Tüm yaşamı boyunca duruşu ve direnişiyle Özgür Basın emekçilerine yol gösteren Hüseyin Aykol, 70 gündür hastanede devam eden direnişiyle de yol göstermeye devam ediyor
Gazetemiz yazarı Hüseyin Aykol 14 Ekimde evinde geçirdiği beyin kanaması nedeniyle Sincan Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırıldı ve 70 gündür hastanenin yoğun bakımında tedavisi devam ediyor. Hüseyin Aykol Özgür Basın’da yaklaşık 35 yıldır aralıksız yazıyor. Ömrü yazmakla geçen birini yazmak kolay değil. Bir gazeteci gözaltına alındığında ya da katledildiğinde “Kalemi yerde kalmayacak” sözü çok kullanılır. Hüseyin Hoca’nın mücadelesi de bu sloganın en yalın hali. 1990’lardan bugüne hiçbir arkadaşının kalemini yerde bırakmadı.
Özgür Basın geleneğinin devamı olan gazetelerde onlarca, yüzlerce haber, röportaj, makaleleri yayınlandı. Elbette böyle bir birikime sahip olan Hüseyin Hoca, “Ortadoğu denkleminde İsrail-Türkiye ilişkileri” konusundan tutun da ki gününüzde halen güncelliğini koruyan “Türkiye’de solun trajedisi”, “Aykırı kadınlar: Osmanlı’dan günümüze devrimci kadın portreleri” gibi birçok kitap kaleme aldı. Son yazdığı kitap ise yaşamının izdüşümüne denk gelen “Özgür Basın Tarihi” oldu.
Defalarca tutuklandı cezaevinde susmadı ve çıktıktan sonra yine yazmaya devam etti. Kalemi hiç susmadı, baskı, zulüm ve zorbalığa karşı “Susturamazsınız” manşeti attı. Bu susturulamayan gerçekliği de “Susturulamayanlar: Özgür Basın Geleneği” kitabında anlattı.
Son olarak Yeni Yaşam gazetesinden “İçeriden” köşesi ile esir alınan siyasi tutsakların kalemi oldu. Son günlerde etrafta şu cümleyi çok duyar olduk; “Tutuklandığımda ilk Hüseyin hoca bana yazmıştı”.
Arşivleriyle tanındı
Özgür Basın emekçileri için Hüseyin Aykol her zaman hafızası ve tuttuğu arşivlerle tanındı. Tarihsel bir konunun yıldönümünü öğrenmek istiyorsanız adres Hüseyin Hoca’dır. Hem olayı yaşıyordu, hem de tarihe not düşerdi.

Hüseyin Hoca hastaneye kaldırıldığından beri iki kez yolum Ankara’ya düştü her ikisinde de ilk yaptığım şeylerden biri gidip hastanede ziyaret etmek oldu. Belki görme imkanı olmadı, fakat onun bulunduğu mekana gitmek bile insana ayrı bir heyecan katıyor. Günlerdir hastaneden ayrılmayan hocanın hayat arkadaşı Nuray Çevirmen bir yandan ziyaretçiler ile ilgileniyor bir yandan da doktorlardan aldığı bilgileri ziyaretçilerle paylaşıyor. Nuray Çevirmen büyük bir emek ve özveri ile hocanın bir an önce sağlığına kavuşması için çabalıyor.
70 gündür direniyor
Bugün itibari ile tam 70 gündür Hüseyin Aykol hastanede büyük bir direniş sergiliyor. Ömrü direniş ile geçen birinden de ancak böyle bir direniş beklenir. 70 yaşındaki Hüseyin Hoca’nın her bir yılı büyük emek, direniş ve bedellerle dolu. Hastanedeki 70 günün her bir günü aynı şekilde direniş ile devam ediyor. Hasta yatağında bile bir direniş örneğini göstererek direnişi öğretmeye, anlatmaya devam ediyor.
‘Verdiği sözü tutmak için direniyor’
Hastalanmadan kısa bir süre önce ajansın Ankara bürosunda muhabir arkadaşlar onun doğum gününü kutluyor. Kutlamada alınan kayıtta şöyle diyor; “Musa Anter 55 yıllık şahitlik yaptı, benim de 50 yıl oldu, 35 yıldır Özgür Basında çalışıyorum. Eğer beynim cozutmazsa (sorun çıkarmazsa) 80 yaşına kadar sizinle devam edeceğim.” Bu konuşmadan birkaç hafta sonra beyin kanaması geçirdi ve o günden bu yana verdiği sözü tutmak için direniyor. Aslında bu anekdot Hüseyin Hoca’nın ne kadar öngörülü bir gazeteci olduğunu ortaya koyuyor.
Musa Anter’e rapor
Hüseyin Hoca ile en son 20 Eylül’de Diyarbakır Seyrantepe’de Musa Anter’in katledildiği yerde katıldığımız anmada karşılaştık. Hüseyin Hoca’nın hal hatırını, sağlığını sorduğumda; “70 yaşına girdim, bakalım bundan sonra ne olacak” yanıtını vermişti. Hüseyin Hoca o anmada Apê Musa’ya hitaben şöyle demişti; “Musa Anter bak; bugünde buraya geldik sana bir yıllık raporu sunmaya. Çok isterdim, bu senede hiçbir gazeteci katledilmedi, tutuklanmadı demeyi ancak öyle olmadı. Birçok arkadaşımız tutuklandı. Gazeteciler kalleşçe katledildi. Mücadelemiz tüm saldırılara rağmen devam edecek.”
Anılarla dolu odası
Hastane ziyaretinden sonra Hüseyin Hoca’nın çalıştığı büroya gittim. Bürodaki arkadaşlar hocanın odasını gösterdi. 70 gündür hocanın ayak basmadığı odasına girdim. Odanın birçok anı ve duyguya şahitlik ettiği hissediliyor. Duvarlara baktığımızda yıllarca bu büroda beraber çalıştığı gazeteci arkadaşı Nagihan Akarsel’in fotoğrafı ilkin insanın gözüne çarpıyor. Fotoğraf çalışma masasının tam karşısında duruyor.
Yine duvarlarda bir yıl önce Rojava’da katledilen gazeteci Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’in gülümseyen yüzleri sizi selamlıyor. Duvarlarda başta Apê Musa ve Gurbetelli Ersöz olmak üzere birçok basın şehidinin fotoğrafları yer alıyor.
Gazeteci arkadaşlarımızın davaları

Ajansın bürosundaki panoda yılın önemli günlerinin yer aldığı bir belge asılı duruyor. Bu da işini ne kadar titizlikle yaptığını gösteriyor. Bir diğer duvarda ise tutuklu gazetecilerin bulunduğu bir liste var. Listede hangi gazeteci nerede tutuklu, mahkeme tarihi, her gün güncellenerek listelenmiş. Listenin en altında şu not dikkatimi çekiyor; “Bu arada, 170 gazeteci arkadaşımızın davaları halen sürmektedir…”
Odasına girdiğimizde dikkat çeken başka bir şey ise Yeni Yaşam gazetesinin son sayılarının masanın üstünde istiflenmesidir. Gazeteye abone olduğu için dağıtımcı arkadaş her gün gazetesini masasına bırakmaktadır.
Masanın üstünde cezaevlerine gönderilmek üzere yazılan birçok mektup var. Bürodaki arkadaşların aktarımına göre Hüseyin Hoca hastanede olduğu için ona gönderilen mektuplara Nuray Abla cevap yazmış ve bu mektupları ise muhabirler postalama görevini üstlenmiş. Mektuplar Wan, Erzirom (Erzurum), İzmir, Çorum, Elazığ, Erzincan (Erzîngan), Samsun, Ankara, Kırşehir, Konya, Kayseri illerinde bulunan cezaevlerine gönderilecek.
Tecrübelerini paylaştı
Özgür Basın’ın hocası olduğu için herkes ona “Hüseyin Hoca” diye hitap ediyor. Beraber çalıştığı bürodaki çalışma muhabir arkadaşlarının gelişmesi için sürekli bir çaba içerisinde oldu. Aynı zamanda şimdiye kadar yüzlerce basın atölyesine katılarak orda hem ders verdi hem de tecrübelerini gazeteci adaylarıyla paylaştı. Özgür Basın’da yer alan her bir gazeteci onun tecrübelerinden yararlandı ve bu öğretim süreci devam ediyor.
Demokrasi ve onurlu barış
Yazıyı Hüseyin Aykol hastalanmadan bir önceki gün Yeni Yaşam gazetesindeki köşesinde kaleme aldığı “İyi ama ne yapmalı” başlıklı yazısının son cümleyle sonlandırmak istiyorum; “Ülkemizde onurlu bir barışı sağlayabilirsek, yüzyıllık cumhuriyete hiç olmazsa, demokrasiyi de aşılama şansımız olacak. Demokrasinin sadece beğenmediğimiz iktidarı değiştirebilme olanağı bile şimdiki halimizden iyidir ve buna ulaşmak öyle sanıldığı gibi çok zor değil, inanın!”
Haber: Çetin Altun / MA









