Erdoğan’ın açıklamasına göre Kuzey Doğu Suriye’de planlanan ‘güvenli bölge’ 50 milyar dolara mal olacak. Bu para ile olası bir depremde yüzde 90’ı dayanıksız binaları sağlamlaştırmak veya yeniden yapmak mümkün
Türkiye’nin Kuzey-Doğu Suriye topraklarına dönük operasyon başlatma gerekçelerinden birisi ‘güvenli bölge’ oluşturmak ve oraya Suriyeli mültecileri yerleştirmek. Bu yaklaşım Suriye’de Kürt yerleşim bölgelerinin demografisinin köklü bir şekilde değişmesine yol açmanın yanı sıra büyük bir mali yükü de getirecek. Reuters’te yer alan bir haber yorum yazısında, Batı ülkelerinin, Türkiye’nin Kuzey Doğu Suriye’de yerleşim yerlerini yeniden düzenleyerek Türkiye’de bulunan mültecileri bölgeye iskân etme planıyla bölgenin demografik yapısını kökten değiştireceğinden endişe ettiği aktarılıyor.
Kuzeyden değil batıdan
Yazıda, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu’nda “mültecilerin bölgeye yerleştirilmesine” ilişkin yaptığı konuşma hatırlatılıyor. Söz konusu yerleşim yerlerinin Kürt kuvvetlerinin elinde bulunduğu belirtilen yazıda, Türkiye’de bulunan mültecilerin Kuzey-Doğu Suriye’den değil, Batı Suriye’den göçen Sünni Araplar olduğu söyleniyor.
Bu hizmete benzemiyor
Resmi Gazete’de geçen hafta Erdoğan’ın imzasıyla ‘fakültenin kurulmasına’ ilişkin karar yayımlandı. Karara göre, Suriye’nin El-Bab, Azez ve Afrin kentlerinde sırasıyla Gaziantep Üniversitesi Rektörlüğü’ne bağlı İdari Bilimler Fakültesi, İslami İlimler Fakültesi ve Eğitim Fakültesi kuruluyor. Uluslararası hukuka uygunluğu sorun teşkil eden bu kararın, yapılan ihaleler, mültecilerin geri gönderilmesi ve başlayan operasyonla birlikte düşünüldüğünde AKP’nin bölgedeki demografik dönüşüm programıyla bir bütünlük oluşturduğu görülüyor. Hatay Valiliği’nin geçen ay açtığı onarım ihalelerinin de Suriye’nin kuzeyinde yer alan Afrin, Cinderes ve Racu bölgelerini kapsadığı ortaya çıkmıştı. Yapım ve onarım başlıklarının yer aldığı ihale dosyasına sonrasında bir düzeltme yapılarak “makine ve elektrik işleri” başlığı eklenmişti.
50 milyar varsa…
Uzmanlar İstanbul’daki yapıların yüzde 90’ının depreme dayanıklı olmadığını söylüyor. BirGün gazetesine konuşan Mimar Prof. Dr. Ahmet Vefik Alp, İstanbul’daki binaların yüzde 10’unun güvenli olduğunu, 90’ının ise depreme dayanıksız olduğunu söylüyor. Alp, İstanbul’da her an deprem tehlikesi olduğunu belirterek, inşa edilecek yapıların güvenilirliğine dikkat çekti. Alp, “İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) verilerine göre, mega kentte bulunan 1 milyon 528 bin 782 yapı sorunlu. Devletin imkânlarını buraya harcaması ve bu binaların yeniden yapılması gerek. Eğer Türkiye’nin 50 milyar dolarlık bir kaynağı varsa, bunu ‘güvenli bölgeye’ değil, İstanbul’a harcaması gerek. Suriyeli mültecilerin gidip savaş bölgesine yerleşmesini beklemek safdillik değilse Türkiye ve Dünya kamuoyunu aldatma çabasıdır. Zaten Avrupalı politikacılar da Erdoğan’ın ‘güvenli bölgesinin’ güvenli bölgeden başka her şeye benzediğini söylüyor. Ayrıca Avrupa ülkeleri bu güvenli bölgeye herhangi bir maddi katkıda bulunmayacaklarını peşinen beyan ettiler. Bu son operasyonun halka getireceği maddi yükün yanı sıra bir de ‘güvenli bölgenin’ yükünü yükleyecek. Ve İstanbul büyük depreme, depreme dayanıksız binalarla girecek ve yüzbinlerce can kaybına mal olacak. İlhak hevesleri yoksul insanların canına mal olacak” dedi.
Paralar halkın cebinden çıkacak
BM Genel Kurulu’nda konuşan Erdoğan, daha önce ele geçirdikleri bölgelerin altyapı ve üstyapı imkânlarını yeniden ayağa kaldırdıklarını belirterek, bölgede “kontrol sağlamasının ardından” Türkiye’de bulunan 2 milyon Suriyeli mültecinin bu bölgeye yerleştirileceğini öngören bir plan oluşturduklarını dile getirmişti. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da, geçen ay Suriyeli mültecilerin denetimi ve kaçak mültecilerin Geri Gönderme Merkezleri’ne gönderilme sürecinin hızlandırıldığına ilişkin açıklamalarını sıklaştırmıştı. Erdoğan’ın ve bakanlarının yaptığı açıklamaya göre “güvenli bölgeye” kurulacak bu kentler ve köyler 50 milyar dolara mal olacak. AB ülkeleri daha şimdiden bu projeye destek vermeyeceklerini açıkladı. O zaman bu paranın hepsi Türkiye’nin kasasından ve dolayısı ile halkın cebinden çıkacak.
EKONOMİ SERVİSİ