Türkiye’nin en büyük ihtiyaçlarından birinin barış olduğunu belirten HDK Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, ‘Ortadoğu’daki gelişmeler Türkiye’ye ‘İç sorunlarını çöz’ diyor’ dedi
HDK Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, yürüttükleri çalışmaları, devletin atması gereken adımları ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri Mezopotamya Ajansı’na değerlendirdi. HDK Eşsözcüsü Meral Danış Beştaş, Ortadoğu’daki gelişmelerin, Türkiye’ye ‘kendi içindeki sorunlarını çöz’ dediğini ifade ederek, iktidarın süreci ağırdan aldığı yorumlarına dair, “Bu konuda ağırdan alma hali var. Tam kararsızlık da diyemiyorum. Dışarıda bekle-gör gibi bir politika seziliyor. Ama orada da bir tartışma olduğunu duyuyoruz” dedi.
Toplum sürece nasıl bakıyor?
Toplumun sürece nasıl baktığı ile ilgili Meral Danış Beştaş, şunları belirtti: “Doğrusu toplumun farklı katmanlarında farklı şekillerde dile geliyor. İlk dikkatimi çeken meselelerden biri güvensizlik. Bize değil iktidara bir güvensizlik ifade ediliyor. Kaygılı bir yaklaşım var. Bir yandan büyük bir istek ve çaba var ama diğer yandan da kafalarının köşesinde bir kaygı olmadığını söyleyemem. Kaygılı olmaları iktidarın yönetme biçimi ve yaptıklarıyla ilgilidir. Somut örneklemek gerekirse; 2015’ten bugüne kadar bir çökertme planı devreye sokuldu. Sonrasında Suruç Katliamı, 10 Ekim Katliamı oldu. 7 Haziran seçimleri iptal edildi. Eş genel başkanlarımızın içinde olduğu milletvekili grubunda olan bizler tutuklandık. O günden bugüne deyim yerindeyse sıkıyönetimi aşan bir süreç yaşandı ve bunlar Kürt halkının hafızasında yaşıyor. Hala cenazelerini arayan aileler. Hasta tutsak yakınları var. Sudan sebeplerle haklarında dava açılan 10 binler var. Bunun gibi birçok olgu tabii ki bu kaygıyı ve güvensizliği besliyor.”
Tek başına barış olamaz’
Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’taki çağrısına uluslararası kamuoyundan gelen desteğe dikkat çeken Meral Danış Beştaş, “Sadece devletler düzeyinde değil, toplumlar düzeyinde de destek buldu. Bugün dünyanın dört bir yanından filozofların, akademisyenlerin, Nobel ödüllü insanların çözüme ve barışa destek verdiği bir zaman diliminde yaşıyoruz. Ama Türkiye’de ne yaşanıyor? Toplumun bir kesimi yine düşman ilan ediliyor. CHP’li belediyelere yönelik atanan kayyumlar, tutuklamalar, her söz kuran insanın cezaevi tehdidiyle karşı karşıya kalmasıyla bir kutuplaştırma siyaseti yürütülüyor. Bunun illa bize yönelik olması gerekmiyor. Sonuçta Türkiye toplumunun tamamı bu sürecin tarafıdır. Bu süreçte sadece HDK, DEM Parti, Abdullah Öcalan ya da AKP-MHP olmamalı. Herkes olmalıdır. Çünkü bu süreç hepimizin hayatını etkileyecek bir süreç. Yaptığımız toplantılarda ‘Bu kadar baskı uygulayan, bu kadar yargıyı araçsallaştıran, halk iradesini tanımayan bir iktidardan ne bekliyorsunuz?’ deniliyor. Bizim için barış ve demokratik toplum mücadelesi asla birbirinden ayrı düşünülemez. Tek başına barış olamaz. PKK kendini feshetti. ‘Bu silahlı isyanı doğuran sebepler orta yerde durursa, demokrasizlik devam ederse nasıl çözüm olacak’ diyeceğiz. Biz herkes için adalet, herkes için demokrasi ve herkes için hak özgürlük mücadelesi yürütüyoruz” ifadelerini kullandı.
‘İktidar kendisine biat edilsin istiyor’
İktidarın CHP ve diğer muhalefete yönelik bir baskı politikası uyguladığını belirten Meral Danış Beştaş, “Bu baskılar HDK’ye de yapıldı. Operasyonlar oldu. 30 arkadaşımız tutuklandı. Şu anda 11 arkadaşımız hala cezaevinde. Buna benzer uygulamalar da sürece dair güvensizliği besleyen sebepler. Fakat bu saldırılar bizi yolumuzdan alıkoymadı, koyamaz. Çünkü barışı, mücadele edecek bir değer olarak görüyoruz. Bu baskılarla toplumun farklı kesimlerine ‘gitmeyin, çalışmayın, örgütlenmeyin’ mesajı vermeye çalışıyorlar. İktidar kendisine biat, tabi bir yurttaş topluluğu istiyor. Mücadelesizlik, dirençsizlik ve talepsizlik dayatılıyor. Bir adalet mücadelesine karşı dahi saldırı, gözaltı ve tutuklamalar var. Örneğin Fatih Altaylı tutuklandı. Kendisine fikir olarak yakın değilim. Ama Fatih Altaylı düşüncesi, eğilimi, bağlılığı ne olursa olsun gazeteci kimliğiyle tutuklanmıştır. HDK olarak bunların karşısında duruyoruz. Sonuç olarak bu süreçler sadece iktidarla değil halklarla yürütülür. Bütün yurttaşlar hedef kitledir ve bu masanın etrafındadır. Herkesin görüşünün değerli ve önemli olduğuna inanan bir yerden yaklaşıyoruz. Toplumun rızası çok hayati önemdedir” diye belirtti.
Komisyon Temmuz’da şekillenir
Meclis’te kurulması gündemde olan komisyona da değinen Meral Danış Beştaş, “Diyalog ve müzakere süreçlerinde görüşmelerin varacağı noktalar vardır. Bir de yasal değişikliklerin yapılması gerekiyor. Buradaki adres Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Sayın Öcalan da bunu söylüyor. Komisyona dair ‘nasıl kuralım, kaç kişiden kuralım, karar yeter sayısı nasıl olsun, ne zaman çalışmaya başlasın’ gibi birçok başlık var. Bunların hepsi değerlendirilecek. Önce bir iradenin ortaya çıkması lazım. Gördüğüm ve izlediğim kadarıyla İYİ Parti hariç buna karşı çıkan parti yok. Komisyon bir an önce kurulmalı. Bu hafta içinde olmasını bekliyoruz ve Temmuz ayı içinde şekillenecek diye bekliyoruz. Ondan sonra hangi değişikliklerin gündeme geleceğini peyderpey konuşuyor olacağız” dedi.
Yargı mekanizması değişmeli
Sürecin başarıya ulaşması için yargı mekanizmasının değiştirilmesi gerektiğini vurgulayan Meral Danış Beştaş, “Hakim ve Savcılar Kurulu (HSK) atamalarının adil olması gerekiyor. Demokratik bir anayasa diyoruz. Ana dilinde eğitim, yerel yönetimin güçlü bir şekilde yaşama geçmesi, kamusal alanda bütün dillerin kullanılabilmesi, yer isimlerinin değişmesi gerekir. Terörle Mücadele Kanunu gibi kanunların değişmesi gerekir” diye belirtti.
Ortadoğu’daki gelişmeler
Meral Danış Beştaş, son olarak Ortadoğu’da yaşanan gelişmelere değinerek, şöyle devam etti: “Yaşanan gelişmeler Türkiye’ye ‘kendi içini temizle, sorunlarını çöz’ diyor. ‘Temizlemeyi’ bir metafor olarak söylüyorum. Ortadoğu hakikaten son yüzyıllarda ilk defa bu kadar vahim boyutlarda ve bir çalkantı yaşıyor. Korkunç bir ortam. Egemen devletler, bu toprakları yeniden nasıl şekillendireceklerinin hesapları içindeler. Kesinlikle ne İsrail ne de İran’dan yana değiliz. Olmak zorunda da değiliz. Bizim bakacağımız şey oradaki yönetim şekilleridir, halklara yaklaşımıdır ve insanlık değerleridir. Bu meseleye buradan yaklaşırız. Dün İran’da iki Kürt genci idam edildi. İran’da halka zulmeden bir rejimden söz ediyoruz. İsrail de Gazze’de soykırım uyguluyor. Ortadoğu’nun demokratik bir kimliğe bürünmesini savunuyoruz. Kürtler ‘İsrail’den yana olsun’ gibi bir propaganda var. Biz Üçüncü Yolu temsil ediyoruz. İki tarafa da yaslanmak zorunda değiliz. Bu yönüyle savaş bölgelerinde yaşayan halkların bu haksızlığa boyun eğmemesi de çok önemli. Mesela önemli gelişmelerden bir tanesi de geçen hafta İsrail’de yaşandı. İran’a saldırı olmadan önce İsrail’de yüzbinlerin katıldığı bir protesto yürüyüşü yapıldı. İsrailliler Gazze’ye yönelik saldırılara karşı kendi ülkesini protesto ediyor. Bu yönüyle halkların bulundukları yerden yapacakları çok şey var.”
HABER MERKEZİ