Bazen bir fotoğraf, yüzlerce kelimeden, hatta yüzlerce eylemden daha çok şey ifade eder. Gurur, küçümseme, kendine ve düşüncelerine güven… Hepsi vardır o fotoğrafta
Arif Mostarlı
“Onu küçük kilisenin yanındaki atış poligonuna götürdükleri günü hatırlıyorum. Duruşmasında ben de bulundum. Salon tıklım tıklımdı. Ölüm cezasına çarptırıldığında, locadaki bir avuç işbirlikçi alkışladı. Ljubo mahkemeye döndü ve ‘Gerçekten doğru bir karar, on kişi onaylıyor ama yüzlercesi sessiz…’ diye dalga geçti.”
Tamirci ve partizan Tomo Kovačević, yoldaşı Čedomir “Ljubo” Čupić’i anlatıyor. Ama asıl karardan sonra, salondan çıkışı önemli Ljubo’nun. Tam o fotoğrafın çekildiği an! İnsan düğün salonundan çıksa ancak bu kadar neşeyle gülebilir…
Devrimci bir aile
Karadağlılar onu Che Guevara’ya benzetiyorlar ya, tarihin esprisi olmalı, bir Balkan çocuğu olsa da aslında o Arjantin doğumlu. Ljubo Cupic, 1913 yılında Arjantin’de Sava ve Stana Cupic ailesinin altı çocuğundan biri olarak dünyaya geliyor. Vaftiz adı Cedomir, ancak annesi merhametinden dolayı ona Ljubo adını da takıyor.
Büyükbabası ve Ljubo’nun babası, Karadağ Kralı Nikola’ya siyasi olarak muhalefet ettikleri için çok saldırıya uğrayınca, çekip Arjantin’e gitmişler ta ne zaman. Bin türlü eziyet ve zorluktan sonra Arjantin’de bir yaşam kuran büyükbaba, orada da 7 çocuk sahibi olunca, Čupić’ler toplam 10 kardeş oluyor. Boş da durmuyorlar bu arada; dede demiryolu işçisi ve namlı grevcilerden, Ljubo’nun babası Sava da öyle. Bütün çocukların başta gelen vazifesi ise grevcilere yiyecek getirmek ve yardım toplamak! Ljubo’nun yeğeni Cedomira Cupic, yıllar sonra geçmişi hatırlarken, “böyle çocuklar ancak böyle bir büyükbabanın soyundan gelebilirdi” diyor.
Ülkeye geri dönüş
Hepsi de iyi eğitim görüyor bu arada, birkaç dil biliyorlar. Sonra tutup 1930’larda hepsi birden geri dönüyorlar; büyükbabanın bir mülk satın aldığı Kosova’nın Peja şehrine taşınıyorlar. Doğal olarak aile, Karadağ-Kosova coğrafyasında bir yıldız gibi parlıyor. Kosova ve Karadağ (aslında Yugoslavya’nın çoğu bölgesi), o zamanlar nüfusun ağırlıklı olarak tarımla uğraştığı kapalı, ataerkil toplumlar. Karadağ’da erkeklerin yüzde 60’ından fazlası okuma yazma bilmiyor ve kadınların durumu daha da beter. Bazı yerlerde okuma yazma bilmeyen kadınlar neredeyse yüzde 90’a varıyor.
Tarihçi Adnan Prekić, bu yüzden Karadağ’da Komünist fikirlerin hızla yayıldığını anlatıyor. Partiler Karadağ’da büyük değişiklikler ve gelişme vaatleri savursalar da bunların hiçbirinin gerçekleşmediğini, bu nedenle çok sayıda gencin, insanların eşitliğine dayanan bir toplum hakkında sosyalist fikirleri kabul etmesinin şaşırtıcı olmadığını belirtiyor: “Komünist Parti o zamanlar geleceğe fikir taşıyan tek partiydi, diğer herkes bugünden bahsediyordu çünkü.”
Partizan Ljubo
Öyle de oluyor… Arjantin’den zaten bir hayli ‘aydınlanmış’ olarak gelen ailenin gençlerinden Ljubo, hızla politik arenaya giriyor. Önce liseyi bitirdiği Nikšić’e geliyor. Daha sonra Belgrad Hukuk Fakültesi’nde okuyor ve sol öğrenci hareketine dahil oluyor. 1940’ta ise artık Yugoslavya Komünist Partisi’nin üyesidir. İşgale karşı Nikšić’e dönüyor ve ayaklanmanın hazırlanmasına Komünist Parti üyesi olarak katılıyor. 1941’in Temmuz ayında Nikšić tümüyle işgal altına girince şehri terk ediyor ve ünlü partizan birliği “Đuro Đaković”in bir savaşçısı oluyor. Bu arada, kız kardeşi Darinka Cupic henüz 19 yaşındayken işgalciler tarafından öldürülüyor.
Ölüme gülümsemek
Nisan 1942’de partizan Ljubo Cupic, Niksic yakınlarındaki Kablena Glavica’da işbirlikçi Çetnik çeteleri tarafından yakalandı. Hapishanede, yoldaşlarına ihanet etmesi için yapılan işkencelere hep gülümseyerek katlandı: “Ben bir partizan birliğinin komutanıyım ve komünistim. Sizler ise işgalcilerin hizmetkârlarısınız. Benim gözümde birer hiçsiniz.” Ve sonra ekledi: “Akrabalarıma söyleyin, sakın benim için merhamet dilemeye kalkmasınlar.”
Nikšić’teki uydurma bir mahkemede yargılandı ve orada da çetecileri halka açık yargılama yaptıklarına pişman etti. Duruşma boyunca mahkemeyle alay etti, daha sonra o ve yoldaşları ölüme mahkûm edildi. O ünlü fotoğraf ise tam mahkeme salonundan çıkarılırken tesadüfen çekildi. Yirminci yüzyılın efsanevi fotoğrafında ölümün yüzüne gülen bir idam mahkûmu: Ljubo Čupić!
Hızlıca bir duvarın önüne götürdüler sonra onu. İdam mangası beş Çetnikten oluşuyordu. Ljubo, “Yaşasın Yoldaş Tito ve Komünist Partisi” diye haykırınca çeteciler telaştan tam beceremediler işlerini ve komutan geriye dönüp tabancayla kafasına ateş etmek zorunda kaldı.
“Dimdik ve gururluydu” diyor yoldaşı Tomo Kovačević, “aynı mahkeme kapısındaki gibi, hâlâ gülümsüyordu…”