Hakikat tanrıçaları, Güneşi kutsar
Güneş sonsuzluğa yol alır,
Yaşam tanrıçalarıyla el ele özgür tarihi nakşeder
Ve özgürlük hakikatin kendisi olur
Sara Kerem
Güzelliklerin küstüğü bir an, bir zaman, bir çağ
Maskeli tanrıların hükmettiği bir tarih;
Her yer karanlık bir renge bürünmüş,
Kehanetin çan seslerine işaret eder gibi
Attığın her adım ölümü giymiş bir Azrail.
Bereket tanrıçasının göz pınarları kurumuş.
Kan yağıyor, dudakları çatlamış toprak ananın kederli yüzüne.
Yaşam sessiz çığlıkların gölgesinde savruluyor.
Dünya pay kapma peşinde
Tanrıların gazabından yok olmanın eşiğinde
Son demlerini yaşıyor
Her şey, herkes suskun
Zaman suskun, durgun ve sessiz bir kalbin ritmi gibi tanımsız
Akışkan, enerjik değil artık
Akmıyor geleceğe, geleceğin yeni tomurcuklarına sunamaz karanlığı
Boğamaz ceninleri ana rahminde
Zaman durmuş, çığlıkların arasında bir zılgıt beklercesine…
Akamaz zaman, yalancı umutsuzluğa
Ama zamanın başrolü hakikatin kendisi değil miydi?
Umudu yaşam damarından koparan kim ki!
Hakikat zamanın en kıymetli çocuğuysa kucağında hep yanar bir umut ışığı
Mezopotamya’nın bereket tanrıçası, lanet yağdırır umut hırsızına
Ve uzanır hakikatin yürek ısıtan ışınlarına
Bir mucizenin müjdeleyicisi olur
Güneşe gebe kalır bereket tanrıçası Üveyş Ana
Gebeliğini insanlıkla besler, umutla doğurur ve hakikatin büyüsüyle şenlendirir
Umut sancıları, durgun zamana haykırır
Haykırış zılgıt rengi ile süslenir
Ve karanlığa usulca fısıldar; ‘çarkımı ters döndüremezsin artık’
Hakikat zorlu bir zaman yolculuğuna açar gözlerini
Göz kırpar insanlık tarihine.
Güneş, kör karanlığa kahkaha olur ışık saçan siluetiyle
Zaman kahkahanın coşkusunda sarsılır
Ve söküp atar umutsuzluğu yüreğinden
Korku hatır ister, cesaret adım atar yeni yaşamın serüvenine
Her adım çoraklaşmış toprağa gübre, bulanıklaşan suya molekül, sonbahar deminde ısrar eden doğaya yeşil bir çam olur
Her şey berrak ve kendi özünde akar
Zamanın hırçın dalgaları, tanrıların gaddarlığından gizlenen gerçekleri tarihle buluşturur
Ve selama durur hakikate…
Güneş hakikatle buluşur,
Umudu bekleyen yıldızları has rengine kavuşturur
Karanlığa kılıç çekip Zülfikârın ihtişamına boğar karanlığı
Enki’nin karanlık bağları ayaklarına dolanır
Marduk utanç çukuruna gömülür
Tüm güzelliklerin hırsızı çirkinlik tanrısı yeryüzüne çıkar
Süzgeçten geçer zaman,
Yabancı tüm maddeleri okyanusun kenarına taşır
Güneş, Tiamat’ın gözyaşlarını merhem yapar tüm anaların yaralarına
Tanrıların ölüm korkusuyla zehirlenen yaşam
Tanrıçaların umut mayasıyla yeniden mayalanır
Güneşin etrafında çember olur yıldızlar
Hakikat tanrıçaları, Güneşi kutsar
Güneş sonsuzluğa yol alır,
Yaşam tanrıçalarıyla el ele özgür tarihi nakşeder
Ve özgürlük hakikatin kendisi olur.
Tanrıçaların sonsuz sadık dostu, özgürlüğün özü, insanlığın en büyük umudu Üveyş Ana’nın oğlu kadın yoldaşına atfedilmiştir.
Karanlığa Doğan Güneşe dile gelmeyen özlemimle beraber sonsuz sevgi ve selamlarımı iletmek istiyorum.