Demokratik Entegrasyon’un yol haritasını anlatan DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcüsü Öztürk Türkdoğan, ‘Meclis’in Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu pekala ayrımcılıkla mücadele eden bir İhtisas Komisyonu’na dönüşebilir. Bu geçiş dönemini başarıyla sonlandırmak istiyorsak, Meclis’te Özel İhtisas Komisyonu kurulmalı’ dedi
Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu üyesi üç kişilik bir heyetin İmralı Adası’nda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’la görüşmesi ve sonrasında görüşme tutanaklarının bir bölümünün Mecliste okunması ile sürece dair tartışmalar hız kazandı. Komisyona çözüm önerilerini içeren raporlar sunulurken, Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş önceki gün (8 Aralık) “Komisyon en kısa süre içerisinde yazdığı bir raporu Meclis’e sunacaktır. Bundan sonraki düzenlemelerin nasıl ve ne şekilde yapılacağı Meclis’te bulunan siyasi partilerin ortak çalışmasıyla sonlandırılacaktır” açıklamasında bulundu. DEM Parti Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonu Sözcüsü Öztürk Türkdoğan, partilerinin çözüm önerileri ve gündeme getirdikleri öncelikli yasal düzenlemelere ilişkin Yeni Özgür Politika’nın sorularını yanıtladı.
- DEM Parti olarak, Meclis komisyonuna kimi öneriler yaptınız. Sorunun çözümü için hangi önerilerde bulundunuz?
Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin bir siyasi mekanizması olarak kurulan Meclis’teki komisyon, bir heyet vasıtasıyla Sayın Abdullah Öcalan’la görüşüp önerilerini aldıktan sonra yaptığı son toplantıda siyasi partilerin çalışmalara dair raporlarını talep etti. Her siyasi parti de sunacağı raporun ana başlıklarını, ana fikrini özetini 4 Aralık’taki son toplantıda ifade etti. Şimdi şunları belirtmek gerekiyor: Barış ve Demokratik Toplum Süreci’nin negatif barış aşamasının tamamlanabilmesi için bir Geçiş Dönemi Yasası’na yani bir Barış Yasası’na bir Demokratik Entegrasyon Yasası’na ihtiyaç var. Çünkü Sayın Öcalan’ın çağrısıyla PKK’nin kendini feshetmesi ve silah bırakma kararının ertesinde hem silahların Süleymaniye’de yakılması hem de Türkiye’den silahlı grupların tamamen çekilmesi ve yine özellikle belirli bölgelerden çekilme bazı adımların pratik olarak da hayata geçtiğini gösteriyor. Fakat bu kararın devam edebilmesi ve tamamen gerçekleşmesi için kendini fesheden örgütün ve üyelerinin bir yasal güvenceye kavuşması gerekir.

- Sürecin yasal bir güvenceye alınması gerektiğinden bahsettiniz. Nasıl bir yasal düzenleme gerekiyor?
Bu yasal güvence oldukça önemli. Bütün dünya deneyimlerinde bu var. Türkiye’de de özellikle Kürt sorununun tarihselliği, bölgeselliği ve artık çözümü dayatma durumu göz önüne alındığında bunun aynı zamanda bir demokratik entegrasyonu da içermesi gerekir. Demokratik entegrasyonun sağlanabilmesi için de silah bırakan kişilerin sadece silah bırakıp gelip toplumla bütünleşmelerini değil aynı zamanda demokratik yaşama katılımlarını, demokratik siyaset hakkını, kullanımlarını sağlayacak bir ‘Barış Yasası’na ihtiyaç var.
İşin özü Sayın Öcalan’ın da ifade ettiği gibi artık Kürt’ün hukuk dışılıktan, hukuk içine alınması, Kürt’ün de bir hukukunun olması, Kürtlere uygulanan istisna hukukunun sona erdirilmesi ve artık Kürtlerin de hukuk sistemi içerisine dahil olması gerekiyor. Ama bu bir ‘onurlu’ dahil olma halidir. Yani demokratik olmak durumundadır. O nedenle demokratik entegrasyon için ‘Barış Yasası’nın kapsamlı ele alınması gerekiyor. Salt bir dönemi sona erdirip silah bırakanların, hukuki durumlarını tek başına düzenleyecek bir içerik değil. Aynı zamanda ilerisini de düşünecek şekilde kurgulanmalıdır. Bu işin birinci yanı.
İkinci yanı ise, Türkiye’nin bütün bir ceza mevzuatı hatta ve hatta daha geniş anlamda düşündüğümüzde yani Anayasası’ndan başlayarak tüm mevzuatı Kürtsüz, Alevisiz düzenlenmiştir. Yani bir resmi ideolojiye göre düzenlenmiştir. Şimdi demokratik entegrasyon için Barış Yasası’yla birlikte biz pozitif barış aşamasına geçeceksek, toplumsal barışı sağlayıp demokratikleşmeyi sağlayacaksak artık bu resmi ideolojiden vazgeçilmesi ve demokratik alanın önünün açılması gerekiyor.
- Peki bunun için neler yapılmalı ya da hangi adımlar atılmalıdır?
Atılacak kimi adımlar aslında hiçbir yasa değişikliği gerektirmiyor. Demokratik entegrasyon için Barış Yasası’yla birlikte atılması gereken çeşitli adımlar var.
- Bunların başında AİHM ve AYM kararlarının uygulanması geliyor. Bakın, AİHM ve AYM kararlarının uygulanması dediğimiz zaman benim aklıma hemen Umut İlkesi’nin hayata geçirilmesi, Umut Hakkı’nın gereğinin yapılması gerekir ki bu bir AİHM kararıdır. Aynı zamanda Bakanlar Komitesi’nin Türkiye’den beklentisidir, kararıdır, isteğidir. Yani bunun mutlaka yerine getirilmesi gerekir.
- Bir diğer konu Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ların durumudur. Biliyorsunuz AİHM kararları uyarınca serbest bırakılmaları gerekiyor. Yani onlar şahsında Kürt siyasetçilerinin tahliye edilmeleri gerekiyor.
- Yine Türkiye demokratik kamuoyuna mal olmuş Osman Kavala ve çok sayıda gazeteci, aktivist, insan hakları savunucusu, aydın, yazarın hapisten çıkarılması gerekiyor.
- Çok rahatlıkla İçişleri Bakanlığı’nın yetkisinde olan kayyum uygulamaları kaldırılabilir.
- Ve yine çeşitli güvenlikle ilgili idari pratikler değiştirilebilir.
- Halkın sürece olan güveninin arttırılması yönünde çok ciddi adımlar atılabilir.
- Ve elbette bu adımlarla birlikte ceza mevzuatının bir bütün olarak elden geçirilmesi gerekecek.
- OHAL KHK’leriyle biliyorsunuz Türkiye’de aslında Olağanüstü Hal rejimi yeniden inşa edildi. Bunun ayıklanması gerekir. Yani demokratik yaşama geçeceksek; OHAL KHK’leriyle düzenlenen antidemokratik uygulamaların sistemden ayıklanması gerekir.
- Bunun başında da başta Barış Akademisyenleri olmak üzere haksız suçsuz bir şekilde kamudan ihraç edilen kamu görevlilerinin, aydınların, akademisyenlerin tüm haklarıyla birlikte görevlerine iadesinin önünün açılması gerekir.
- Ve yine elbette ki bir demokratik sistemi inşa edeceksek ve Kürt’ün dil ve kültür haklarının, yönetime katılma hakkının sağlanması gerekiyor.
- Uluslararası sözleşmelerdeki çekince ve beyanların kaldırılması ve yine eksik bırakılan sözleşmelerin onaylanması gerekiyor.
Bu oldukça kapsamlı bir geçiş dönemidir ve bu konuda partimizin tüm hazırlıkları tamamdır.
- Toplumsal barışın sağlanmasına katkı sağlayacak temel adımlar nelerdir?
Şimdi bu sürecin önemli bir aşaması, toplumsal barışın sağlanmasıdır. Bunun için de barış kültürünün inşa edilmesi gerekir. Ve tabii ki geçmişle yüzleşme kapsamında özellikle hakikat ve adalet çalışmalarının yapılması gerekir. Mevcut siyasi iktidar her sıkıştığında ‘Toplumun tepkisini dikkate almalıyız’, ‘Sürece olan güven, sürece olan destek henüz yeterli düzeyde değil’ diyor. Ama bir yandan da sürece olan güveni arttırmak için de atmaları gereken adımları atmıyorlar. Halbuki cezasızlıkla mücadele edilmesi, barış kültürü ve barış eğitimi çalışmalarının yapılması; yine özellikle son 40 yılın, 50 yılın ağır insan hakkı ihlallerinin giderilmesi noktasında adımlar atılması halinde sürece olan güven artacaktır. Yas hakkına saygı duyulması, gözaltında kayıpların akıbetinin bulunması, faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması noktasında etkili soruşturma ve kovuşturmaların yapılması gerekiyor. Birçok şeyi söyleyebiliriz. Kürt halk ve inanç önderlerinin mezar yerlerinin açıklanması. Yani bu mezar yerlerinin açıklanmasını engelleyecek ne var? Hiçbir şey yok. Şeyh Said’in, Seyid Rıza’nın, Said-i Kurdi’nin mezar yerleri niye açıklanmıyor?
- İktidarın sürece sadece yaklaşımını nasıl değerlendiriyorsunuz? Doğru yerden mi yaklaşıyor mu?
İktidar meseleye sadece bir geçiş dönemi yasası olarak bakıp, ‘işte ondan sonrasına bakarız anlayışıyla yaklaşırsa’, bu eksik bir yaklaşım olur. Çünkü biz ‘Çatışma Çözüm Süreci’ yürütüyoruz. Şimdi bir Barış Yasası’yla negatif barışı tamamlayıp pozitif barış aşamasına geçeceğiz. Pozitif barış aşamasında biraz önce belirttiğim bütün mevzuatın elden geçirilmesi ve barışın toplumsallaştırılması, geçmişle yüzleşme çalışmalarının yapılması gerekecek. Ama ondan sonra demokratik entegrasyonu da sağladık ve demokratik yaşama katıldık. Peki bundan sonra ne yapmamız gerekiyor? Özgürlük alanını genişletmemiz gerekecek. Yani demokratikleşmeyi çok hızlı bir şekilde gerçekleştirip demokratik toplumun inşa çalışmalarını yapılması gerekecek. İşte burada da özellikle eşit yurttaşlık hemen akla geliyor. Öyle ya artık biz bu toplumun bir eşit yurttaşıyız. Biz eşit yurttaşı olacağız. Haklar da eşitlik olacak. Hukukta eşitlik olacak. Bunun sağlanması noktasında atılması gereken çok adım var. Ayrımcılıkla mücadele edilmesi gerekecek ve mutlaka bir gerçek anlamda ayrımcılıkla mücadele edecek bir yasaya ve bir komisyona ihtiyaç var. Hatta bu delinebilir ki Meclis’in Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu pekala Meclis’te bir ayrımcılıkla mücadele eden bir İhtisas Komisyonu’na da dönüşebilir. Yani böyle bir şeye zaten ihtiyaç var. Bir geçiş dönemi yaşayacaksak ki yaşıyoruz şu anda. Bu geçiş dönemini başarıyla sonlandırmak istiyorsak, Meclis’te bu süreci sonuna kadar yürütecek Özel İhtisas Komisyonu kurulması da pekala mümkündür. Bu aynı zamanda barış kültürü çalışmalarına da katkı sunacaktır. Barışın toplumsallaştırılması çalışmalarına da katkı sunacaktır.
Dil ve kültür hakları çok önemlidir. Eğer eşit yurttaşlar olacaksak, kimliğimize ve kültürümüzü bütün etnik gruplar gibi, bütün inanç grupları gibi yaşamamız gerekir. Ana dili üzerindeki tüm engellemelerin, yasaklamaların, kısıtlamaların kaldırılması gerekecek ve kültürel yaşamın desteklenmesi özellikle bu süreçte önemli olacaktır.
- Bahsettiğiniz tüm adımların atılması halinde sürecin güvencesi nasıl olabilir?
Bu süreçler nihayetinde yeni bir toplumsal sözleşmeyi zorunlu kılacaktır. Yani bu kadar çok çalışma yapıldıktan ve bu kadar çok talep sıralandıktan sonra, bunları yeni bir toplumsal sözleşme ile adeta bağlamak gerekecektir. O toplumsal sözleşme aşaması ise en son, ileriki aşama olacaktır. Bu son aşamayla birlikte, özellikle gerçek bir hakikat ve adalet komisyonunun kurulmasıyla süreç nihai aşamasına gelmiş olacaktır. Bizim parti olarak önerilerimiz, sahici anlamda Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözüm sürecinin bütün aşamalarını gözeten bir yerden kurulmuştur. Anayasa konusuna girilmemiştir; bu ileriki bir konudur. Ancak anayasadan önce, belirttiğimiz hususlarla ilgili adımlar atıldığında Türkiye toplumu zaten bir bütün olarak yeni bir toplumsal sözleşme ihtiyacını kendiliğinden ortaya koyacak ve tartışacaktır. Bu hususlar yerine getirildiğinde ise önemli bir merhale kat edilmiş olacaktır.
- İmralı tutanaklarının kısılması ve komisyonda özetinin okunmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Bunun temel sebepleri nelerdi?
Sayın Öcalan’ın fikirlerinin hala Türkiye halkıyla doğrudan doğruya buluşması bir nevi engellenmek isteniyor. Bir de yani bu süreç özellikle Sayın Öcalan şahsında Kürt tarafı bakımından onurlu olarak yürütülen bir süreçtir. Yani bir onurlu barış sürecidir. Türkiye’yi bırakıp sabah akşam Suriye’yi konuşmaya başlarsanız kendi ülkenizdeki çatışma çözüm sürecini riske edersiniz. Halbuki önceliğinizin ne olması lazım? Kendi ülkenizde barışı sağlamak, kendi ülkenizde demokratikleşmeyi hızlandırmak gerekir. Türkiye’de zaten Barış ve Demokratik Toplum Süreci ilerlediğinde bu bütün bölgeye sirayet edecektir. Bütün Ortadoğu’ya sirayet edecektir. Ama hala kafanızın arkasında başka şeyler varsa ve hala siz Türkiye’yi bir kenara bırakıp Suriye’yi, Irak’ı, hala başka şeyleri düşünürseniz, o zaman sizde bir problem var demektir. Ama buna rağmen bakın, ne olursa olsun, ben bu konuda biraz farklı düşünüyorum, özetin özeti de olsun, ne olursa olsun Sayın Öcalan’la yapılan görüşmeyi her parti temsilcisi, Meclis Komisyonu adına ki Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş da aynı şeyi söylemiştir, ‘Gayet olumlu geçmiştir.’ Artık Sayın Öcalan’la siyasal muhataplık, siyasal temsiliyet bağı kurulmuştur. Bugüne kadar devletin yaptığı görüşmeler artık siyasi zeminde de gerçekleşmiştir. Sayın Öcalan muhataptır, sürecin başaktörüdür. Kürt hareketi de bunu çok açık bir şekilde deklare etmiştir. O halde yapılması gereken şey siyasal muhatabınız kimse onunla görüşmektir ve ona göre de adımlarınızı atmaktır. Ben bütün bu tartışmaları bir kenara bırakarak, meselenin özünün Sayın Öcalan’la siyasal muhataplığın kurulduğunu ve dolayısıyla bu muhataplığın bundan sonra da daha güçlü bir şekilde devam etmesi gerektiğini belirtmek isterim. Onun dışındaki tartışmaların çok fazla bir anlamı olmadığı kanaatindeyim.
- AKP, CHP ve Yeni Yol Grubu’nun komisyona sunduğu çözüm önerileri sizce yeterli mi, nasıl buldunuz?
Başlangıç için olumlu önerilerdir. Bu sürecin ileriye taşınmasına katkı sunacak önerilerdir. Bizim yapmamız gereken şey bu önerilere yenilerinin eklenmesini sağlamaktır. İleriye gidişini sağlayacak yeni önerilerle desteklemektir. Böyle bakmak gerekir yani pozitif bakmak gerekir.
- Son olarak bundan sonraki süreçte bizi neler bekliyor?
Meclis Komisyonu kendi raporunu bir şekilde yazacak. Kendi yasal değişiklik önerilerini hem Komisyonu hem partiler gündeme getirecekler ama bir yandan da biliyorsunuz devlet heyetinin Sayın Öcalan ile yapacağı, yürüteceği görüşmeler var. Yani bu süreç devam edecek olan bir süreçtir. Yasalar gündeme gelecek ve bu yasaların gündeme gelmesiyle birlikte demokrasi mücadelesi daha da hızlanacaktır. Ama bir yandan da Türkiye’nin kendi iç iktidar mücadelesi vardır. Yoksullaşmış halk kitlesinin itirazları vardır. Türkiye işçi sınıfı çok yoksullaşmıştır. Sosyal sınıfların kendi içinde mücadelesi olacaktır. Ama ben inanıyorum ki artık silah ve şiddet gündemimizden çıkacaktır. Onun gündemden çıkmasıyla birlikte daha fazla demokratik yoldan mücadelenin kanalları açılacaktır. Daha yoğun bir demokrasi mücadelesi yaşayacağımızı düşünüyorum.
Kaynak: Yeni Özgür Politika









