• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
19 Haziran 2025 Perşembe
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

‘Öcalan çok kararlı, ona güveniyoruz’

27 Nisan 2025 Pazar - 00:00
Kategori: Güncel, Manşet, Söyleşi
‘Öcalan çok kararlı, ona güveniyoruz’

Sayın Öcalan barışı çok istiyor. Kürt sorununun demokratik çözümünü temel bir gündem olarak masasına koymuş. Bu konuda çok kararlı, kendisine güveniyor ve biz de ona güveniyoruz. Biz onun geliştirdiği sürece güveniyoruz. Biz halkımıza güveniyoruz. Bu anlamıyla hep beraber hiç bu yoldan sapmadan olası olan negatif antidemokratik meseleleri, hukuksuzlukları da bir barış mücadelesini sekteye uğratacak bir zemine taşımamak için de hepimizin el ele vermesi ve mücadele etmesi gerekiyor. Rotamız, yolumuz barış; menzilimiz Kürt sorunun demokratik çözümü ve demokratik bir cumhuriyettir. Buna ulaşmamız lazım

Pazar Söyleşisi / Nezahat Doğan

‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın ardından süreci ilerletecek hukuki adımların hızla atılması ve İmralı’nın kapılarının açılması bekleniyordu. Ancak 100 yıllık derin sorunun çözümü sadece “kongre ne zaman toplanacak, fesih ne zaman olacak”a kilitlendi. Çözüm için temel gereksinim olan Abdullah Öcalan’ın fiziki çalışma koşullarını ve iletişim imkanları da henüz açılmış değil. Oysa umut hakkı yasal düzenleme gerektirse de İmralı’nın kapılarının açılması bir yasal düzenlemeye gerek olmaksızın siyasi iradenin kararıyla mümkün olabilir. Ancak hükümet henüz ne tecridin kaldırılması ne de yasal düzenlemeler konusunda somut bir adım atmadı.

Kürt meselesinin çözümünde yol alınması, elbette anayasal çerçevede oluşturulacak yasal güvencelerin olmasına da bağlı. DEM Parti heyetinin Adalet bakanı ile yaptığı görüşmede bu konularla birlikte Terörle Mücadele Kanunu’nda değişiklik, İnfaz Yasası, hasta tutsaklar gibi pek çok başlık yer aldı. DEM Parti heyeti bu konulardaki önerileri ve beklentilerini de Adalet Bakanı’na aktardı. Görüşmeden sonra süreç nereye evirilecek? Sürecin neresine gelindi? Meclise gelecek 10. Yargı Paketi nasıl bir içeriğe sahip olacak? Bir gecede Meclis’ten geçirilebilecek yasalar zamana mı yayılıyor? Tüm bu soruların yanıtları aranırken, Adalet Bakanı ile yapılan görüşmeyle eş zamanlı olarak Selahattin Demirtaş’a yeni dava açılmasının yarattığı paradoks toplumda negatif yansımalar oluşmasına mı neden oluyor? Bu paradoks elbette çözüm sürecinin tarafları barış için görüşmeler yaparken çözümü istemeyen ellerin de devrede olduğunu mu gösteriyor? Belli medya gruplarının da bazı başlıkları öne çekip tartışmaları özünden uzaklaştıran bir çözümsüzlük ve savaş dilini öne çıkarmasını da unutmamak gerekiyor. Tüm bunlara rağmen PKK Lideri Abdullah Öcalan barışın toplumsallaştırılması ve demokrasinin inşa zemininin hazırlanmasını öncelik olarak tanımlıyor. İmralı Heyeti’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşme sonrasında Adalet Bakanı ile gerçekleşen görüşme belli ki geleceğe dair önemli bir adımı ifade ediyor.  Bütün bu başlıkları Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile görüşen DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit ile konuştuk.

  • Adalet bakanlığı ile yaptığınız görüşme de ilk başta talebiniz neydi? Atılması gereken somut adımlar ve gündemdeki 10. Yargı paketi konusunda bir mutabakat oluştu mu?

Basın açıklamasında kamuoyuna duyurduğumuz gibi taleplerimizi ilettik. Ek olarak pandemi döneminde çıkarılan covid yasasındaki örgütlü suçların istisna tutulmasını, kapsam dışı bırakılmasını ortadan kaldıracak bir düzenleme yapılmasını; yine AYM’nin iade ettiği “örgüte üye olmamakla beraber örgüt adına suç işlemek” düzenlemesinin tamamen ortadan kaldırılmasını ve yine ceza süresi bitmiş olan mahpusların infazını yakarak onları keyfe keder, subjektif gerekçelerle cezaevinde tutmaya devam edilmesine neden olan ceza infaz kurulları meselesi temel gündemlerimiz oldu. Tüm bu konularda 10’uncu yargı paketinde adım atılması gerektiğini ifade ettik.

Ayrıca Sayın Öcalan’a yönelik tecridi ortadan kaldırmak için yasal düzenleme gerekmiyor. Adaya heyetlerin, gazetecilerin, aydınların, yazarların, farklı siyasi partilerin toplumun farklı kesimlerinin gidip görüşme yapmalarını sağlamalarının önünde hiçbir mevzuat engeli yok. Bütün bunlar Bakanlık onayıyla yapılabilecek şeyler. Bunun için de hızlı bir şekilde bu izinlerin verilmesi, bu anlamda da tecridin ortadan kalkması gerektiğini kendilerine ifade ettik.

  • Yargı paketiyle ilgili henüz meclise sunulmuş bir tasarı da yok… Meclis’e gelecek taslakta torba yasa niteliğinde geçirilecek farklı yasal düzenlemeler de olabilir mi?

Bizim elimizde resmi bir paket taslağı yok. Ancak bir paket hazırlığı olduğunu biliyoruz. Kısmen kamuoyuna da sızdı. Bu pakette yer alması gerekenleri söyledik. Ayrıca paketin içeriğinde yer alacağı belirtilen bazı maddelere yönelik eleştirilerimizi sunduk. Bunların olmaması gerektiğini belirttik. Kapsamlı bir paket tartışmasından ziyade gelecek ilk yargı paketinde olması gerekenlere yönelik taleplerimizi ifade ettik.

Kamuoyunda görüşmeler yapıldı, artık somut adım atılması gerek şeklinde bir beklenti var. Somut adımlara dair bir takvim var mı?

Bir takvim yok. Gelecek ilk yargı paketinde bütün bu saydığımız başlıklara dair düzenleme yapılması talebini ilettik. Ama bunun süresini, tarihini bilmiyoruz açıkçası. Biz de mecliste imzaya sunulduğu zaman bu takvimi görmüş olacağız.

Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin ortadan kaldırılması için yasal düzenleme gerekmiyor, dediniz.  Bu konuda bir mutabakat oluştu mu?

Bu konuda bir düzenlemeye ihtiyaç yok. Hemen, yarından itibaren bu tecridin ortadan kaldırılmasını gerektiren bir süreç var. Bu süreç Türkiye’nin en önemli süreçlerinden birisi. 27 Şubat Çağrısı tarihi, Kürt sorununun demokratik çözümünde yeni bir eşik atlamamızı sağlayan bir çağrı. Bu çağrının ruhuna, içeriğine, ağırlığına, derinliğine uygun bir yaklaşım sergilemeleri gerektiğini ifade ettik.

  • Bu konuda Adalet Bakanlığı’nın nasıl bir yaklaşım sergilemesi gerekiyor?

Mevcut uygulamaların ötesine geçen, İmralı’da var olan hukuksuzluğu ortadan kaldıran bir yaklaşımın bugünden yarına derhal hayata geçirilmesi gerekiyor. Bunun için de yeni bir karar almaya, yeni bir yasa çıkarmaya gerek yok. Bunun altını çizmek istiyorum. Örneğin, sizin ya da başka gazetecilerin adaya gidip Sayın Öcalan ile röportaj yapmasının önünde hiçbir yasal engel yok. Ya da başka siyasi parti milletvekillerinin ve heyetlerin adaya gidip Sayın Öcalan’la görüşmesinin önünde hiçbir engel yok. Bunun için bir yasal düzenleme ihtiyacı yokken, halihazırda bu yapılmıyorsa ve sadece heyetle ve aile görüşüyle sınırlı bir görüşme trafiği gerçekleşiyorsa, bunu sürecin ilerlemesi açısından negatif bir durum olarak ifadelendiriyoruz. Oysa sürecin ilerlemesi için Sayın Öcalan’ın 27 Şubat çağrısını topluma, demokratik kamuoyuna kendisinin anlatması lazım. Bu sürecin altını dolduran, bu süreci besleyecek sözleri, cümleleri ondan duymamız gerekiyor.

  • Tecrit sürüyor ve heyetin dışında açılabilmiş bir alan yok. Temaslar var ama somut adım yok. Bu durum sürece ilişkin soru işaretleri de doğuruyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bunların her birisi sürecin ruhuna uygun olmayan tutumlar ve bunları kabul etmediğimizi de ifade ediyoruz. Eş genel başkanlarımız ve partimiz adına söz alan her bir arkadaşımız ortada tecridin hala devam ettiğini, bu tecridin ortadan kaldırılması gerektiğini, mevcut halin sürecin ruhuna uygun olmadığını, bunun toplumdaki güvensizlik duygusunu derinleştirdiğini, kamuoyunda negatif tartışmaları tetiklediğini ifade etti. O anlamıyla burada sorumluluğun hükümette olduğunu söyleyelim. Yürüyen bir süreç var.

27 Şubat’ta yapılmış çok güçlü bir çağrı var. Bu çağrıyı destekleyen, bu çağrıya uygun davranacağını söyleyen Sayın Öcalan’ın örgütü var. Burada hızlı bir şekilde yol almak için hükümetin daha fazla inisiyatif geliştirmesi, daha fazla sorumluluk alması ve gereğini yapması gerekiyor. Açıkçası biz de tam da bunu belirttik.

  • Siz Adalet Bakanı ile görüşürken Diyarbakır Başsavcılığı tarafından Selahattin Demirtaş’la ilgili 15 yıla kadar hapis istemiyle yeni bir dava daha açıldı. Bunu nereye oturtuyoruz? Ne yapılmak isteniyor?

Bunu, aslında sürecin pozitif ilerlemesine dönük negatif tutumlar olduğuna ya da bu süreci gerçekten istemeyen bazı kesimlerin harekete geçtiğine dair bir emare olarak okuyabiliriz. 100 yıllık bir sorunu, kırk yılı aşkındır çatışmalı geçen bir sorunun çözümünü, onun sonucu olarak da PKK’nin silah bırakmasını ve feshini konuştuğumuz yerde; Sayın Öcalan’ın böyle bir çağrı yaptığı zaman diliminde; Türkiye’nin demokratikleşmeye yelken açabileceği bir eşikte dönüp eski defterleri karıştırarak, eski konuşmalardan yeniden suç duyurularında bulunmayı, yeniden davalar açmayı aslında bir süreç karşıtı pozisyon olarak okumak gerekir.

  • Bu durum çözümden yana olmayan bir kesimin varlığını mı ortaya koyuyor? Hangi odaklar bunlar?

Bu yargı içerisinde de bürokrasinin içerisinde de farklı yerlerde de var diye düşünüyoruz. Bunların önüne geçmekle hükûmet sorumludur en nihayetinde. Bugün iktidarın en büyük sorumluluğu tam da böyle provakatif, sürecin ruhuna aykırı, süreci zehirleyebilecek, sabote edebilecek, toplumdaki güvensizlik duygusunu derinleştirebilecek eylem ve etkinlikleri, iş ve işlemleri engellemek olmalıdır. Biz de bunu bekliyoruz. Bu ülkede yapılan her negatif, her hukuksuz durumun sürece zarar vereceğini çok iyi biliyoruz. Sayın Öcalan, bir hukuksuzluğun içerisinde süreci yürütmeye çalışıyor. Çok geniş demokratik bir zemin var da biz de bunları konuşuyor değiliz. Büyük bir hukuksuzluk zemininin, büyük haksızlıkların içerisinde barışı örmeye, örgütlemeye ve en nihayetinde sonuca ulaşmaya çalışan bir akıl var. Hem Sayın Öcalan hem DEM Parti hem Kürt halkı bunun için çabalarken bunun karşısında birilerinin konumlanması, barışı ve çözüm umudunu baltalayabilecek eylemleri asla kabul etmiyoruz ve doğru bulmuyoruz. Hükümetin bunları önleyici, engelleyici bir yaklaşım sergilemesi gerekiyor.

  • PKK lideri Abdullah Öcalan meselenin özüne ve barışın nasıl çözümlenmesi ve yürütülmesi gerektiğine odaklanırken diğer tartışmaları günübirlik ve teknik tartışmalar olarak değerlendiriyor. Ancak hukuksal düzenlemelere, süreci yürütenlerin hukuki güvencesine ve Meclis’e de güçlü olarak vurgu yapıyor. Bu açıdan sürecin öncelikli ayağının tecridin kaldırılması olduğu, umut hakkı ya da yasal düzenlemelerin sonradan gelebileceğini düşünülebilir mi?

Tabii bunlar birbirinin koşulu olan şeyler değil. Sayın Öcalan daha büyük fotoğrafa ve çözüme kilitlenmiş durumda. Gerçekten çözümü hal yoluna koyarsak, siyaset ve toplum çözüm ve barış etrafında kenetlenebilirse, bunun gereği olan hukuksal, yasal düzenlemeler en nihayetinde yapılacaktır. Bunlar işin doğası, zorunluluğu gereği olacaktır. Zaten bu tartışmasız bir başlıktır.  Sayın Öcalan doğru bir noktada bize de yol göstermiş oluyor. Çözüm içerisinde çok yol almadan bazı yasal tartışmaları öncelikli olarak tartıştığımız zaman işin esasını engelleme riskiyle karşı karşıya kalınabilir. Hedefimiz zaten bütün anti demokratik uygulamalara karşı bütün yasal düzenlemeleri yapmak.

  • Şu an silahların bırakılması üzerinden tartışmalar yürütülüyor. Peki Kürt meselesi? Anayasal ve yasal adımlar atılmadan Kürt sorunu çözülebilir mi?

Hayır tabii ki çözülemez. Şöyle düşünün; diyelim ki silahlar bırakıldı. Ama TMK, TCK orada duruyor, mevcut infaz yasası, yasalardaki ayrımcılık hala devam ediyor. O zaman biz Kürt sorunu çözülmüş diyebilir miyiz? Çözülmemiş olacak. Yani silah meselesi çözülmüş, ortadan kalkmış olacak ama kök nedenleri dediğimiz nedenler hali hazırda varlığını devam ettirecek. O anlamıyla bunları birazcık eş zamanlı, birbiriyle bakışımlı, birbirini destekleyen, birbirini izleyen süreçler olarak tanımlamak gerekiyor.  Meseleyi çok teknik hale getirdiğimizde işin esasını; yüzyıllık sorunun neden kaynaklandığını, nasıl çözülmesi gerektiğini, buradaki siyasetin, toplumun, sivil toplumun rolünü, nasıl bir barış inşa edeceğimizi kaçırmak gibi bir ihtimalimiz var. Bunun siyasi olgunluğu ve atmosferi oluştuğunda bunlar zaten doğal olarak hızlı bir şekilde çözülecek başlıklardır. Bunlar sadece Kürtleri de bağlayan düzenlemeler değil, bütün ülkeyi rahatlatacak, özgürleştirecek, adil, demokratik hale getirecek düzenlemeler olacaktır.

  • Gerekirse bir gece mecliste sabahlanır ve o yasalar geçirilir mi diyorsunuz?

Evet elbette… Halkın lehine olan, özgürlük, eşitlik ve demokrasiyi ilerletebilecek her şeyin toplumsal kabulü yüksektir. Meclis zemininde de bunu konuşmak, ilerletmek çok daha kolaydır. Burada önemli olan meselenin kendisi, özü, sürecin gerçekten ilerlemesi, süreçte bir aksamanın, bir yol kazasının olmaması, herkesin sürece katkı sunacak politik ve pratik adımlar atmasıdır. Politik ve pratik adımlar atıldığında sonuç alacağımıza inanıyoruz.

  • Toplumsal alandaki dinamikler, demokratik kitle örgütleri, siyasi partilerin büyük çoğunluğu çözümden yana görünüyor? En son CHP Genel Başkanı Özgür Özel de “getirin yasaları meclise onaylayalım, bu sorunu çözelim,” açıklamasında bulundu. İki aylık süreçte ortaklaşmayı tam görebildiniz mi?

Geçmiş sürece göre daha büyük bir ortaklaşma olduğu, daha büyük bir konsensüs olduğu, barış iradesinin, Kürt sorununun demokratik çözümü konusundaki muhalif seslerin, karşıt seslerin çok daha sınırlı olduğunu görüyoruz ve bundan da açıkçası memnuniyet duyuyoruz. Bu çözümü daha kolaylaştıran, daha pozitif bir atmosfere neden oluyor. Bundan memnuniyet duyuyoruz açıkçası. Fakat bunun sözünü söylemenin ötesine de geçmek gerekiyor. Örneğin bugün biz DEM parti olarak Adalet Bakanlığı ile görüşme yaptık, meseleleri konuştuk. Biz isteriz ki bütün partiler toplumun daha adil daha demokratik hale geleceği bir yargı paketi için gitsin Adalet Bakanı’yla, hükümet kanadıyla görüşsün. Biz birbirimizle yan yana gelip bu konularda daha geniş zeminlerde tartışma yürütüp, bu talepleri daha görünür kılalım ve arkasında bir set oluşturalım.

  • Muhalefet partilerinde nasıl bir ruh hali olduğunu düşünüyorsunuz?

Kaygılı temkinli yer yer güvensiz bir ruh hali olduğunu görüyoruz. Biz de bu kaygıların çoğunu paylaşıyoruz. Fakat bu kaygılar bu dönemde barış olur mu? gibi bir noktaya kimseyi savurmamalı. Muhalefete ve hepimize düşen en önemli görev: Kürt sorununun demokratik çözümde ortak bir mücadele hattını örgütlemek olmalı. DEM Partinin sorumluluğu bu ortaklaşmayı her zeminde olabildiğince güçlendirmektir. Bugün ana muhalefet partisi olarak CHP’nin de diğer bütün partilerin de topluma barışı, neden barış olması gerektiğini, Neden Kürt sorunun demokratik yollarla çözülmesi gerektiğini anlatmaları gerekiyor. Çünkü bu sadece siyasetçilerin değil ülkede yaşayan 86 milyon yurttaşın sorunu. Herkes bir koldan, bir cepheden bunu anlatmalı, sürece olan toplumsal desteğin artması için elinden geleni yapmalı. Aynı zamanda hükümete de “Biz de barışın, çözümün tarafıyız ve sorumluluk almaya hazırız,” demeli. Barış için bedelse bedelini de ödemeye hazırız, diyen bir hattın, sözün, eylemin ve pratiğin görünür olması gerekiyor. Bu anlamda siyasetin, muhalefet partilerinin, demokratik kitle örgütlerinin, aydınların, yazarların daha aktif rol alması gerektiğini düşünüyoruz.

  • Kapalı kapılar ardındaki söylem siyasetinin ötesinde eylem siyasetinin genelleştirilmesi ve oluşturulması mı lazım?

Evet. Reaktif bir siyaset yerine gerçekten çözüme çağıran, çözüm yolunu gösteren, çözümü örgütleyen, çözüm aklına hâkim kılan bir siyasete ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. Geçmişte yoktu ama bugün böyle bir iklim var en azından. Herkesin Kürt sorununun demokratik çözümü için yol gösterici, destekleyici olması lazım. Sadece bir izleyici pozisyonunda kalmak yanlış ve yanılgılı bir tutum. Bu sorun sadece Kürtlerin sorunu değil. Bu sorun sadece bir DEM Partinin sorunu değil. Tarihsel ve toplumsal bir sorundan ve bu ülkede yaşayan her bir yurttaşın yaşamını ilgilendiren bir meseleden bahsediyoruz.

  • Kürt sorununun çözümünün demokratikleşmenin en önemli unsuru olduğu anlaşıldı mı? Bu sorun çözülmezse demokratikleşme de olmayacağı; baskı, şiddet ve hukuksuzlukların devam edeceği kanıksandı mı?

Bugün Türkiye’de her türlü hukuksuzluğun kaynağı neredeyse bu sorun. Bugün Türkiye’nin metropollerinde, batıdaki şehirlerde kayyımları konuşuyorsak, bu zulüm Kürt kentlerinde uygulandığı, hayata geçtiği, Kürtlerde denenip sınandığı için Türkiye’nin batısına transfer edilmiş bir şey. Bugün seçilmişlerin tutuklanmasından bahsediliyorsa bunun ilk tutuklananları bizleriz. Bizim partililerimiz, bizim siyasetimiz, siyasetçilerimiz. Ama bugün bunun değiştiğini görüyoruz. Bugün sokakta polisin her türlü eylem ve etkinliğe biber gazıyla, copla, tomayla saldırdığını görüyoruz. Bunlar en çok Kürdistan’da yaşandı,  Kürt kentlerinde yaşandı. Muhaliflere yönelik yaşandı. Bugün artık daha genelleştiğini görüyoruz. Onun için burada meselenin nasıl genelleştiğini anlamaya ihtiyaç var. Kürt sorunu dediğimiz şey böyle kavanoza koyduk, sehpanın üzerinde duruyor diyebileceğiniz, ülkenin sadece 3- 5 kentini etkileyen bir mesele değil. İstanbul’un da sorunu Tekirdağ’ın da sorunu, Yozgat’ın da sorunu, Çorum’un da sorunu. Bu anlamda burada yanılgılı bir yaklaşım olduğunu görüyoruz ve bunu aşmaya ihtiyaç var.

  • Yanılgılı sözünü açar mısınız?

Kendini içinde görmeme, kendi sorunu olarak görmeme hali; bir eylemin sonucunu hemen ve somut olarak yaşamıyorsa, bundan dolayı bir hukuksuzluğa maruz kalmamışsa kendini bundan azade görme hali…  Bu tutumların ülkeyi getirdiği yeri gördük. Bakın biz 2016’da kayyumlar ilk atandığında bunu söylemiştik. Bugün Kürt kentlerinde kayyım atanıyor, bu yarın Türkiye metropollerine kayyım atanacağının habercisidir, demiştik. Yanılmadık, keşke yanılsaydık.  Çünkü bir yerde bir hukuksuzluk varsa, buna karşı ilkesel tutum almıyorsak, zamanla bu hukuksuzluğun genelleşeceğinin ve herkesin bununla karşı karşıya kalacağının bir göstergesidir. Bugün Kürt sorunu dediğimiz şey budur. İmamoğlu’nu cezaevinde tutan meselenin kök nedenini de Kürt sorunu nedeniyle bu ülkenin bu kadar terörize edilmesi, hukuksuzlukların bu kadar başını alıp gitmesi ve buna yol verilmesi süreci olarak görmemiz gerekiyor. En kritik süreçlerde sırf Kürtlere, sırf HDP’ye yapılıyor diye bir kesimin buna sessiz kalıp rıza göstermesinin bugün sonuçlarıyla yüzleşiyor Türkiye’deki belli bir kesim ve ana muhalefet partisi. Bugün İstanbul’da yaşanan hukuksuzluk ne kadar Kürtlerin sorunu ise Kürtlerin yaşadığı hukuksuzlukta o kadar İstanbul’da yaşayanların sorunudur.  Bunu ortak görürsek çözümü de ortak tartışabiliriz, çözümü de ortak örgütleyebiliriz.

  • Adalet Bakanı ile yaptığınız görüşme sonrasında yargı paketi meclise gelmeden önce bazı adımlar atılabileceği izlenimi oluştu mu?

En azından tecridin ortadan kalkacağı bir zeminin oluşması beklentimiz var. Yani adaya daha fazla gidiş gelişlerin olması, farklı heyetlerin gidip gelmesine dönük bir beklentimiz ve izlenimimiz olduğunu ifade etmek isterim. Umarım yanılmayız.

  • Bu aynı zamanda topluma hükümetin de adım atma konusunda samimi olduğunun göstermiş olur mu? Nasıl görüyorsunuz?

Kesinlikle… Bir samimiyetten ziyade bu sürecin ruhuna uygun bir pratik sergilediklerinin göstergesi olacaktır. Süreci sahiplendiklerinin, sürecin içerisinde aktif olarak rol alacaklarını, sürecin başarıya ulaşmasının istediğinin temel bir göstergesi olacaktır.

  • Adalet Bakanlığı ile görüşmeler gerçekleşirken diğer tarafta siyasetçilere açılan davaların yarattığı paradoks toplumda da negatif yansımalar yaratıyor. Bu tür yeni durumlarla karşı karşıya kalabilir miyiz?

Süreç içerisinde böyle negatif durumlar da gelişebilir ama bizim gerçekten barışa odaklanmamız lazım. Hedefe odaklanmamız, kilitlenmemiz gerekiyor. O anlamıyla barışı örgütlemek için, çözümün olması için, hepimizin elimizi taşın altına koyup sorumluluk alıp gerçekten pozitif şeyleri büyütmemiz, negatiflere, haksızlıklara karşı ilkesel olarak tutum almamız; haksızlıklara karşı, hukuksuzluklara karşı mücadele ederken de asla ama asla barış ve çözüm mücadelesinde de tereddüt etmememiz gerekir. Biz çok açık ve net şunu söylüyoruz: Sayın Öcalan barışı çok istiyor. Kürt sorununun demokratik çözümünü temel bir gündem olarak masasına koymuş. Bu konuda çok kararlı, kendisine güveniyor ve biz de ona güveniyoruz. Biz onun geliştirdiği sürece güveniyoruz. Biz halkımıza güveniyoruz. Bu anlamıyla hep beraber hiç bu yoldan sapmadan olası olan negatif antidemokratik meseleleri, hukuksuzlukları da bir barış mücadelesini sekteye uğratacak bir zemine taşımamak için de hepimizin el ele vermesi ve mücadele etmesi gerekiyor. Rotamız, yolumuz barış; menzilimiz Kürt sorunun demokratik çözümü ve demokratik bir cumhuriyettir. Buna ulaşmamız lazım.

***

Gülistan Kılıç Koçyiğit’in derdi nedir?

Kürt sorunun demokratik çözümü ve barış. Demokratik bir Türkiye. Demokratik cumhuriyetin inşası. Cezaevinde olan bütün arkadaşlarımızın, yol arkadaşlarımızın ve Sayın Öcalan’ın özgürlüğüne kavuşması.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Ermenilerin tutulamayan yası: Nahapet (Նահապետ)

Sonraki Haber

İran’da limanda patlama: 14 kişi hayatını kaybetti

Sonraki Haber
İran’da limanda patlama: 14 kişi hayatını kaybetti

İran'da limanda patlama: 14 kişi hayatını kaybetti

SON HABERLER

MKG’den hasta tutsak gazeteci Erkılınç için dayanışma çağrısı

MKG’den hasta tutsak gazeteci Erkılınç için dayanışma çağrısı

Yazar: Yeni Yaşam
19 Haziran 2025

Valilikten Cilo Buzulları alanında festival

Valilikten Cilo Buzulları alanında festival

Yazar: Yeni Yaşam
19 Haziran 2025

Efrîn’de bir genç katledildi

Efrîn’de bir genç katledildi

Yazar: Yeni Yaşam
19 Haziran 2025

Meclis’te zeytinlikleri madene açacak kanun teklifi görüşmeleri başladı

Meclis’te zeytinlikleri madene açacak kanun teklifi görüşmeleri başladı

Yazar: Yeni Yaşam
19 Haziran 2025

Erxenî’de şüpheli çocuk ölümü

Erxenî’de şüpheli çocuk ölümü

Yazar: Yeni Yaşam
19 Haziran 2025

Eş Genel Başkanlar ‘süreç’ görüşmeleri için Silivri’de

Eş Genel Başkanlar ‘süreç’ görüşmeleri için Silivri’de

Yazar: Yeni Yaşam
19 Haziran 2025

Barolar Meclis’e 17 maddelik çözüm önerisi sundu

Barolar Meclis’e 17 maddelik çözüm önerisi sundu

Yazar: Yeni Yaşam
19 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır