• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
20 Eylül 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Mustafa Durmuş

Otokrasiden çıkış dersleri

20 Eylül 2025 Cumartesi - 12:27
Kategori: Mustafa Durmuş, Yazarlar
Otokrasiden çıkış dersleri

Yargı eliyle CHP’yi zayıflatmaya dönük operasyonlar şimdilik geri püskürtülmüş olsa da belediye başkanlarının ve CHP’li meclis üyelerinin parti değiştirmeye zorlanması gibi yollarla bu saldırılar devam ediyor ve daha da edecek gibi görünüyor.

Zira seçmen kitlesini büyük ölçüde kaybetmiş, ekonomik sorunları çözememiş, halkın daha da yoksullaşmasına neden olmuş otoriter bir iktidarın, iktidarda kalabilmek için artık birinci parti olduğu kesin olan CHP’yi hedef almaktan başka yolu yok. Bir diğer yol kuşkusuz seçimli otokrasiye son verip, seçimlerin yapılmadığı, siyasal partilerin kapatıldığı açık bir diktatörlüğe geçiştir. Bu alternatifin de iktidarın son çare olarak başvuracağı bir alternatif olduğu unutulmamalı.

Trump ve Erdoğan’ın muhalefete ilişkin benzer politikaları

İktidar Bloku Türkiye’de muhalefeti yargı eliyle belediyelere yapılan operasyonlar ve kayyımlar üzerinden sıkıştırırken, ABD’de Trump, Chicago, Baltimore, New York gibi Demokratlar tarafından kontrol edilen eyaletlere de Ulusal Muhafızları göndermeyi planlıyor. Keza son yargı atamalarıyla Trump, daha önce terfi ettirdiği yargıçların yeterince muhafazakâr olmadığına karar verdi. Ona göre, yargıçlar, şahin MAGA destekçileri olmak zorunda. Muhafazakâr bir hukuk örgütü olan Federalist Society, Trump’ın Yüksek Mahkeme’nin mevcut muhafazakâr çoğunluğunu oluşturmasına yardımcı oldu. Ancak Trump, bu topluluğun önerdiği yargıçlar da dahil olmak üzere, gümrük vergileri ve diğer politikalarına karşı çıkan muhafazakâr yargıçları sert bir şekilde eleştiriyor. İkinci döneminde Trump, artık kendi yönetiminin politikalarına herhangi bir zorluk çıkartmayacak olan militan yargıçlara odaklandı. (1)

Otokrasiler dünyada yükselişte

Rejimin demokrasiyi yok ederek giderek daha da otoriterleşmesi sadece Türkiye ve ABD ile sınırlı bir olgu değil. V-Dem Enstitüsü’ne göre, otoriter rejimler şu anda dünya nüfusunun yüzde 70’inden fazlasını yönetiyor. Öyle ki dünyadaki her dört kişiden yaklaşık üçü (yüzde 72) şu anda otokrasi altında yaşıyor. Bu oran 1978’den bu yana en yüksek seviyeye ulaşmış durumda. (2)

Bir başka küresel demokrasi gözlemcisi olan Freedom House, dünya nüfusunun yalnızca yüzde 20’sinin “özgür” olarak değerlendirilebilecek ülkelerde yaşadığını bildiriyor.  Bu kuruluş her yıl yayınladığı “Dünyada Özgürlük Raporu” ile 200’ü aşkın ülke ve bölgede insanların siyasi haklara ve sivil özgürlüklere erişimini analiz ediyor. Çünkü seçme (oy kullanma) hakkından ifade özgürlüğüne ve kanun önünde eşitliğe kadar uzanan bireysel özgürlükler devlet veya devlet dışı aktörler tarafından etkilenebiliyor.

Kuruluşun bu yılki raporuna göre Türkiye 100 üzerinden 33 puan ile “özgür olmayan yarı otoriter rejime sahip ülke” konumunda. Ülkenin siyasi haklar kriterinde puanı 40 üzerinden 17 ve sivil özgürlüklerde 60 üzerinden 16 puan. Son 10 yılda dünyada özgürlüklerin en fazla azaldığı ilk 8 ülke arasında yer alıyor. (3)

Özetle, son 15 yıldır, küresel olarak demokraside hızlı bir düşüşe tanık oluyoruz. Macaristan’dan Hong Kong’a, Hindistan’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne ve Rusya’dan Türkiye’ye kadar, demokratik kurumlar benzeri görülmemiş bir hızla çöküyor. Türkiye’deki İktidar Bloku dünyadaki, özellikle de ABD’deki, otoriterleşme eğiliminden de güç alıyor ve kendi otoriterliğini meşrulaştırıyor.

Tarih tekerrür mü ediyor?

Sadece Türkiye’deki aşırı sağın değil, demokrasinin beşiği Avrupa’da da aşırı sağın yükselişi söz konusu. Öyle ki Almanya’nın aşırı sağının da köktenci bir güç devşirme planı yaptığı yakınlarda ortaya çıktı. Aşırı sağcı Alternative für Deutschland Partisinden (AfD) sızan bir belge, Donald Trump’ın izlediği otoriterleşme stratejisinin Avrupa’daki sağcı partiler tarafından nasıl taklit edildiğine ışık tutuyor. Federal seçimlerde yüzde 20,6 ile ikinci olan AfD, Alman istihbarat kurumları tarafından “aşırılık yanlısı” olarak tanımlanan ve ırkçı politikalarının özgür demokratik düzenle bağdaşmadığı ilan edilen bir parti. Bu yüzden de merkez sağ CDU-CSU tarafından benimsenen “güvenlik duvarı” politikasıyla şu anda ulusal düzeyde olası bir sağ koalisyonun dışında tutuluyor. Ancak yerel düzeyde yasağa istisnalar getirilmeye başlandı ve ocak ayında Almanya Şansölyesi Friedrich Merz iç göçü kısıtlayan yeni bir yasayı geçirmek için AfD’ye güvenmek zorunda kaldı. (4)

Demokrasi yavaş yavaş yok ediliyor

Askeri darbelerde cuntacı generaller bir gecede iktidarı ele geçirirler. Sivil cumhurbaşkanları ise (2016’da OHAL’in ilan edilmesinde yaşandığı gibi), sıkıyönetim ilan ettiklerinde olağanüstü hâl yetkilerini devralır ve hemen diktatörler gibi yönetmeye başlarlar.

Ancak günümüzde demokrasiyi yok etmenin daha yaygın bir yöntemi, ona binlerce yara açarak öldürmektir. Bu yolda seçilmiş liderler demokratik kurumları yavaş yavaş zayıflatır ve daha fazla yürütme yetkisi biriktirirler ve bir gün demokrasi ölümcül bir şekilde tehlikeye girer.

Nitekim, 2000 yılında ilk kez devlet başkanı seçilen Vladimir Putin, bu şekilde Rusya’nın ömür boyu lideri haline geldi. Viktor Orban, 2010 yılında Macaristan başbakanı oldu ve Putin’in örneğini bilinçli olarak takip ederek o günden beri Macaristan’ı yönetiyor. Türkiye’deki iktidar blokunun da benzer bir beklenti içinde olduğu artık herkesin bildiği bir şey.

Bir başka anlatımla, günümüzde otokratlar, geçen yüzyılda sıklıkla yaptıkları gibi darbelerle siyasi iktidarı ele geçirmiyorlar, bunun yerine demokrasinin içsel zayıflıklarını istismar ederek seçimler yoluyla iktidarı ele geçiriyorlar. Genellikle bu otokratlar, seçimlerin hala yapıldığı, ancak otokratların iktidarda kalmasını sağlamak için büyük ölçüde manipüle edildiği seçimli otokrasileri kuruyorlar. Ancak zamanla, küresel eğilim bu seçimli otokrasilerinin çoğunun doğrudan (açık) diktatörlüklere dönüşeceğini gösteriyor.

Otoriterlik nasıl güçleniyor?

Tarih demokrasilerin bir gecede ortadan kalkmadığını, yavaşça, kasıtlı olarak, parça parça çürütüldüğünü gösteriyor. Bunu mümkün kılan etkenleri şöyle sıralamak mümkün:

İlk olarak, otoriterler açısından tüm muhalefeti birden susturmaya gerek yoktur. Yeterince yalan, yarı gerçek ve komplo teorileri ile toplumu adeta bir bombardımana tabi tutmak yeterlidir. Böylece insanlar artık neye inanacaklarını bilemezler. İnsanların devlet tarafından yönetilen medya, propaganda ağları ve sosyal medya manipülasyonu ile sürekli bir paranoya ve kızgınlık duygusuna tabi tutulmaları yeterli olur.

İkinci olarak, otoriterlerin düşmanlara ihtiyacı vardır. Milliyetçiliği körükler, toplumun değişik kesimlerini birbirine düşürür ve iktidarını pekiştirmek için ırk, din, inanç ve kimliği kullanırlar: “eğer bizimle birlikte değilseniz, bizim düşmanımızsınızdır ve bu da sizi etkisiz hale getirilecek bir hain yapar”.

Üçüncü olarak, kurumları ve yargıyı yavaşça ve sessizce ele geçirirler, basını, medyayı yozlaştırırlar, tekellerine alırlar, seçimlere hile karıştırırlar. Tıpkı kumarhanelerde günün sonunda kazanan kasa olduğu gibi, öyle seçim yasası düzenlemeleri yaparlar ki (demokratik görünse de), kazanan hep kendileri olur.

Dördüncü olarak, otoriterler insanlara sahte, geçmiş bir “altın çağ” pazarlarlar. Trump’ın “Amerika’yı Yeniden Büyük Yap/MAGA” söylemi, Putin’in “Sovyet Nostaljisi”, Orbán’ın “Beyaz Hıristiyan Milliyetçiliği” ve Erdoğan’ın “Türkiye Yüzyılı” sloganı aynı amaca sahiptir: Hayal kırıklığı içindeki kitlelere geçmişin çarpıtılmış destansı tarihiyle süslenmiş sahte bir gelecek vaat ederek yanlarında tutmak.

Beşinci olarak, otokrasilerin yükselişinin yanı sıra küresel çapta, çok daha az dikkat çeken ancak daha da istikrarsızlaştırıcı olabilen ikinci bir kriz daha yaşanıyor.  Bu kriz Hristiyanlık, Yahudilik, İslamiyet ve Hinduizm gibi tüm büyük dinlerde, iktidar/güç düşkünü, maddi çıkar peşinde olan seçkinler, kültürel yerinden edilmenin doğurduğu yalnızlık, korku ve endişeyi istismar ederek, insanları, dinsel egemenliğin düşmanları olarak algılananları toplumdan temizlemeyi, seküler kurumları ele geçirip teokrasi ile değiştirmeyi meşrulaştıran görüşlere yönlendiriyorlar. Bu yönde savaş hatları çiziliyor, şiddet içeren söylemler ve şiddet artıyor. Nitekim Türkiye’de bir süredir İslam’ın siyasallaşarak hem kamusal hem de özel alanda giderek belirleyici bir hale geldiği bir süreç yaşanıyor.

Diğer yandan dini sağladığı kutsal koruma kalkanı (kutsal kanopi) giderek parçalanıyor.

Sosyolojide kullanılan “kutsal kanopi” kavramı, dinin topluluklar üzerinde koruyucu bir kubbe oluşturduğu, insanlara ortak bir anlam, ortak değerler ve beşikten mezara kadar evrendeki yerleri hakkında bir güvenlik duygusu verdiği fikrini ifade eder. İnsanlık tarihinin büyük bir bölümünde bu kanopiler ayakta kaldı. Ancak bugün tüm dünyada bu kutsal kanopi yırtılıyor. Her büyük inanç geleneğinde bu durum gerçekleşiyor. İnsanlar bu kutsal koruma hissini yitirdiklerinde, hızla değişen dünyada eski kesinlikler artık geçerli olmadığında, daha tehlikeli bir şey oluyor ve aşırı sağcı bir radikalleşmeye yatkın hale geliyorlar. Çünkü otoriter hareketler, başarıya kriz içindeki, kafası karışık toplulukları sömürerek ulaşırlar. (5)

Son olarak, küreselleşme, yapay zekâ ve dijitalleşme gibi teknolojik devrimler hem seküler otoritenin hem de geleneksel inancın temellerinin sarsılmasını hızlandırıyor. Ulus devletler artık sadece küresel pazarları değil, bilgi akışını da kontrol edemiyorlar. Dini kurumlarsa, bilimsel bilgi ve kültürel değişim karşısında ahlaki otoritesini koruyamıyorlar. Hem devlet hem de Tanrı güçsüz göründüğünde, korku, yalnızlık ve endişe ile tetiklenen insanlar her ikisinin de daha radikal otoriter versiyonlarına yönelme eğilimine giriyorlar.

Yani insanlar, geleneksel dini söylemler ve uygulamalar yeterli olmadığında, radikal teolojiyi benimsiyorlar. Hem devlet hem de Tanrı vaatlerini yerine getiremediğinde, komplo teorileri ve kültler gelişiyor ve bu başarısızlıkların her biri diğerini güçlendiriyor. Bunun kaçınılmaz sonucu ise demokrasinin yok olması ve seçimli otokrasi ya da faşizm gibi açık diktatörlüklerin bu boşluğu doldurmasıdır.

Sonuç olarak

Temsili demokrasiye olan inanç ve güven zayıfladıkça, insanlar otoriter liderlere ve partilere yöneliyorlar. Otoriterlik onlara demokrasinin sunmadığı bazı şeyleri; kesinlik, güç ve kişisel avantaj elde etmeyi sunuyor. Bazıları için bu sahip olacakları nüfuzun cazibesidir. Diğerleri içinse değerlerinin kutsal kabul edilerek tartışılmadığı bir geçmişe duyulan nostaljidir. Birçoğu için de otoriterliği iktidar ve zenginliğe giden daha doğrudan bir yol olarak görmeleridir.

İnsanlık bir dönemin sonuna daha geliyor. Kapitalizm üzerinde vücut bulan liberal demokrasinin tanıdık simgeleri, nesiller boyunca siyasi manzaramızı şekillendiren kurumlar, normlar ve varsayımlar gözlerimizin önünde birer birer çöküyor.

Küresel değişimin hızı, daha yavaş ve daha istikrarlı bir dünya için tasarlanmış demokratik sistemlerin uyum sağlama kapasitesini aşıyor. Gelir ve servet eşitsizlikleri başta olmak üzere artan eşitsizlikler, yabancılaşmayı artıran, işçi sınıfını gücünü zayıflatan hızlı teknolojik dönüşüm, ekonomik krizler, savaşlar, önlenemeyen iklim krizleri ve kitlesel göçler, demokrasinin zayıflıklarını gözler önüne seriyor ve otoriter rejimlerin ve aşırı sağcı hareketlerin istismar etmesine yardımcı oluyor.

Bu gerçek de demokratik, özgürlükçü sol bir muhalefetin kendisini sadece iktidar partilerine muhalefet olarak konumlandırmasının yanlışlığını, demokratik kurum ve kültürdeki bu çaptaki bir aşınmaya kapitalizmin ve defolu temsili demokrasilerin neden olduğunun bilincinde olarak, başka bir demokrasi savunusu yapması gerektiğini ortaya koyuyor.

Devam edecek: Nasıl bir demokrasiye ihtiyacımız var?

Anahtar sözcükler: Doğrudan demokrasi, Kutsal Koruma Kalkanı, Otokrasi, Temsili demokrasi.

Dipnotlar:

  • https://www.counterpunch.org/slow-motion-authoritarianism (9 September 2025).
  • V-Dem Institute, Democracy Report 2025, 25 Years of Autocratization – Democracy Trumped?, 6, 2025.
  • Freedom House, Freedom in the World 2025, The Uphill Battle to Safeguard Rights, 9, s. 2025.
  • https://www.socialeurope.eu/europes–far–right–copies–trump–and-its-working (16 July 2025).
  • https://antiauthoritarianplaybook.substack.com/p/calling-people-of-faith (11 September 2025).

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Kocaeli’de 77 milyon liralık MESEM davası

Sonraki Haber

Artvin’de sağanak: Dereler taştı, köy yolları ulaşıma kapandı

Sonraki Haber
Artvin’de sağanak: Dereler taştı, köy yolları ulaşıma kapandı

Artvin’de sağanak: Dereler taştı, köy yolları ulaşıma kapandı

SON HABERLER

Galatasaray’da bin 69’uncu eylem: 31 yıldır evlerine dönmediler

Galatasaray’da bin 69’uncu eylem: 31 yıldır evlerine dönmediler

Yazar: Reyhan Hacıoğlu
20 Eylül 2025

Prof. Khalidi’den Abdullah Öcalan’ın çağrısına destek

Prof. Khalidi’den Abdullah Öcalan’ın çağrısına destek

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
20 Eylül 2025

Kayıp yakınları 3 kentte eylemdeydi

Kayıp yakınları 3 kentte eylemdeydi

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
20 Eylül 2025

Apê Musa katledildiği yerde anıldı: Hakikati yazmaya devam edeceğiz

Apê Musa katledildiği yerde anıldı: Hakikati yazmaya devam edeceğiz

Yazar: Aziz Oruç
20 Eylül 2025

Artvin’de sağanak: Dereler taştı, köy yolları ulaşıma kapandı

Artvin’de sağanak: Dereler taştı, köy yolları ulaşıma kapandı

Yazar: Özge Kar
20 Eylül 2025

Otokrasiden çıkış dersleri

Otokrasiden çıkış dersleri

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
20 Eylül 2025

Kocaeli’de 77 milyon liralık MESEM davası

Kocaeli’de 77 milyon liralık MESEM davası

Yazar: Özge Kar
20 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır