Hasta tutsaklara uygulanan ayrımcı hukuka değinen ÖHD üyesi Beritan Kalbişen, ‘Hapishanelerdeki sistem Türkiye’nin demokratikleşmesinde çok büyük bir engel. Kalıcı, anlamlı şekilde barışın tesisi yapılmak isteniyorsa bunun yolu hapishanelerden geçiyor’ dedi
İktidarın bir politikaya dönüştürdüğü cezaevlerine yönelik uygulamalar sonucu özellikle hasta tutsakların sağlık durumu her geçen gün daha da ağırlaşıyor. İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 28 Nisan tarihli raporuna göre, cezaevlerinde 161’i kadın, bin 251’i erkek olmak üzere en az bin 412 hasta bulunuyor. Rapora göre, bu hasta tutsaklardan 230 yaşamını tek başına idame ettiremiyor, 105’i başkasının desteğine ihtiyaç duyuyor, 188’inin ise sürekli kontrol altında tutulması geriyor. Yine rapora göre, hasta olduğunu belirten 517 tutsağın durumlarını kontrol edecek bilgilerin bulunmaması raporda değerlendirmeye alınmadı.
İkili bir hukuk uyguluyorlar
2013 yılında yapılan “Çözüm Süreci”nin de ana gündemi olan hasta tutsakların serbest bırakılması yeni başlayan sürecin de temel gündemlerinden. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”yla başlayan süreçte “iyi niyet adımı” olarak hasta tutsakların tahliyesi için oluşan beklenti ise yerine getirilmiş değil.
Hasta tutsakların durumuna ve hukuku sürece dair Mezopotamya Ajansı’ndan (MA) Ömer İbrahimoğlu’na konuşan Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Beritan Kalbişen, Ceza Kanunu ile İnfaz Kanunu’nun ikili bir şekilde işletildiğini ifade ederek, tutuklular için infaz ertelemesinin savcılıkların, hakimlerin eliyle ve destekleyici raporlarla daha kolay işletilebilirken hükümlü statüsünde olanlar için bunun özel düzenlemeye tabi tutulduğunu ifade etti.
Beritan Kalbişen, hasta tutsakların talepte bulunması, eğitim ve araştırma hastaneleri, tam teşekküllü devlet hastanelerinin sağlık heyetleri tarafından hastalık tespitinin ve cezaevinde kalıp kalamayacağının tespitinin yapılmasının ardından bu raporun Adli Tıp Kurumu’nun (ATK) gönderilmesiyle sürecin işlediğini ifade etti. Beritan Kalbişen, ATK’nin kişinin cezaevinde kalıp kalamayacağına dair raporunun ardından savcılığın devreye gireceğini ifade etti.
ATK bağımsız değil
Ancak ATK’nin bağımsız olmadığını dile getiren Beritan Kalbişen, “ATK’nin kararlarını tarafsız, bağımsız ve bilimsel olmadığını biliyoruz. Dolayısıyla böyle bir mekanizmayı siyasi irade yönetiyordur. Çünkü Adalet Bakanlığına bağlı bir kurumdan bahsediyoruz. Böyle bir durumda toplumsal etki de kararları etkiliyor. Bu yüzden hasta mahpusların ihtiyaçları, stratejik davalanma süreçleri, hapishane ziyaretleri ve raporlamalar ile hem Adalet Bakanlığına durumu iletiliyor hem uluslararası biçimde dikkat çekmeye ve bu konuyu gündem haline getirmeye çalışıyoruz” diye belirtti.
Aysel Tuğluk da baskı mekanizmaları devreye girdi
ATK’nin tarafsız olmadığını Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk örneği üzerinden anlatan Beritan Kalbişen, AİHM’in ihlal kararına rağmen Aysel Tuğluk’un tahliye edilmediğini hatırlatarak, “ATK, Aysel Tuğluk’un 2, 3 kere ‘hayatın hapishanede geçirebilir’ diye rapor verdi. Ancak sonra baskı mekanizmaları, devlet yetkililerin de ‘cezaevinde kalabilecek durumda değil’ dediğinde ATK’nin ‘hapishanede kalabilir’ raporunun nasıl değiştiğini gördük” dedi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) hasta tutsak Gülay Çetin hakkında verdiği ihlal kararına işaret eden Beritan Kalbişen, Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere uyma yükümlülüğünü hatırlatarak, “Sürekli hasta konumunda olan yüzlerce hasta var bunların tahliye edilmesi gerekir” dedi.
Bu bir haktır
Hasta tutsaklar sorunun sistematik bir sorun olduğunu vurgulayan Beritan Kalbişen, Barış ve Demokratik Toplum Süreci’ne işaret ederek, “Bırakın götürmeyi muayeneyi bile ters kelepçeyle yaptıkları için sağlık hakkına ulaşmaktan vazgeçen yüzlerce mahpus ve tutsak var. Hapishanelerdeki sistem Türkiye’nin demokratikleşmesinde çok büyük bir engel. Kalıcı, anlamlı şekilde barışın tesisi yapılmak isteniyorsa bunun yolu hapishanelerden geçiyor” şeklinde konuştu.
Hasta tutsakların da serbest bırakılmasının bir lütuf olmadığını bir hak odluğunun altını çizen Beritan Kalbişen, şöyle devam etti: “Türkiye’nin mevcut İnfaz Yasası’nda bir eşitlik olmadığını görüyoruz. Bu yüzden infazda eşitlik diyoruz. Cumhurbaşkanının af yetkisi var, burada geriye bırakılması değil, tamamen cezadan affı da mümkün. Ama cumhurbaşkanı bu yetkisini ne kadar kullanıyor, bu bir soru işareti. Özetle hasta tutsakların bırakılması bir haktır. Bu hak için de mücadele edeceğiz.”
İSTANBUL