‘Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’ ve PKK’nin kararı sonrası gözler Meclis’te. Abdullah Öcalan, 2013’te ‘Bir isyanı bitireceğiz. Parlamento karar almadan nasıl olacak?’ sözleriyle Meclis’in çözüm noktasındaki rolüne vurgu yaptı
Kürt sorunu ve Türkiye’nin demokratikleşmesi etrafında yürütülen tartışmalar, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ile yeni bir aşamaya taşındı. Kürdistan ve Türkiye’de tarihi bir dönem başladı.
Abdullah Öcalan, ilk olarak Halkların Eşitlik ve Demokrasi (DEM Parti) Riha (Urfa) Milletvekili Ömer Öcalan’ın 23 Ekim’de İmralı Adası’nda giderek yaptığı görüşmede “Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim” mesajı verdi. Abdullah Öcalan’ın bu mesajının karşılık bulmasıyla DEM Parti heyeti İmralı Adası’na giderek görüşmelere başladı.
Süreç, Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta yaptığı “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” yeni bir aşamaya taşındı. Abdullah Öcalan’ın yeni bir dönemin kapılarını araladığı tarihi çağrıda, “Şüphesiz pratikte silahların bırakılması ve PKK’nin kendini feshi, demokratik siyaset ve hukuki boyutun tanınmasını gerektirir” uyarısında bulundu. PKK bu çağrıya karşılık verdi ve 5-7 Mayıs tarihlerinde kongresini toplayarak, fesih ve silahlı mücadeleyi sonlandırma kararı aldı.
Kurtulmuş: Önce silahlar bırakılmalı!
22 Ekim’de yaptığı çağrı ile sürecin aktörlerinden biri olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 18 Mayıs’ta yeni bir çıkış yaparak, Meclis’te bulunan partilerin katılımıyla “Milli Birlik ve Dayanışma Komisyonu” kurulması çağrısında bulundu. Ancak sürecin konuşulacağı adresin Meclis olduğuna işaret eden Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş, Bahçeli’nin bu çağrısı sonrası “Önce silahlar bırakılmalı” ifadelerinde bulundu.
Meclis’in rolü
Bu süreçte İmralı Heyeti’nin 28 Aralık 2024’te yaptığı ilk görüşmede Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, “Sürecin başarısı için Türkiye’deki tüm siyasi çevrelerin dar ve dönemsel hesaplara takılmadan inisiyatif alması, yapıcı davranması ve pozitif katkı sunması elzemdir. Bu katkıların en önemli zeminlerinden biri de şüphesiz TBMM olacaktır” diyerek, Meclis’in rolüne işaret etmişti.
Abdullah Öcalan, 2013 ile 2015 yıllarında İmralı Heyeti ile yaptığı görüşmelerde de Meclis’in barış ve demokratik çözümdeki rolüne sık sık vurgu yapmıştı.
Abdullah Öcalan, İmralı Heyeti ile 3 Ocak 2013’te yaptığı ilk görüşmede önemli uyarılarda bulundu, Meclis’in rolüne vurgu yaptı. Sürece dönük sabotajların olduğuna dikkatleri çeken Abdullah Öcalan, “Parlamentoda kanunla kurulacak bir komisyon gerekir. Hakikat Komisyonu denilebilir, Uzlaşma veya Yüzleşme Komisyonu da denilebilir. Süreç Türkiye’deki vicdan sahibi insanlar tarafından iyi izlenmeli ve bu konuda rol oynanmalıdır” önerilerinde bulundu.
‘Türk ve Kürt halkına aştıracak bir Anayasa’
Abdullah Öcalan, Anayasa konusunda kurucu bir Meclis’in olması gerektiğinin altını çizerek “Son 40 yıllık şiddeti Türk ve Kürt halkına aştıracak bir Anayasa olmalı. Cumhuriyetin kuruluşundan beri Anayasa’da Kürtleri ve İslami toplumu tasfiye etmeyi amaçladılar. Böylece Türk halkı da hak ve özgürlüklerinden yoksun kaldı. Türk halkının ve İslami kesimin hak ve özgürlüklerini, Kürt halkının da varlığını kabul edecek. Kürt halkının varlığı henüz devlet tarafından kabul edilmemiş. Varlığının kabul edilmesi gerekir. Sadece dilinin değil beyninin, gövdesinin, yani varlığının kabul edilmesi gerekir. Kürt realitesi parlamento tarafından kabul edilmeden nasıl anayasa yapacaksınız?” diye sordu.
20 maddelik Kürt reform tasarısı
Abdullah Öcalan, bunun için 1921 Anayasası ve 20 maddelik Kürt Reform Tasarısı’nın esas alınabileceğine işaret ederek, şunları söyledi: “Orada Kürtlerin varlığının kabulü var. Biz Kürt Reform Tasarısı’nı canlandırmak istiyoruz. Biliyorsunuz, 9 Şubat 1922 tarihli 64’e karşı 373 oyla kabul edilen Kürt Reform Tasarısı belgelerinin gizlenmesi Kürtleri tasfiye amaçlıdır. Oysa bu belgenin kabulünden sonra 30 Ağustos Zaferi gerçekleşmiştir. 1922 Türkiye’nin kurtuluş yılıdır. Bu belgeleri niye saklıyorsunuz?”
Barış koşullarının sağlanması gerektiğinin altını çizen Abdullah Öcalan, “İlkede silahlı mücadeleye son vermeye karşı değilim. Ama yerine ne koyacağız? Parlamento rol almayacaksa, yasal ve anayasal düzenlemeler yapılmayacaksa, nasıl barış koşulları yaratılabilir?” uyarısında bulundu.
‘Parlamento karar almadan nasıl olacak?’
Abdullah Öcalan, 18 Mart 2013 tarihli görüşmede Meclis Başkanı’nın elinden geleni yapması gerektiğini belirterek, “Kendisinin de bunları Meclise sunması gerekir. Mesela 1921’de Koçgiri’de benzer bir şey var. Parlamento bunları çağırıyor, bir karar alıyor, ‘isyanı bitirin’ diyor. Gerçi onların süreci biraz farklı devam ediyor, ama bizimki de biraz böyledir. Bir isyanı bitireceğiz. Parlamento karar almadan nasıl olacak? Bizimki de kırk-elli yıllık bir meseledir” dedi.
Abdullah Öcalan, olağanüstü bir dönemin olduğuna dikkatleri çekerek, Meclis’te kurulacak özel bir komisyonla sürecin takip edilmesi gerektiğini ifade etti.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın İmralı Heyeti ile 3 Nisan 2013’te yaptığı görüşmede en önemli konu “Parlamento çağrısı” oldu. Abdullah Öcalan, parlamento çağrısının önemine vurgu yaparak, “Son kırk yılı, hatta belki son yüz yılı alın. Şöyle denilebilir: ‘Tüm yurttaşlarımızı ağır çatışma ortamından (İç savaş ortamından da denebilir) hızla arınıp yasal demokratik siyasete katılmaya ve üzerine düşen görevi yerine getirmeye çağırıyoruz’ gibi bir çağrı, bir karar olur. Bu çağrı ikinci aşamayı başlatacak. Bu aşama yasal-anayasal sürecin öne çıktığı bir aşamadır” önerisinde bulundu.
‘Önce demokratik Türkiye olmalı’
Abdullah Öcalan, silahlı çatışmaya son vermenin sıkı sıkıya yasal demokratik mücadeleye sarılma ile mümkün olduğunun altını çizerek, “Bu yasa çıktı çıkmadı tartışması da mesele değil. Bunların hepsi sadece demokratik siyaset aşamasının birer parçasıdır. Anayasal çoğunluk ile Meclis bir çağrı yapabilir. (Biraz kızarak) Beni şaşırtmayın. Tarihi çatışma sürecini sona erdirdik dediysem barış oldu demiyorum, legal siyasete evrensel bağlılıktan ve mücadeleden söz ediyorum. ‘Demokratik Türkiye olmadan bunların hiçbiri olmaz, zamanı da değil, arabayı atın önüne koymayın’ diyorum. Önce demokratik Türkiye olmalı” diye belirtti.
İmralı’da “Çözümün yasal zemini” başlığının gündeme geldiği 9 Kasım 2013’te ise, Abdullah Öcalan şunları söyledi:
“Yasal zemine oturmadan hiç kimse güvende olamaz. Süreç güvende olamaz. Çözümün yasal zemini sağlam döşenmeden ortam komplocu güçlere açıktır. Bu komployu devlet de görmedi. Komployu ben gördüm ve müdahale ettim. Ben bunu sizi kurtarmak için yaptım, komplo niyeti sezdim. Sizi kurtarmak için yaptım.”
‘Müzakereler Meclis’te yasallaşmalı’
İmralı’da 8 Şubat 2014 tarihli görüşmede de temel gündem Meclis oldu. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, bu görüşmede “Tarihin en temel sorunu TBMM’ye taşınmıyor. Tarihin yüzyıllık sorunu, kıyamet koparıp gündeme aldıracaksın” tepkisinde bulundu. Abdullah Öcalan, müzakerelerin Meclis’te yasallaştırılması gerektiğini belirterek, “Hasta tutuklular meselesini hiç tartışmıyorum. Büyük bir ayıp olduğunu söylemiştim. Bundan sonra her şeyi çerçeve anlaşmalarla yapacağız. Çerçeve anlaşması yapacağız. Bunların müzakeresi yapılacak. Burada müzakere çerçevesini konuşacağız. Meclise götürüp yasalaştıracaklar. Güvenlik, köye dönüş, köyleri inşa etme, tüm bunları müzakere edeceğiz. Tek taraflı olmaz. Öyle af falan demek de yanlış. Karşılıklı sözleşme yapacağız. Sözleşme hukuku geçerli olacak. Tek taraflı ihale kanunları çıkarmakla olmaz. Tek taraflı paket dayatması provokasyondur. Çözüm getirmez, çözümsüzlük üretir. Sözleşme hukuku ile, muhatapların karşılıklı bir araya gelerek yasal veya tüzüksel bir metniyle olur. Altında imzalar olur. Son dört yüzyıllık tüm benzer sorunlar böyle çözülmüştür” dedi.
Haber: Özgür Paksoy \ MA