Gülcan Dereli
Naif kelimesinin anlamını birçoğumuz yanlış biliyoruz. Günlük yaşamda çok fazla duyarız. Gerçekten anlamını bilerek mi kullanıyoruz diye değinmek istedim. Ben de yanlış bildiğimi bir çalışma için görüştüğüm önemli bir profesörden öğrendim. Naif ile nezaket kavramları çok sık karıştırıldığını incelemelerimde de deneyimledim. Peki neydi naif ile nezaket arasındaki fark. Naif, bilmeden hareket eden, tecrübesi olmayan, acemi, saf, gibi kelimeler ile tanımlanıyor. Nezaket ise saygılı, ince, özenli davranan kişiler için kullanılıyor. Ancak bir kişiye ne kadar naifsin dediğimizde, asıl demek istediğimiz gerçekten hangisi bunu bir kez daha düşünmekte fayda var.
Parklar bombalanıyor
Yine bir savaşın yakıcılığını birçoğumuz hissediyoruz. Bu insanlığın gereğidir, ne naiflik ne de nezaketliktir. Savaşın her zaman en büyük mağdurları çocuklar olmuştur ve olmaya devam ediyor. Çocukların yaşamını yitirdiği bir dönemden geçiyoruz. Her gün bir annenin ciğeri yanıyor. Kamışlo’da parkta oynayan Muhammed Yusuf Hüseyin ve Sara Yusuf Hüseyin isimli 2 çocuk 10 Ekim’de bombayla öldürüldü, uzuvları parçalanarak katledildi. Parçalanmış bedenleri insanım diyen herkesin yüreğini parçaladı. Bu sadece birkaç günde yaşanan örneklerden bir tanesi.
Çocuklar ölüyor
Daha Sur’da Cizre’de Nusaybin’de öldürülen çocukların soğuk bedenini içimizde hissederken, Cemile’nin buzlarla diri tutulmaya çalışan görüntüleri hafızamızdan silinmezken, yeni çocuk katliamlarına tanık oluyoruz. Yine Rojava’da bir annenin kucağında 3 yaşlarındaki çocuğunun cansız bedenin yaktığı ağıtın ağırlığı, Nusaybin’de annesinin cansız bedeninin yanında “yade rabe” (anne kalk) diye ağıt yakan çocuğun yaşadığı acıyı nasıl sindireceğiz. Daha kaç çocuk annesine ağıt yakacak, ya da daha kaç anne evladına ağıt yakacak? Bu savaşın, savaşların çocuklarda yarattığı tahribatı kim nasıl toparlayacak? Bugün AKP-MHP hükümetinin başlattığı savaşın 6. günü. Günlerdir devam eden savaşta yüzlerce insan yaşamını yitirdi. İnsanlık bombalarla öldürülürken sessiz kalanlar kendine nasıl insanım diyecek.
Herkes sorumluluk almalı
Çocuğun en güvende olması gereken yerlerinde başında gelen parkta çocuklar bombalanıyor. Parkta, sokakta oynayan çocuklar bombalarla öldürülüyor. Parklar ve sokaklar da çocuklar için güvenli değilse neresi güvenli? Son bir kaç günde kaç çocuk öldü? Yaşamını yitirenlerin sayısı can yakıcı değil mi? Yansıyan fotoğraflar kimin canını yakmaz ki, yanı başınızda yaşanan acıya sevinen nasıl kendine insanım diyebilir ki? Bu yaşanan vahşete sessiz kalan ben insanım diyemez. Naifçe değil bilerek, farkında olarak ve isteyerek sesini yükseltmeli. Sonucunu bilerek karşı durmalı, çünkü insanlık öldürülüyor. Kendi irademizle emin olarak tüm sorumluluğumuzla bu AKP-MHP hükümetinin çıkmaz savaşına dur demeliyiz.
Önce insan olmak lazım
Katıldığı televizyon programında savaşı dair konuşan Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Metin Feyzioğlu, “Uluslararası hukukun bu çatışmaları düzenleyen maddelerine göre, eğer silahlı güçler sivilleri kendilerine kalkan yapıyorsa, saldırıya uğrayan devlet sivillerin hayatını korumak zorunda değildir” diyor. Ve bu kişi kendine hukukçuyum diyor. Fevzioğlu’na parkta oynayan çocuklar, kime nasıl kalkandı diye sormak gerekir? Sayın devlet avukatı Feyzioğlu, adaletli olmak için tarafsız olmanız lazım.