• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
9 Eylül 2025 Salı
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Mustafa Durmuş

Otoriter rejimlerin ve açık diktatörlüklerin büyük sermaye ile ortaklığı

9 Eylül 2025 Salı - 09:07
Kategori: Mustafa Durmuş, Yazarlar
Bu yılki ‘Dünya Barış Günü’ diğer yıllardakinden neden daha önemli?

Bir önceki yazımda, CHP örgütüne yönelik çok yönlü saldırılarıyla ülkedeki otoriter rejimin giderek vites yükselttiğini ve açık bir diktatörlüğe dönüşmeye başladığını yazmıştım.

Tanımı itibarıyla “faşizm” kapitalizme özgü bir açık diktatörlüktür. Özetle burjuva demokrasisinin ve özgürlüklerinin bütünüyle ortadan kaldırılmasıdır. Egemen sınıf finans kapital, kapitalist sistemin tüm çelişkilerinin had safhaya ulaşması nedeniyle, demokrasiyi ve hukuku reddeder ve faşizme yönelir.

Faşizm emekçi halkların ve ezilen kimliklerin düşmanı bir açık diktatörlüktür!

Yani faşizm kapitalist ayrışmanın bir ürünüdür, işçi sınıfına karşı bir terör, kaba bir saldırı aracıdır, işçi örgütlenmelerinin yok edilmesidir, sınıf sendikalarının dağıtılmasıdır, demokrat, sosyal demokrat, sosyalist ve komünist partilerin, muhalif medyanın yasaklanmasıdır, muhaliflerin kitleler halinde tutuklanmaları, işkencelere uğramaları ve katledilmeleri demektir. Onun bu sosyolojik özelliği onu herhangi bir polis devletinden ayıran temel özelliktir.

Faşizm, özel birtakım durumlar nedeniyle kapitalist toplumun yönetilme biçimine ciddi meydan okuma söz konusu olduğunda, buna sistemin verdiği özgün bir yanıttır. Ancak burjuvazinin basit, sıradan bir isteği değildir.

Faşizm sadece işçi sınıfının zayıflığının bir belirtisi değil, aynı zamanda burjuvazinin zayıflığının da bir sonucudur.  Burjuvazi sınıf egemenliğini güçlendirmek için bir kitle temeli oluşturmak ya da kitle temelini korumak zorundadır.  Diğer bir açık diktatörlük biçimi olan askeri diktatörlüklerden (12 Eylül Askeri Diktatörlüğü gibi) farkı da böyle bir kitle tabanına sahip olmasıdır.

Finans kapital ekonomik kriz ve yükselen işçi sınıfı hareketi nedeniyle faşizme yol verir

Aynı yazıda ekonomik kriz ve kemer sıkma politikalarının faşizm gibi açık diktatörlüklerin ebesi olduğunu da vurgulamıştım.

Nitekim tarih bize, demokrasi zayıfladığında büyük sermaye şirketlerinin kârlarını korumak için yeni iktidar yapısına uyum sağlayacağı gibi çok önemli bir sonuç sunar. Öyle ki büyük sermaye şirketleri Nazi Almanya’sı, Mussolini’nin İtalya’sı, Pinochet’in Şili’si ve daha birçok örnekte olduğu gibi, baskı, emek sömürüsü ve siyasi tasfiyelere aktif olarak destek verdiler.

Nitekim tarihte, 1929 Büyük Depresyonu gibi ciddi iktisadi krizlerin, (devrimcilerin, komünistlerin etkinliğinin artması ve sistemi tehdit etmesi kadar), Fransa, Almanya ve İtalya’da faşist hareketlerin ortaya çıkışları ve iktidara gelişleri üzerinde çok etkili olduğu ve faşizmin toplumda yer bulması, yeşermesi için ortam hazırladıkları görülüyor.

Büyük sermaye ve devlet iş birliği

Bu tür büyük krizlerden kapitalizmin çıkışı son tahlilde faturayı işçi sınıfına kesmek biçiminde olur (2008 finansal krizinden bu yana yapılmaya çalışılan da özünde budur). Bu bağlamda Alman kapitalistleri de Hitler’i, ülkeyi ekonomik krizden çıkartacak ve sermayeye Avrupa’da yeni imkânlar sağlayacak, sömürü düzenini pekiştirecek, örgütlü işçilerin ve komünistlerin canına okuyacak bir kurtarıcı olarak gördüler ve desteklerini esirgemediler.

Bugünkü yazımda ise otoriter rejimler ve açık diktatörlüklerle sermaye grupları arasındaki iş birliğine değineceğim. Buradan hareketle de anti faşist mücadelenin sadece sömürgeci faşist devlet aygıtına ve faşist milislere değil, aynı zamanda faşizm ile iş birliği içindeki sermaye gruplarına karşı da yürütülmesi gerektiğine vurgu yapacağım.

Çünkü büyük sermaye şirketleri tarihsel olarak, kârlarını korudukları ve büyüttükleri sürece otoriter rejimlerle ve açık diktatörlüklerle iş birliği yaptılar. Bugün de bu durumun tekrarlanmaması için hiçbir neden yok. Kapitalizmin mantığı, kâr maksimizasyonunu ve pazar genişlemesini etik kaygıların üzerinde tuttuğundan, kapitalizm bu tür sermaye şirketlerinin otoriterlikten, baskıdan ve hatta kitlesel zulümlerden faydalanmalarının önünü açıyor.

Tarihsel örnekler

Üçüncü Reich döneminde Almanya’da birçok şirket soykırım, zorla çalıştırma ve savaş vurgunculuğu da dahil olmak üzere Nazi zulmünden aktif olarak yararlandı, hatta bu zulmü kolaylaştırdı.

Örneğin; Bayer’in o dönemki ana şirketi IG Farben toplama kamplarında milyonlarca insanı öldürmek için kullanılan Zyklon B gazını geliştirdi ve tedarik etti. IBM’in Hollerith delikli kart sistemi Naziler tarafından Yahudileri, Romanları ve diğer zulüm gören grupları verimli bir şekilde takip etmek, sınıflandırmak ve toplama kamplarına göndermek için kullanıldı. Hugo Boss zorla çalıştırılan işçilerle SS, SA ve Hitler Gençliği için üniformalar üretti. BMW ve Daimler-Benz (Mercedes) Nazi savaş çabaları için hayati öneme sahip uçak motorları, askeri araçlar ve diğer makineleri üretti. Bir çelik ve silah üreticisi olan Krupp Naziler için tank, silah ve mühimmat üretti.(1)

Otoriter rejimler ve açık diktatörlükler piyasalara hâkim oldukları görüntüsünü verseler de hem sermaye ile hem de piyasalarla bütünleşirler ve ülkenin ihtiyacı olan reformları yapmak yerine ülkeyi aşırı milliyetçi sembollerle bezerler. Ekonomi ve piyasa üzerinde kontrole öncelik veriyormuş görünseler de sanayileri kamulaştırmak yerine, sermaye gücünü yönetişime entegre etmeye çalışırlar. Bu, büyük endüstrilerin ekonomik ayrıcalıklar, de regülasyon (düzenlemeden çekilme) ve kazançlı devlet ihaleleri karşılığında otoriter yöneticilerle iş birliği yapması demektir.

Çağdaş kapitalizmin iş birlikçi sektörleri

Bugünün kapitalizminde otoriterlikle ve açık diktatörlüklerle en uyumlu sektörlerin başında büyük “teknoloji ve gözetim sektörü” geliyor. Elon Musk’ın Twitter/X üzerindeki kontrolü, aşırı sağ ile uyumu ve otoriter liderlerle artan bağları, teknoloji devlerinin otoriter kontrolü nasıl kolaylaştırabileceğini gösteriyor.

“Askeri-sanayi karması sektörü” açık diktatörlüklerle uyumlu bir diğer sektördür. Savunma sanayi müteahhitleri, sürekli savaşlardan, militarize edilmiş sınırlardan ve halk ayaklanmalarını bastırma gayretlerinden faydalanırlar. ABD ve Avrupa’da Lockheed Martin, Raytheon ve Boeing gibi şirketlerin, otoriter militarizasyondan büyük kârlar sağladıkları biliniyor.

Türkiye’de mevcut otoriter iktidarın birincil öncelik verdiği sektörün savunma sanayi olduğu unutulmamalıdır. Öyle ki ihracatı geçen yıl 7 milyar doların üzerine çıkan bu sektör bu yıl 10 milyar dolarlık bir ihracat hedefliyor. (2)

İnşaat, enerji, alt yapı

Türkiye’deki otoriterleşmenin önemli bir iktisadi ayağı durumunda olan özellikle de büyük inşaat, enerji ve alt yapı projelerine özellikle vurgu yapmak gerekiyor. Çünkü bu projeler iktidarı ekonomik ve politik olarak güçlendirirken, “Beşli Çete” olarak da simgeleştirilen iktidara çok yakın bir seçkin sermaye grubunu yarattı.

Bu sermaye kesimleri bu yıl 3 trilyon TL’yi bulacak olan vergi indirimi, istisna ve muafiyetlerinden yararlandığı gibi yabancı kaynak ile yapılan çok büyük alt yapı ve üst yapı yatırımlarından da faydalanan bir yandaş kesim. Bu yatırımlara sadece kullandığı dış kredilerle ilgili olarak Hazine garantisi verilmiyor, aynı zamanda hizmet satın alma garantisi de veriliyor. Bu garantiler halktan kesilen vergilerle bu şirketlere ödeniyor.

Aşağıdaki tablo Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerine verilen Hazine garantilerinin büyüklüğünü gösteriyor. Buna göre, 2017-2027 yıllarını kapsayan 10 yıllık dönemde KÖİ garanti ödemeleri 1 trilyon TL’yi aşacak. (3)

Son 23 yılda dış borçlara ödenen faiz ise (yüzde 45’i kamu borcu) 269 milyar doları buluyor. Özel sektörün aldığı dış borçların önemli bir kısmına da Hazine garantisi verilmiş durumda. Kısaca otoriter rejim ile belli büyük sermaye çevrelerinin organik bir ilişki içinde olduğu ekonomi politik bir sistemden söz ediyoruz.

Sonuç olarak

“Anti faşist birleşik cephe” ya da “demokrasi cephesinin” içinin doldurulması gerekir:

Otoriterlikle ve/veya açık diktatörlükle mücadelede tüm demokrasi güçlerini birlikte mücadeleye çağırırken, bu yapı ile iş birliği içinde olan sermaye şirketlerinin de deşifre edilmesi gerekiyor.

Ayrıca başta bu şirketlerde çalışan işçiler olmak üzere, tüm işçi sınıfının ve işçi sendikalarının büyük sermaye-faşizm iş birliğine karşı bir direniş örgütlemesi gerekiyor. (Emek örgütlenmesinin sermaye-faşizm iş birliğine karşı en güçlü araçlardan biri olduğu tarihsel olarak kanıtlanmıştır).

Keza otoriter rejimle bağlantılı bu sermaye şirketlerine bağımlı olmayan, işçi, çiftçi, üretici kooperatifleri gibi kooperatifler ve komünler gibi alternatif ekonomik sistemler kurulmalıdır.

Anti faşist mücadele sadece otoriter-açık diktatörlüğe direnmek değil, böyle bir otoriterliğin gelişmesine olanak tanıyan ekonomik teşvikleri ortadan kaldırmaya yönelik olmak durumundadır.

Özetle, demokratik muhalefeti bir blok olarak örgütleyerek, büyük sermaye şirketlerini hesap verebilir hale getirerek, tekelci yapıları dağıtarak, işçileri örgütleyerek, sendikaları güçlendirerek ve alternatif ekonomiler yaratarak, büyük sermaye şirketlerinin ve siyasal iktidarın demokratik muhalefet üzerindeki baskılarını göğüslemek gereklidir.

Dip notlar:

  • https://antiauthoritarianplaybook.substack.com/p/keep-your-eyes-on-big-business(14 July 2025).
  • https://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiyenin-savunma-sanayisi-ihracat (18 Temmuz 2025).
  • Haftalık Ekonomik, Sosyal ve Finansal Göstergeler, CHP TBMM Grubu (5 Eylül 2025).
PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

İsrail, Humus ve Lazkiye’de askeri noktaları bombaladı

Sonraki Haber

New York Times: Suriye’de otoriterlik devam ediyor

Sonraki Haber
New York Times: Suriye’de otoriterlik devam ediyor

New York Times: Suriye’de otoriterlik devam ediyor

SON HABERLER

Şüpheli ölümde uzman çavuş serbest bırakıldı

Şüpheli ölümde uzman çavuş serbest bırakıldı

Yazar: Heval Elçi
9 Eylül 2025

Özgür Özel: Haklıyız, teslim olmayacağız

Özgür Özel: Haklıyız, teslim olmayacağız

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
9 Eylül 2025

Uluslararası sendika ve örgütlerden ‘Umut Hakkı’ çağrısı

Uluslararası sendika ve örgütlerden ‘Umut Hakkı’ çağrısı

Yazar: Heval Elçi
9 Eylül 2025

Süveyda halkının trajedisi tuvale taşındı

Süveyda halkının trajedisi tuvale taşındı

Yazar: Bedri Adanır
9 Eylül 2025

HDP’ye saldırı davasında 3 kişi hakkında beraat

HDP’ye saldırı davasında 3 kişi hakkında beraat

Yazar: Heval Elçi
9 Eylül 2025

Meme kanserinde yeni keşif: Uykudaki kanser hücreleri yok edilebilecek

Meme kanserinde yeni keşif: Uykudaki kanser hücreleri yok edilebilecek

Yazar: Nazlı Buket Yazıcı
9 Eylül 2025

Besta’daki eko-kırıma karşı yürüyüş

Besta’daki eko-kırıma karşı yürüyüş

Yazar: Heval Elçi
9 Eylül 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır