Cumhuriyet gazetesi yazarı Zülal Kalkandelen, barış ve demokratik toplum sürecinin militan düşmanı. Amacı CHP yönetimini yıpratmak ve bu yolla CHP-DEM Parti ittifakını imkansız kılmak.
Öyle çelişkili bir tutum ki, sormayın gitsin. Çünkü Kalkandelen, AKP’nin Erdoğan’ı yeniden aday yapmak için DEM Parti’yle anlaşmaya çalıştığını iddia ediyor, ama diğer yandan da CHP-DEM parti ittifakını imkansız kılarak karşı çıktığı AKP taktiğine yardımcı oluyor.
O böyle yaparken troller de masa başında hazırladıkları haberlerle tıpkı Kalkandelen gibi devletle PKK arasındaki “demokratik uzlaşmayı” dinamitlemek için iğrenç iftiralar atıyor. Sözcü gazetesine atfen yapılan uydurma haber şöyle:
“Yurt dışına çıkacağı söylenen Murat Karayılan, Rıza Altun, Cemil Bayık, Duran Kalkan ve Zübeyir Aydar gibi PKK yöneticileri, ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıkların Kontrolü Ofisi tarafından 2011’de “Özel Belirlenmiş Uyuşturucu Kaçakçıları” ilan edildi. Bu nedenle liderler Avrupa’ya gittiği an tutuklanacak.”
Utanmazlık. İsmi sayılanlardan hiç birinin uyuşturucu mafyasının liderleriyle poz poz resimleri yok. Alayınızın resimleri albümleri doldurur.
Bu uydurma haberin yayınlandığı gün Karar gazetesinde de şu haber yer aldı:
“Ocak ayında Karayipler’deki Martinik Adası açıklarında Fransız deniz kuvvetlerinin düzenlediği operasyonda, bir Türk armatöre ait gemide ele geçirilen 9 tonluk kokainin ardındaki isimler belli oldu. Güvenlik kaynaklarına göre, piyasa değeri 3 milyar doları aşan uyuşturucunun İranlı uyuşturucu baronu Naci Zindaşti ile Türk vatandaşları A.Ö. ve İ.Y.’ye ait olduğu tespit edildi.”
Ülke Türk ve yabancı mafyalarının cirit attığı bir yere dönüşmüş. Devlet mafyalaşmış, bunlar neyle meşguller. Psikolojik savaş makinası, aynı anda PKK’yi ve CHP’yi “kriminal” suçlular örgütü olarak ilan ediyor. Düne kadar PKK’yi “terör örgütü” olarak suçlayanlar, şimdi “uyuşturucu kaçakçılığı” ve Lozan karşıtı olarak suçlamakta. CHP’yi ise “ahtapot” benzeri bir suç ve casusluk örgütü olarak tanıtıyor.
CHP bu suçlamalara cevap verir. Biz Sözcü gazetesine atfen yapılan habere dönelim.
Bu haberde Murat Karayılan, Cemil Bayık, Duran Kalkan dışında Rıza Altun ve Zübeyir Aydar’ın isimleri geçiyor. Güya bu isimler Avrupa’ya giderlerse tutuklanacaklarmış. Oysa PKK’lilerin şu anda, yani ülke demokratikleşmedikçe hiçbir yere gidecekleri yok. Demokratikleşme iki üç makyajdan ibaret olmaz, Özgür Özel’in dediği gibi “tüm siyasi tutukluların serbest bırakılmasına” varırsa, herkes gibi Cemil Bayık da, Karayılan da, Duran Kalkan da ellerini kollarını sallayarak doğdukları topraklara dönerler.
Gelelim “tutuklanacağı” söylenen Rıza Altun ve Zübeyir Aydar’a.
Haberi yapan ahmaklar Rıza Altun’u hiçbir devletin tutuklayamayacağını bilmiyorlar. Çünkü Rıza Altun yaşamıyor.
Ya Zübeyir Aydar?
Hamakat erbabı masa başında haber uydururken Zübeyir Aydar’ın yıllardan beri Belçika’nın başkenti Brüksel’de yalnız ikamet etmekle kalmadığını, KCK Yürütme Kurulu üyesi olarak legal politik çalışmalar sürdürdüğünü de bilmiyorlar. Aydar’ın bir Avrupa ülkesine gitmesine gerek yok. O zaten Avrupa’da.
Bu gerçekler de trol medyasında barış ve demokratik toplum sürecinin işte böyle yalan, masa başı provokasyonlarla nasıl çürütülmek istendiğini gösteriyor.
Neredeyse ben de Özgür Özel gibi yalan haber üreten medyayı “boykot” edin diyecektim de, Allahtan Quto beni uyardı.
Dedi ki, “telaş etme Veysi Abe, Kürt halkı zaten bu medyayı boykot ediy,”
Quto haklı. Telaş edecek bir durum yok. Ama bu medya Türk halkını zehirliyor. Ortak vatanda, demokratik ulusun birliğini sağlayarak birlikte yaşama imkanını baltalıyor.
Bilmem ne başı Altun, muhalif medyayı yok etmek için bin bir dolap çevireceğine, başta Bahçeli’nin ve şu aralar Erdoğan’ın “devlet politikası” haline geldiğini söylediği, onların tabiriyle “terörsüz Türkiye”, gerçekte ise barış ve demokratikleşme sürecini baltalama provokasyonlarını önlese ya.
Yoksa biz, bir kere daha tekrar edelim, PKK’nin silah bırakması ve illegal yapısını dağıtması kararını Erdoğan’ın fırsat bilip, bu kararı cebine koyduktan sonra bildiği yolda yürümeye devam edeceğinden şüphe edeceğiz.
Memleketin havası zaten bozuk, iyice bozup tufana çevirmeyin.
Hep demiyor musunuz, “hepimiz aynı gemide” isek, su almakta olan “ortak teknemiz”, maazallah kayalara toslayacak.
Şunu unutmayın: Denizde kıyısı olmayan Kürt halkı Dicle’nin, Fırat’ın, Munzur’un, Zilan deresinin hırçın sularında olimpiyat yarışçılarına taş çıkarırcasına yüzme sporunu yüz yıldır yapıyor. Bodrum’un sakin sularında ancak beline kadar suya girenler tufan gününde ne edeceklerini şaşırabilirler.
En iyisi Öcalan’ın te İmralı adasından fırlattığı cankurtaran simidine hemen yapışın.