10 gündür devam eden İran –İsrail savaşı günler ilerledikçe daha da karışık bir hale geldi. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz, barış dili ve ortamı söz konusu değil. Verilen mesajlar doğru çıkmıyor veya iyi okunamıyor. Psikolojik savaş ve yanıltma açıklamaları devrede. En çok da bu açıklamaları Trump’ın ağzından çıkan sözlere şahitlik ederek durum değerlendirmesi yapıyoruz. İki hafta mühlet veriyor ama iki gün sonra savaşa katılıyor. Kendinden emin bir şekilde sonuç alınmış operasyonlardan bahsederken zafer naraları atıyor. Diğer taraftan İran da boş durmuyor ve tehditlerine devam ediyor. Şu an en önemli yer olan Hürmüz boğazı kartını devreye sokmaya hazırlanıyor. Boğaz çok önemli zira dünya ekonomisine büyük bir darbe vuracak. Çin en çok etkilenecek ülkelerin başında geliyor. Netenyahu da ABD’yi savaş alanına çekme girişimlerine hız veriyor. Türkiye açısından bakıldığında şu anlık bir tehlike gözükmese de İran’ın saldırı alanına girme ihtimali yüksek. Hava savaşında Kürecik ve İncirlik önemli bir yerde duruyor. Eğer savaş uzarsa ve kara kuvvetleri devreye girerse durumlar daha farklı olabilir. Türkiye’nin NATO üyesi olması da çok önemli, zira İran’a komşu bir ülke. Dengeleri tutturmak zor ve önemlidir. Bakalım Hollanda’daki NATO toplantısından ne sonuçlar çıkacak. Irak için de atom bombası üretiyor dediler ve ülkeyi savaş alanına çevirdiler. Şimdi de aynı şey İran’ın başına geliyor. İran her ne kadar hayır diyorsa da akılımıza gelen şu soruya cevap veremiyorlar. ‘’Madem bomba üretmiyorsunuz neden 60 metre derinlikte tesisler kuruyorsunuz.’’ Eğer sorun rejim değişikliği ise İran’daki insan hakları ihlalleri ve idam cezasının kaldırılması için baskıların daha da artırılması gerekmez mi? Bu sorunlar savaşla çözülemez. İran’da Şii bir şeriat sistemi uygulanıyor. Kadınların söz hakkı olmadığı bir toplum yapılandı 79 devrimi ile birlikte maalesef. Türkiye’de de Sünni bir şeriat sisteminin temel taşları atıldı bu son 25 sene içinde. Türkiye’de arabaların arkasına ‘’yaşasın şeriat’’ sloganı yapıştıran arabalar çoğaldıkça vahim sonuçlar ortaya çıkabilir. Tehlikeli oyunlar var.
İsrail ile İran savaşı devam ederken Suriye’de de önemli olaylar oluyor. En son Şam’da bir kiliseye canlı bomba saldırısı düzenlendi. 20’den fazla ölü ve 50 üstü yaralı var. Şam hükümeti içişleri bakanlığı saldırıyı IŞİD’in yaptığını açıkladı. Suriye’nin başındaki yönetim zaten IŞİD kadroları, bu da cihatistlerin kendi aralarındaki iç çatışmaları da beraberinde getireceğinin sinyali olarak değerlendiriliyor. SDG’nin “teröristlere karşı ortak bir çalışma yürütebiliriz” teklifi çok önemli. Demokrasi ve özgürlükler açısından dünyada saygınlık gören SDG’nin bu girişimi iyi değerlendirilmelidir. Suriye geçici hükümetinin terörist gruplara karşı mesafe koyması açısından bir fırsat oluştu. Erdoğan da geçmiş olsun açıklaması yaptı. Halen IŞİD desteğini devam ettiren iktidarın bu açıklaması hiç de inandırıcı gelmiyor. AKP-MHP iktidarı ülkede iç barışı sağlayamadıkça dış ülkeler için barış elçiliği yapması inandırıcı olmuyor. Komşusu karısını, çocuğunu döver ama kendisi yapmayın etmeyin diye araya girer. Hâlbuki kendisi aynı şiddeti evinde uygular. Türkiye’nin durumu da bunun gibidir.
Suriye’de Hristiyan avı başladı ve bunun önlemi alınmazsa savaş daha da şiddetlenecektir. Ortadoğu’da Trump’ın günlük açıklamalarına bakarak barışın bu topraklardan ne kadar uzak olduğunu görüyoruz. IŞİD, Êzidî kadınları ve çocukları kaçırıp esir pazarında satarken, gençlerin kafasını keserken, Türk askerini diri diri yakarken, Türkiye’nin önemli şehirlerinde bombalar patlatırken kendi ülkende binlerce insan ölürken sessiz kalanlar şimdi de Gazze için eylem yapıyorlar. Soykırım yapan bütün devletleri kınamak ve yargılamak en önemli insanlık vazifesidir. İkiyüzlülükle barış istenemez. Bunlar yaşandıkça barışın ne kadar zor ama imkansız olmadığını da görüyoruz.