Aklımızda deli sorular, bizler bir yere koşuyoruz aklımız daha ileriye.
Ülkede demokrasi oyunu nicedir oynanıyor, bunu biliyor ve her birimiz bize ayrılan kulvarlarda birbirimize değmeden tartışıyor, siyaset yapmaya çalışıyoruz.
Çalışıyormuş gibi varlığını sürdüren bir parlamentoda önümüzdeki yılın bütçe tartışmalarında HDP’den vekil arkadaşlarımız; söylenen, dayatılan iktidar yalanlarını açığa çıkarmaya çalışıyor. Diğer vekiller alanlarda kayyım atanan yerellerde halkların yanında olmaya çabalıyor. Mecliste mi yerelde mi durmalı koşuşturması eş zamanlı sürüp gidiyor. İradeyi dikkate alacakmış gibi yapılan seçimler ardından Kürt illerinde kazanılan belediyelere kayyımla el konmayı, Kürt siyasetçilerin özellikle de kadın siyasetçilerin tutuklanmasını, muhalefet yapılmıyor denilen dönemde HDP’nin eş başkanlarının, vekillerinin belediye eş başkanlarının cezaevinde olmasını yaşarken, sözün siyasi karşılığının olmadığı meclisteki tartışmalar da meşru olmayan meşru kılınmaya çalışılan dayatmalardan ibaret. Demokrasi değil yaşadıklarımız şüphesiz.
HDP muhalefet alanını genişlettiği siyasi çalışmalarını yerelde inşa etmeye devam ediyor bu arada-derede. İl ve ilçelerde yeniden yapılanıyor, yönetimlerini olağan kongreler ile yeniliyor. İktidar da, tabii boş durmuyor; eş zamanlı olarak, kongre çalışmasını yürüten HDP PM, il ve ilçe yöneticilerini ev baskınları ile gözaltına alıyor. İktidarın bu siyasi operasyonlarla amacı çok açık; kendisi ile bu demokrasi oyununu oynamayan, gerçekleri gün yüzüne çıkaran HDP’nin siyasi çalışmalarını durdurmak, yeni görev alacak olan siyasetçilere gözdağı vermek, sindirmek.
Halklar için yoksulluğun giderek derinleştiği, işsizliğin hızla arttığı, yok olan geçimlik alanların, tarım alanlarının, meraların, ormanların, derelerin hızla sermayeye evrildiği bir dönemde yaşadığımızı hepimiz biliyoruz artık. Çiftçinin aldığı kredileri, elektrik vb. borçlarını ödeyemediği için bir avuç toprağına el kondu konacak. Tarım ve sağlıklı beslenme çiftçilikle birlikte öleli çok oldu. AKP iktidarı kendi yaptığı yıkımın üstünü dışarıdan hayvan, besin ithalatı yaparak, peşinde koşan şirketlerle iş birliği içinde örtmeye çalışmakta. Maskeleme çalışmalarına kara cumalar, indirim festivalleri vs. ile gün gün uzatılan tüketimi arttırma çalışmalarını videolar çekerek izdiham süsü verseler de gerçekler artık ortada. Şirketler bile hızla küçülme duyuruları yapıyor.
Devlet garantilerine rağmen işlemeyen mega projeler çökmekte. Havayolları şirketleri uçuşlarına ara vermekte. Onlarca işçinin katledildiği, hektarlarca doğal alanının yok edildiği 3. Havalimanı projesi sadece AKP-MHP ve ortaklarına hizmet eden bir projeye dönüştü bile. İktidarın alım garantilerini karşılamak için her ay cebimizden yüklüce ödemeler AKP- MHP siyaset hattına akıtılıyor.
Bu yazı kaleme alındığında (dün), Kanal İstanbul Projesinin inceleme değerlendirme toplantısı Ankara’da Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yapılıyordu. Eş zamanlı olarak da demokrasi güçleri, meslek ve emek örgütleri, siyasi partiler, ekoloji siyasetini yürüten platform ve dayanışmalar bir basın açıklaması ile 3. Havalimanı, 3 Köprü, Kanal İstanbul projelerinin siyasi bir dayatma olduğunu, bu üçünün birlikte pazarlanarak kuzey ormanlarını yapılaşmayı ve bölgenin demografik yapısını sınıfsal dönüştürülmesini amaçlayan ekonomi politik bir üçleme olduğunu ve bir arada pazarlandığını açıkladılar. Yıllardır belirttiğimiz bir gerçeği bir kez daha vurguladılar, “kanal İstanbul” yapılması mümkün değildir, hedeflenen ise Küçükçekmece Lagün Havzasının, Kuzey Ormanlarının, derelerin, kıyıların, denizlerin içlerinin yapılaşmaya açılması, sermaye birikimine sokulmasıdır. Yalanların gerçekleri örtemediği günleri yaşıyoruz.
Aklımızdaki politik deli sorular özgürce yol alıyor. Onları kimse, hiçbir iktidar tutuklayamaz, biliyoruz. Cesaret karşımızda kendini sanal bir büyüklüğe eviren faşizmi yerle bir edecek panzehir olarak bizi güçlendirmekte. Aklımızın koştuğu yerde buluşmak üzere…