keyfi gayet yerindeydi. Çarşıda da, üniversite de mutluydu. Eşyalarını yurtta düzeltene kadar yurt kapısında bekledim. Sonra bahçede biraz dolaştık. Annesi de onu merak ettiği için bir video çektik. Üniversiteyi, yurdu merak ettiği için sürekli annesine video çekiyorduk. Sonra onu tekrar yurt kapısına kadar bıraktım, sarıldık, vedalaştık. Hatta elini salladı ben giderken, yine onu kayda aldım” diye devam etti.
Soru işaretleri ve planlı yönlendirmeler
Olayın yaşandığı günleri hatırlatan Nizamettin Kabaiş, intihar iddialarına karşı olayın bir cinayet olduğuna ikna olma sürecini ihmaller ve yönlendirmeler bağlamında şöyle anlattı: “Yurt önce bize haber vermeliydi, ama bazı kanallara ‘Rojin intihar etmiş, cansız bedeni kıyıya vurmuş’ diyerek bizim acımızı ikiye katladılar. Ama bir anne, bir baba çocuğunu iyi bilir. Kesinlikle hiçbir zaman intihara inanmadım. Hiçbirimiz buna inanmadık. Dosyada niye o kadar gizlilik verildi? Niye ikinci Adli Tıp raporu geç geldi? Biz bu soruları sormaya devam edeceğiz.”
Kızı Rojin’in akıbeti hakkında duyduğu şüphelere ve arayışa değinen baba Nizamettin Kabaiş, ‘kaybolma sürecine değinerek, “Rojin’in başörtüsü bulunduğunda ben bir şeylerin ters gittiğini anladım. Planlı bir şekilde sürekli göle yönlendirdiklerini anladım. 12. gün başörtüyü oraya bıraktılar. Başörtünün bulunduğu yere defalarca gitmiştim. Yüzlerce kişi oradan geçti. Başörtü yoktu. Ama 12 gün sonra bir anda başörtü orada bulundu. Herkes bunun bir plan olduğunu söyledi. Bunun dışında müdürler sürekli bizi yanlış yönlendirdi. Ben de kamera kayıtlarına bakmamız gerektiğini söyledim. MOBESE kayıtlarına bakacağım diye ısrar ettim. Yasak dediler, müdür bunu istemedi. Kardeşimi alarak merkeze gittik. MOBESE kayıtlarını izledik. Rojin birkaç kamerada görünüyor. Ama o son kamerada görünmüyor. Karartmışlar görüntüyü. Rojin’in suyu ve kekinin bulunduğu yerde eğer Rojin o eşyasını bırakmış olsaydı bu görüntüyü servis ederlerdi ‘İşte burada’ diye. O görüntü yok. O kamera çok önemliydi ama siyah yapmışlar ve kimse görünmüyor. Cumartesi günü renkli olan kamera, Rojin’in kaybolduğu Cuma gecesi siyahmış. Bana ‘gecedir karanlıktır’ dediler ama aynı zamanda diğer kameralar renkliydi. Arada 20 metre mesafe olan kameralardı. O kamerayla oynanmış. Diğer önemli bir kamera için de bozuk dediler. Bir şeyler sakladılar sürekli. Bugün artık bir şey saklayamazlar. Bize ‘intihar’ diyenler bugün suskun. Çünkü DNA’lar çıktı. Bugüne kadar bulaş dediler ama kaç ay geçtikten sonra sonuçları açıkladılar. Van Barosu ve Amed Barosu’na vekalet verdik ve onlar sağ olsun bizimle birlikte sürekli soru sormaya devam ettiler. Çoğu sorularımız hala yanıtsız ama en azından artık bir şeyler netleşti. Bunun bir cinayet olduğu kesinleşti” diye ifade etti.
Bir yıl sonra incelenen telefon
Öte yandan soruşturmada Rojin’in telefonu kırıldığı için bir sene sonra Portekiz’e gönderildiğini hatırlatan baba Nizamettin Kabaiş, “Rojin’in telefonu neden bir yıl sonra yurtdışına gönderiliyor? Olay sonrası gönderebilirlerdi. Ama bir yıl sonra yeni Portekiz’e gönderiliyor. Burada da açılabilirdi. Bunun gibi bizi sürekli oyaladılar, bir şeyler sakladılar. Bizi Rojin’in intihar ettiğine inandırmaya zorladılar” diye konuştu.
Baba Nizamettin Kabaiş devamında ise, “Delillerin karartılması konusunda en çok şüphelendiğim kişi üniversite rektörü. Otopsinin başladığı gece Van Valisi ile beraberdiler. Odaya gidip baktılar, sonra çıktılar. Ondan sonra ben girdim. Rojin’in cansız bedenini görünce o halde fenalaştım. Ambulansın içine götürdüler. İğne falan yaptılar. Biraz toparlandım. Vali ile Emniyet Müdürü geldi. Biraz da hakaret döndü. O halde bana ‘kızın intihar etmiş, yapılacak bir şey yok’ dediler. Ben de sedyeden kalktım saygıdan, ‘büyüğümüzdür dedim’ ama ‘otur, yat, yapılacak bir şey yok’ diye tekrarladılar. Ben de ‘intihar olsaydı, aynı bölgede bulunur, neden 24 kilometre uzaklıkta bulunuyor. 18 gün boyunca devlet aradı, nasıl bulamadı’ diye sordum. Bana ‘yok yok, suyun dip akıntısında gitmiştir belki’ dediler. ‘Belki’ ile olmaz ki bu işler. 6-7 bot arama yapıyordu. Cihazlar vardı. Helikopterle baktılar sürekli. Orada olsa bulunurdu. Ama Rojin’in cansız bedeni bulununca bu kez lafı çevirdiler. Dediler ki ‘gidebilir, olabilir, belki suyun altında gitmiştir.’ Eğer öyle olsa daha erken bulunurdu. Örneğin hala Rojin’in sarı terliği ortada yok. En azından dedikleri gibi olsa en azından terliği yüzeye çıkardı” dedi.
‘Hiç unutmayacağım’
Baba Nizamettin Kabaiş, “O zamandan beri bir yıl geçti. Ben bu bir yılda öyle bir acı çektim ki. Ben hiç unutmayacağım. Benim canıma da mal olsa takip edeceğim. Tehditler de geliyor. Ama ben bu mücadeleden vazgeçmeyeceğim” derken kendisine gelen tehdit mesajlarını gösterdi. Baba Kabaiş’e gönderilen kimi yazılı, kimi sesli tehditler farklı ülkelerin telefon kodlarına sahipti. Ancak baba Kabaiş, kararlılıkla mücadele edeceğini ve kızının katil veya katillerini bulana kadar durmayacağını söyledi.
Verdiği mücadeleye değinen baba Nizamettin Kabaiş, “Sesimi daha da yükselteceğim. Bunu valilikten, emniyetten, savcılıktan sormaya devam edeceğim. Her yerde sormaya devam edeceğim. Bizim için zor bir seneydi. Günler, geceler zor geçti. Sürekli düşünüyoruz. Ben, annesi, kardeşleri konuşurken başına ne geldiğini düşünüyoruz. İkinci rapor çıkınca biraz nefes aldık aslında. İnşallah katilleri bulunur ve biz rahat ederiz” ifadelerinde bulundu.
‘8 ay boyunca çalışamadım’
Öte yandan Nizamettin Kabaiş ailesi farklı konularla da mücadele etmek zorunda kaldı. Nizamettin Kabaiş, uzun yıllardır minare inşaatında çalışıyordu. Ancak Rojin’in ardından uzun süre çalışamadı. Baba Kabaiş bu durumu ise “Ben yıllardır minare inşaatında çalışıyorum. Rojin’i kaybettikten sonra 7 ay boyunca kimse çalışamadı. Elimiz ayağımız tutmaz oldu. Yedinci ayın sonunda herkese işine gitmesini söyledim. Ben de sekizinci ay çalışmaya başladım. Çünkü eve para gerekiyordu. Bir sene içerisinde 20’den fazla kez Van’a gittim, Ankara’ya gittim, TV kanalları çağırdı gittim. Sesimizi yükseltmek için, Rojinime ne olduğunu öğrenmek için hiç durmadık” şeklinde anlattı.
‘Diğer kızım üniversiteye gitmeyecek’
Öte yandan 8 çocuğundan biri olan kız çocuğunun bu sene üniversiteyi kazandığını söyleyen baba Nizamettin Kabaiş, “Kızım bu sene üniversiteyi kazandı ama gitmeyecek. Bunu önce ona sordum. ‘Gitmek istiyor musun’ diye ama o da istemedi. Ben de artık yurtlara, okullara güvenmiyorum. Nasıl güveneyim ki? İnsanlar çocuklarını gönderiyor, onlara emanet ediyor. Ama bunlar yaşanıyor” diyerek Rojin’den sonra ailede bir güvensizlik oluştuğunu belirtti.