AKP, 17 yıllık iktidar sürecine Türkiye’nin dört bir yanında doğal alanlara maden ocakları, hidroelektrik santraller (HES), termik santraller, mega projeler sığdırırken, son dönemde doğa talanı da hızlandırıldı. Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) tekelleşmesi, Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) muafiyetleri ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı gibi bir dizi yasa, kanun ve yönetmelik aracılığıyla yapılan projelerle rant bugüne değin sürdü.
Dünden bugüne ekolojik yıkımın gerçekleştiği bazı alanlar ise şöyle:
Ormanlar ve sular özelleştirildi
Devlet Su İşleri Teşkilat Kanunu’nda yapılan değişikliğe göre, suların metalaştırılıp ticarileştirilmesinin yolu açıldı. Değişiklik bununla da sınırlı değil. Değişikliğe göre, ormanların özel sektöre devredilebilmesi sağlanırken ormanlar aynı zamanda her türden atığın depolanabileceği alanlar olarak kullanıma sokuldu.
“Devletin doğaya el koyma maddesi” olarak bilinen ve 2016 yılında Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren 80. madde ile doğa ve kentlere yönelik talan projeleri önündeki kısıtlayıcı hükümler kaldırıldı. Bakanlar Kurulu’nun yetkilendirilmesi ile yatırımlar için alınması gereken her türlü idari izin ve ‘olur’ mekanizması ve bunlara dair idari süreçler devreden çıkmış oldu. Kıra ve kente telafisi imkânsız ekolojik yıkımlar getirecek olan plan ve şehircilik ilkelerine aykırı projelere; ruhsatsız, imar izinsiz, ÇED’siz ve yargı yolu kapatılmış olarak başlanabilmesi sağlandı.
SİT alanları sermayeye…
Korunan Alanlara yönelik, 2012 yılında yürürlüğe giren “Korunan Alanların Tespit, Tescil Ve Onayına İlişkin Usul Ve Esaslara Dair Yönetmelik” yayınladı. Bununla birlikte Türkiye genelinde 2 buçuk milyon hektar doğa koruma alanları gözden geçirdi. Kimi yerler sit olmaktan çıkarıldı, kimi yerlerin derecesi düşürüldü. Bu yönetmelik ile birlikte önceden belirlenen koruma alanlarında inşa edilmek istenen maden, enerji vb. tesisler için önceden statü değişikliği yapılarak bu alanlar sermaye hizmetine verilmeye başlandı.
Orman yangınları
2015 Temmuz’undan sonra devreye giren çatışmalı süreçle ilgili saldırıların bir ayağı da doğa talanı oldu. Cizre, Nusaybin, Hakkari ve diğer bölgelerdeki ormanların büyük bir bölümü ateşe verilip, yakıldı. Son süreçte Muğla’da, Marmara Adası’nda, Fethiye’de , Maraş’ta, Seyitgazi’de ve daha birçok bölgede orman yangınları yaşanırken bu yangınların büyük çoğunluğu rantsal amaçla olduğu görüldü Dünya çapında ülkeler tek tek nükleer santrallerini kapatma kararı alırken AKP, nükleer anlaşmalar yapmaya başladı. Mersin Akkuyu’ya, Sinop Abalı’ya ve İğneada’ya kurulması planlanan nükleer güç santrallerinden Akkuyu’daki santralin temeli atıldı. Deprem bölgesinde olması, deniz suyu sıcaklığını artırması, atıklarının yok edilememesi gibi sebeplerle tepki toplayan projeler yıllardır protesto edilmesine karşın süreç daha da hızlandırıldı.
Lületaşı tehdit altında
Eskişehir’in Tepebaşı Belediyesi ile Alpu Belediyesinin sınırları içerisinde yer alan ve birinci sınıf tarım arazilerine sahip, sit alanı Alpu Ovası’na kömürlü termik santral yapılmak isteniyor. Santral, havası temiz altı kent arasında yer alan Eskişehir’i nefes alınamaz hale getirecekken aynı bölgede bir de uranyum dahil birçok maden sahası belirlendi.
Karadeniz’de HES istilası
Dereleriyle, havasıyla, endemik bitkileri ve ormanlarıyla bilinen Karadeniz bölgesi de rant odaklı politikalarının göbeğinde kaldı. Patlatmalı maden ocaklarıyla heyelanlara ve toz bulutlarına maruz kalan bölgede, HES’lerle dereler kurutuldu. Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın verilerine göre, Karadeniz bölgesinde son 10 yıl içerisinde toplam 203 HES yapıldı. 20 HES’in inşaatı devam ederken, 123’ü de proje aşamasında.
Cerattepe talan edildi
Artvin Kafkasör Yaylası Cerattepe bölgesinde Cengiz Holding’in altın madeni halkın büyük tepkisine karşın çalışmaya başladı. Halkın tepkisine kolluk güçleri gazla saldırırken, Cengiz İnşaat’a izin veren AKP, Cerattepe’nin talan edilmesinin önünü açtı. Ağaçların kesilmesinin yanında, ağır metallerle dolu zehirli atıklar derelere karışmaya başladı.
Yeşil Yol tahribatı
Samsun’dan başlayıp 8 ilin yaylalarını birbirine bağlayacak 2 bin 600 kilometrelik “Yeşil Yol Projesi” de büyük tepki ile karşılandı. “Yayla turizmi” bahanesiyle yapılan proje doğayı geri dönülemez bir şekilde tahrip etti. Yeşil değil aksine karanlık amaçlı yolla maden sahalarına ulaşım sağlandı ve maden ruhsatları yakın zamanda satılması planlanmakta. Yakın zamanda Gümüşhane’de altın madeninden sızan siyanürle ilgili yüzlerce insan hastaneye kaldırıldı. Diğer yandan Fatsa-Ünye sınırında Yukarıbahçeler’de beş yıldır Altıntepe Madencilik A.Ş.’ye ait siyanürle altın ayrıştırma işletmesi kapasite artırmaya çalışıyor.
Dereler, göller kirlendi
Sermaye yanlısı politikalar, fabrikaların denetlenmemesi, atıkların gelişi güzel dökülmesi sebebiyle birçok su kaynağı kirlendi. Bunların başında da Ergene Nehri, Menderes Nehri, Kızılırmak ve birçok nehirle birlikte göllerde aynı akibete uğradı. Anadolu’nun en büyük tatlı su gölü olan Konya’daki Beyşehir Gölü’nde kirlilikten dolayı balıkçılık yapılamaz hale geldi. Ergene ve diğer nehirler fabrika atıklarına terk edildi. Ağır metallerle ve kimyasallarla dolu olan nehir artık simsiyah akıyor. Bu bölgelerde kanser oranı ise hızlı bir yükseliş gösterdi.
Mega projeler olarak adlandırılan projeler özellikle kentin akciğeri olan Kuzey Ormanları hem 3. Köprü ve 3. Havalimanı gibi yağma projeleriyle adeta katledildi. Deprem toplanma alanlarına doldurulan gökdelenler, yağmalanan ormanlar, yok edilen su havzaları İstanbul’un kaderi oldu. Lapseki-Gelibolu arası Çanakkale Boğaz Köprüsü ile devam eden ve Körfez geçişi-İstanbul-İzmir Otoyolu ile süren bu ring ile Marmara Denizi’nin çevresinin bir otoyol ile çevrilmesi ve tüm yol güzergahı ile bağlantı yolları üzerinde ciddi bir yapılaşma baskısı yaratılması öngörülmekte. Marmara bölgesine beton bir kelepçe takılması anlamına gelen bu proje, ringin içinde kalan Trakya ve Güney Marmara kentlerine ve tarım alanlarına, doğal varlıklarına yönelik diğer yıkım projeleri ile tamamlanmakta.
Aydın, Manisa JES işgali
Jeotermal Enerji Santralleri (JES) Aydın, Manisa ve Çanakkale’yi adeta işgal etti. Onbinlerce sondaj ile yeraltından çekilen zehirli ağır metal içeren akışkanla tarım arazileri, dereler, Menderes Nehri zehirlenirken Aydın ili kanser vakalarında ve erken ölümlerde yüzde 30 artış yaşanmaya başlandı.
Kaz Dağları, Munzur, Salda
Hükümet politikalarıyla son bir ayda Kaz Dağları, Munzur, Salda Gölü’nde uzun süredir yıkım yaşanıyor. En son Kaz Dağları’nda maden arama faaliyetleri kapsamında 200 bine yakın ağaç katledildi. Geri dönüşü olmayan yıkımla birlikte birçok canlının yok olacağı ve siyanürün su ve toprağa karışacağı belirtiliyor. Buna karşı yöre halkı günlerdir “Vicdan ve Su Nöbeti” tutmaya devam ediyor. Munzur Vadisi Milli Parkı 42 bin 674 hektar iken maden sahası ilan edilen saha ise 43 bin 350 hektar. Halihazırda 145 maden projesinin bulunduğu kentte verilen bu ruhsatlardan bir kısmı Munzur Gözeleri, Munzur Suyu, Mercan Vadisi, Kırk Merdiven Şelaleleri, Tülin Tepe, Tepecik ve Pulur höyüklerini içine alan alanı kapsıyor.
Ormanlar ve zeytinlikler kesildi
Ege’nin birçok bölgesinde özellikle termik santraller için binlerce zeytin ağacı kesildi. Bunların başında da 6 bin 66 ağacın söküldüğü Manisa Soma’ya bağlı Yırca’daki ağaç katliamı geliyor. Muğla’ya bağlı Marmaris Okluk Koyu’nda bölgenin sit derecesi düşürülerek 65 hektarlık bir alanda yapılan Cumhurbaşkanlığı yazlık sarayı için 40 bin ağaç katledildi. Ankara Beştepe’ye yapılan Cumhurbaşkanlığı Sarayı, Atatürk Orman Çiftliği’ni (AOÇ) tahrip etti. Saray, yeni binalarla büyürken, güvenlik amacıyla kurulacak yeni yerleşkeler de AOÇ’yi yok ediyor. Ankara’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Teknokent Kavşağı ile 1071 Malazgirt Bulvarı arasındaki bağlantıyı sağlayacak olan tünelin yapımı için ODTÜ ormanı talan edildi.
Hasankeyf’te 12 bin yıllık tarih dinamitlendi
2016 yılının ilk ayında Ilısu Barajı projesi kapsamında Hasankeyf ilçesinin taşınmasınıda içeren torba kanun Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. En son geçtiğimiz günlerde Hasankeyf’in dinamitlendiği görülmüştü. 12 bin yıllık tarih ve doğa bu projeyle yerle bir edilmek isteniyor. Bir şirketin enerji üretimi amacıyla yağmalatılan Hasankeyf’te Osmanlı tarihine ait bazı eserler taşınırken 12 bin yıllık geçmişe sahip ve arkeolojik çalışmaların yapılmadığı tarih dinamitlenerek yok edildi. Halkın ise ucube binalara borçlanarak taşınması zorunlu kılındı.
Yağmanın adı: Kanal İstanbul
Kanal İstanbul Küçükçekmece Gölü’nden başlayarak, Sazlıdere boyunca devam edip Sazlıbosna köyünden geçerek Dursunköy’ün doğusuna ulaşacak; Baklalı köyünü geçtikten sonra da Terkos Gölü’nün doğusunda Karadeniz’e uzanacak. Özellikle su toplama havzalarını talan eden projenin zararları ise saymakla bitmiyor. Tek amacı inşaat sermayesine yağma alanı açacak olan projeye ise tepkiler yoğun.
ANKARA/JINNEWS