Bu özel savaş uygulamalarına karşı korunmak kadar mücadele etmek de gençliğin temel görevidir. Nasıl ki bütün gençler bu uygulamaların hedefindeyse, buna karşı durmak da bütün gençlerin sorumluluğu olmaktadır
Şerzan Özgür
Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, yürütülen özel savaş anlaşılmadan ona karşı durmak da mümkün değildir. Gençliğin özel savaşa karşı kendini koruması ve buna karşı beklenen mücadeleyi vermesi her zamankinden çok önem kazanmış durumdadır.
Savaş denilince akla birden fazla askeri gücün çatışması gelmektedir. Ancak bu ciddi bir yanılgıdır. Çünkü günümüzde savaşların çoğu askeri güçlere ve araçlara başvurulmadan yürütülen savaşlardır. Belki de savaşın en büyüğü toplumsal zeminde yürütülen savaştır. İşte özel savaş bu savaştır. Özel savaş, genel savaşa paralel yürütülen çok boyutlu bir savaş türüdür. Kendi içinde farklı stratejilere dayanan bu savaşın en önemli özelliği tüm topluma karşı yapılan bir savaş olmasıdır. Yine bu savaş tarzının en bilinen özelliklerinden biri de herhangi bir ahlaki kurala dayanmadan yapılan bir savaş olmasıdır. Bu anlamda özel savaş, savaşların en kirlisi ve ince yürütüleni olmaktadır.
Özel savaşın hedef seçtiği kitlelerin başında gençlik kitlesi gelmektedir. Çünkü toplumun en dinamik ve dönüşüm kabiliyeti yüksek kesimi olarak gençlik teslim alınmadan toplum teslim alınamaz. Bunun için de gençliğe karşı çok yoğun bir özel savaş yürütülmektedir. Gençliğin bulunduğu her yer bu savaşın yaşandığı alanlar olmaktadır. Okullardan işyerlerine, mahallelerden köylere kadar…
Bu savaşın amacını doğru anlamak lazım. Pratikte nasıl işliyor, gençler nasıl hedef alınıyor, bunları tartışmak lazım. Gençliğe uygulanan bu savaşın temel amacı, gençliğin bilincine etki ederek belirlenen amaca hizmet etmesini sağlamaktır. Bu başarıldığı oranda sonuç alınmış demektir. Zaten bu duruma düşürülmüş bir gençlik bitirilmiş bir gençliktir. Kendi özüne, manevi değerlerine karşı yabancılaştırılmış ve her tür kullanılmaya açık hale getirilmiş bir gençliktir. Kısacası bu savaşın amacı sorumluluk duygusunu yitirmiş, aptallaştırılmış ve itaatkar hale getirilmiş bir gençlik yaratmaktır.
Gençliğe uygulanan bu savaşın, pratikte nasıl işlediği de son derece önemli olmaktadır. Bu husus belkide en önemli ve en az anlaşılan husus olmaktadır. Şu bilinmeli ki, bu uygulamalara maruz kalmayan tek bir genç yoktur. Kimi daha az kimi daha çok, kimi doğrudan kimi dolaylı da olsa herkes payını almaktadır. Çünkü bu uygulamaların hedefinde bütün gençler vardır. Bu savaşın en çirkin faaliyetleri fuhuş, uyuşturucu bağımlılığı, çeteleşme ve ajanlaştırma olsa da bunlarla sınırlı değildir. Birçok spor, sanat ve eğitim adı altında faaliyet gösteren kuruluşun genç beyinleri uyuştuşturduğu, çürüttüğü de bilinmektedir, bilinmelidir.
Bu özel savaş uygulamalarına karşı korunmak kadar mücadele etmek de gençliğin temel görevidir. Nasıl ki bütün gençler bu uygulamaların hedefindeyse, buna karşı durmak da bütün gençlerin sorumluluğu olmaktadır. Özellikle yurtseverliğin ve devrimci mücadelenin güçlü olduğu merkezlerin bu savaşın odağı olduğunu bilmek ve ona göre yaklaşmak gerekiyor. Bir zamanlar örgütlü gençliğin kalesi olan mahalle ve kampüslerin fuhuş ve uyuşturucu şebekelerinin ağını kurduğu, faşist ve gericilerin cirit attığı alanlar haline gelmesi kabul edilemez. Bu yurtsever ve devrimci gençliğin bir onur meselesidir.
Bu temelde, bu uygulamalara karşı her yerde örgütlenmek ve mücadeleyi yükseltmek gerekiyor. Bilinçlenmek kadar birlikte hareket etmek ve bu saldırıları boşa çıkarmak gerekiyor. Gençliğimizin hiçbir egemen çıkara kurban edilemeyeceğini ve buna cüret edenleri nasıl tarihin çöplüğüne göndereceğimizin zamanıdır. Unutmamalıyız ki bu özel savaşçılara vereceğimiz en buyük cevap örgütlü direnişimizdir.