Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde giderek yaygınlaşan ‘kuyu tipi’ uygulamalarına dair konuşan ÖHD’li Mehtap Işık, ‘Ani bir hastalık veya kalp krizi durumunda haber alınması çok zor. Mahpuslar ailelerinden ve diğer insanlardan uzak tutuluyor; sosyal aktiviteler ise sadece 2-3 kişiyle sınırlı. Aile görüşleri de tek tek alınabiliyor ve temel haklara müdahale söz konusu’ dedi
AKP döneminde yaygınlaştırılan cezaevleri ile birlikte tutsaklar üzerindeki baskılar artıyor. Yüksek Güvenlikli Y ve S Tipi Kapalı Cezaevleri, tutsakları ağır izolasyon koşullarına maruz bırakıyor. Kamuoyu tarafından “kuyu tipi” olarak anılan bu cezaevlerinde tutsakların dış dünyayla bağları kopartılmak isteniyor. Adalet Bakanlığı’nın resmi verilerine göre, ülkede 13 Y Tipi, 23 Yüksek Güvenlikli ve 7 tane ise S Tipi Kapalı Cezaevi bulunmaktadır.
Tutsaklar hücreye mahkûm edildi
Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Wan Şubesi Yönetim Kurulu üyesi ve Hapishane Komisyonu üyesi Avukat Mehtap Işık, S,Y ve Yüksek Güvenlikli Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin değerlendirmede bulundu. Türkiye’de özellikle 2021 sonrasında yaygınlaştırılan kuyu tipi cezaevlerinin tutsakları neredeyse tam bir hücre yaşamına mahkûm eden koşullar taşıdığına dikkat çeken Mehtap Işık, cezaevi tarihi açısından bu denemelerin ilk olmadığını belirtti.
Hak ihlalleri derinleşiyor
Türkiye ve Kürdistan cezaevlerinde uzun yıllardır süren hak ihlallerinin yeni tip cezaevi modelleriyle birlikte katlanarak arttığını ifade eden Mehtap Işık, “Yeni hapishane modelleriyle birlikte bu ihlallerin kat kat arttığını görüyoruz. Bu yeni tip hapishanelerle birlikte hak ihlallerinin her açıdan derinleştiğini açıkça gözlemliyoruz” dedi.
Sağlık sorunları artıyor
Mehtap Işık, Türkiye ve Kürdistan’da yeni tip S ve Y Tipi Cezaevlerinin tutsakların yaşam koşullarını ciddi şekilde zorlaştırdığını vurgulayarak, “Mahpus günün 22,5–23 saatini koğuşta geçiriyor; kalan bir ya da bir buçuk saatini başka bir alandaki betonarme havalandırmada geçiriyor ve burada herhangi bir aktivite yapma imkânı bulunmuyor. Bu alan, gökyüzünü görmenin bile zor olduğu bir yer; spor yapma imkânı yok ve mahpusun psikolojisi ile fizyolojik sağlığı ciddi şekilde etkileniyor. Mahpus 10 metrekarelik koğuşta ya oturarak ya uzanarak zamanını geçirmek zorunda kalıyor; eklem ağrıları ve diğer sağlık sorunları hızla artıyor” dedi.
Ne hava ne ışık alıyor
Mehtap Işık, yeni tip kuyu cezaevlerinin tutsakların sağlığını ve yaşam koşullarını ciddi şekilde olumsuz etkilediğini söyleyerek, “Mesela söz konusu hapishaneler öyle bir şekilde dizayn edilmiş ki güneş ışığını tam olarak göremiyorsunuz, içerisi sürekli karanlık. Küçük pencerelerin önünde demir parmaklıklar ve fens telleri bulunuyor; bu da hem güneş ışığını hem hava akışını engelliyor. Haliyle mahpusların gerçek anlamda hava ve ışık alması mümkün olmuyor” diye belirtti.
İnsanlardan uzak tutuluyorlar
Mehtap Işık, “Bu hapishanelerde tek kişilik veya üç kişilik koğuşlarda izolasyon uygulanıyor; mahpusların başka kişilerle iletişimi neredeyse sıfıra indiriliyor. Koğuş kapıları elektronik olarak açılıyor, gardiyanlarla doğrudan temas yok, görüşme ve konuşma imkânları sınırlı. Ani bir hastalık veya kalp krizi durumunda haber alınması çok zor. Mahpuslar ailelerinden ve diğer insanlardan uzak tutuluyor; sosyal aktiviteler ise sadece 2-3 kişiyle sınırlı. Aile görüşleri de tek tek alınabiliyor ve temel haklara müdahale söz konusu” şeklinde konuştu.
Mehtap Işık, özellikle cezaevi idarelerinin ve Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün üzerlerine düşen yükümlülükleri yerine getirmediğine dikkat çekerek, “İdari gözlem kurullarının kanuna uygun hareket etmesi, ağır hasta mahpusların tahliye edilmesi ve siyasi mahpuslara ağırlaştırılmış tecrit uygulanmaması gerekmektedir; ancak sürece uygun hareket edilmediğini hapishanelerde görmekteyiz. Son ana kadar hukukçuların ve insan hakları savunucularının mücadelesi de devam edecektir” sözlerine yer verdi.
Haber: Büşra Turan / JINNEWS








