• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
4 Haziran 2025 Çarşamba
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Önce Arap milliyetçiliğinin sonra dinciliğin kurbanı olarak Filistin

14 Eylül 2020 Pazartesi - 00:05
Kategori: Yazarlar

İran ve TC, bir konuda daha üst üste düştü: İsrail ile Birleşik Arap Emirlikleri’nin İsrail ile ilişkilerini normalleştirmesi ortak tepki. Bir başka ortak tepki konusu ise, Kürtlerin özgürlük arayışı… Ama Has Üniversitesi’nin yaptığı bir kamuoyu araştırmasına göre ise İran halkım insanı için Yunanistan ve Ermenistan gibi düşman ülke kategorisinde. En büyük düşman ise ABD ve İsrail görülmekte… Moskof artık düşman sıralamasında gerilere düşmüş!

Kürtlerin devleti yok ama, son linç olayları da gösteriyor ki, memleketim insanı nezdinde “düşman” kategorisindeler. Aynı anket İran’da yapılsa, herhalde ABD ve İsrail, bizdeki gibi en büyük düşmanlar olarak görülürdü. Ama örneğin Ermenistan konusunda bu anketin İran’daki sonucu farklı olurdu. TC, Azerbaycan ve dost olmayan Gürcistan ile sınırdaş olan EC’nin tek dostane kapısı İran sınırında. Buna karşılık Türkiye’deki ankete göre en büyük dost, hatta tek dost ülke: Azerbaycan. İran/Azerbaycan ilişkilerinin ise pek muhabbetli olduğu söylenemez. İsrail’in varlığına karşı düşmanlığın temelinde ideoloji var: milliyetçilik ve şu anda onun yerini doldurmuş olan dincilik…

Bence her ikisinin de en büyük kurbanı olan Filistinliler oldu. Oysa BM’nin 1947 planı hayata geçseydi bugün durum çok daha farklı olabilirdi. Bu plana göre bağımsızlığını kazanan Filistin, Arap ve Yahudi devletinin birleşiminden oluşacak, başkent Kudüs ise, üç dinin ortak kutsal mekanı olarak, Vatikan’a benzer özerk bir yapılanmaya sahip olacaktı. 2. Dünya Savaşı yükselen Arap milliyetçiliği açısından bu kabul edilmez bir şeydi. Arap devletleri dört cepheden “Yahudiyi denize dökmek” üzere saldırıya geçti. Görece olarak, bugüne oranla savaş sonrası durum Filistinliler için daha iyiydi. Gazze Şeridi Mısır, Batı Şeria ve Kudüs Ürdün’ün kontrolünde idi. Keşke “ilhak” etselerdi de, Filistin insanı daha normal statüye sahip olsaydı. İsrail Arapları gibi. 1967 yılında da saldıran taraf İsrail değil, pan-arabizm şampiyonu Nasır olmuş ve utanç verici bir yenilgiye uğramıştı. Holocaust’tan sağ kurtulanların çocukları direndi. O dönemde İngiliz manda yönetimi Yahudi göçünü, “Arapları” kızdırmamak için engellemeye çalışıyordu. Hatta, bir göçmen gemisini bombalayıp batırdılar.

Bu arada ABD, (Arapları “kızdırmamak” için olmalı) İsrail’i resmen tanımazken, Sovyetlerin hemen tanıması ilginçti. Roller nasıl değişiyor zaman içinde. Bu arada, gerilla severlere hatırlatalım, İsrail, bir gerilla mücadelesi üzerinde kuruldu. 800 bin dolayında Filistinli kendi coğrafyalarını terk ettiler. Ulus devlet denen lanet böyle bir şey zaten, “kaç kaç” dehşeti ile insanları göçe zorlamak en kibarı! Biz bunu tehcir ile, soykırım ile becerdik. Ancak herkes Filistinliler için haklı olarak üzülüyor ama, resmin öteki yanını, Arap ülkelerinde binlerce yıllık tarihi olan yerel Yahudi nüfusunun göçe zorlanmasını görmüyor. Ki bu sayı Filistinli göçü ile aşağı yukarı aynı düzeyde. Örneğin Kürdistan Yahudileri ve Bağdat Yahudileri 1948 yılında terk ettiler ülkelerini. Kürdistan Yahudileri uçaktan inerken, kıyafetleri Barzan kılığı ve konuştukları dil Kürtçe idi. Bağdat Yahudileri ise Arapça konuşurdu. Kahire Yahudileri nerede?

Sonuç olarak Yunan ve Türk devletlerinin yaptığı nüfus mübadelesinin bir başka, “anlaşmasız” türü. Çünkü İsrail ile anlaşma yapsalar onu “tanımış” olurlardı. Paris’te Versailles Sarayında (98 olmalı) yapılan Dünya Kültür Zirvesi’nde Filistinli ünlü bir kadın lider ile bir İsrailli aydın arasında diyalog dikkatimi çekmişti. Onlara, “yahu bu meselenin özü ne” diye sorduğumda, “arazi çok küçük, iki milliyetçilik arasında paylaşmak zor” diye espri yapmışlardı. Sonunda Nobel Barış Ödülü de alan bir uzlaşı sağlandı FKÖ ve İsrail arasında ama, ne fayda! Bu kez, Yahudi milliyetçiliği sabote etti ve Hamas’a kapı araladı, FKÖ’yü çökertmek için. Hem İsrail başbakanı İzak Rabin’in hem Arafat’ın sonu trajik oldu. Filistinliler de, Hamas sayesinde yeniden dışlandılar dünya kamuoyunda. İran destekli Lübnan Hizbullahı sayesinde de! Filistin hareketi, Arap ülkelerinin şiddetle reddettiği BM 1947 planını 90’lı yıllarda kabul etti ama artık çok geçti. RTE’nin deyimi ile, “atı alan Üsküdar’a geçmişti”. Yine 98 yılı Eylülünde, Dünya Basın Konseyleri Kongresi, İstanbul’da toplanmıştı. Başbakan yardımcısı Bülent Ecevit, Dolmabahçe Sarayı’nda bir yemek verdi bizlere. Başbakan Yılmaz (kendisi Hemşinli olurlar) da bir yemek vermişti. Ona yemekte soru sokma hakkı yoktu ama, Ecevit’e sorabiliyorduk. Ona şu soruyu yönelttim: “Sayın Ecevit, sizin de yayıncınız (*) sayılırım, n’olacak bizim bu davalar, ne olacak yayınlama özgürlüğü sorunu?” Onun cevabı şu olmuştu: “Zarakolu, biliyorsunuz biz koalisyonun küçük partisiyiz, fazla hareket olanağımız yok!” On yıl sonra kanlısı MHP ile koalisyonun büyük partisi olmuştu ama ne fayda.

(*) 1988’de, Filistin’in Türkiye’deki ilk diplomatik temsilcisi R. Halloum’un (Abu Firas), “Palestine Through Documents” adlı derlemesini yayınlamıştım. Türkçesini ise Alan Yayınlarından, “Belgelerle Filistin Dün Bugün Yarın” başlığı ile çıkarmıştım. Sağolsun Trabzon tarihçisi diye tanımladığım Kudret Emiroğlu tercüme etmişti. Önsözünü ise “Former Prime Minister” mahlası ile Bülent Ecevit yazmıştı. O sırada siyasi yasaklı idi.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Kürt sorununu İngiliz modeliyle çözmek

Sonraki Haber

Meksika’dan Batman’a ‘Zapatista’ kahvesi

Sonraki Haber

Meksika'dan Batman'a 'Zapatista' kahvesi

SON HABERLER

Halep’te binler Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için yürüdü

Halep’te binler Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü için yürüdü

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

DEM Parti: Kürt sorununun demokratik çözümü paketlere sığdırılamaz

DEM Parti: Kürt sorununun demokratik çözümü paketlere sığdırılamaz

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

CHP’li Tanrıkulu ‘Bu suç duyurusudur’ dedi, kayyımlar araç motorlarını bile sökmüş!

Sezgin Tanrıkulu: AKP beklentileri boşa çıkardı

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

MHP seçilmişler için kanun teklifi verecek

MHP’li Feti Yıldız’dan süreç açıklaması: Hiç kimse bozamaz

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

Dar ve dönemsel çıkarlara takılmamak…

Hasta tutsaklar ve yargı paketinin ahlaki felci   

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

‘Kaypakkaya’laşan Mayıs!

Yoldaş Basavaraju Amar Rahe!

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

Ahmet’e veda

Tersten eşitlenme

Yazar: Yeni Yaşam
4 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır