• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
20 Haziran 2025 Cuma
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar

Parlamentoda iktidarın vekaletçi varlığı

19 Temmuz 2020 Pazar - 00:23
Kategori: Yazarlar

Siyaset, farklı fikir ve çıkarlara sahip kişilerin birbirlerini ikna etmeye yönelik yaptıkları bir faaliyet olarak da tanımlanabilir. Ama kimlikler etrafında bölünmüşlük yaşayan toplumlarda siyasetin bu fonksiyonu etkisiz hale gelir. Çünkü, siyasi pozisyonlar birer ideolojiye dönüşerek farklı fikirlerden çok farklı değerler şekline bürünür ve sonuçta siyaset de bireyler arasında ikna edici bir faaliyet olma anlamını kaybeder. Çünkü değerler, bireylerin benimsedikleri daha çok inanç kategorisinde tercihler olduğundan tarafların uzlaşmaları da mümkün olmaktan çıkar. Bence bu durum aslında demokrasinin de sonudur. Bir diğer deyişle böyle bir toplumda siyaset bir ikna etme sanatı değil taraflar arasında çekişmenin bir biçimi haline gelir. Bu durum artık siyasi grupların birbirlerini “rakip” olmaktan çok “düşman” kategorisinde gördükleri bir duruma tekabül eder ki bunun demokrasiyle bir ilgisi yoktur.

Eğer siyasi partiler arasındaki ilişki bir “savaş” ilişkisine dönüşmüşse bu durumda parlamentonun anlamı nedir?
Doğrusu bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen sistemi dikkate alarak bu soruyu cevaplamaya kalkarsak, Parlamentoyu, bir siyaset alanı olmaktan çok, muhalefet milletvekillerinin yanısıra Cumhurbaşkanı’nın “vekil” olarak atadığı “milletvekillerinden” oluşan bir savaş alanı olarak niteleyebiliriz. Bir başka ifadeyle Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Cumhurbaşkanı ve hükümetinin (asil), yapmak istediklerini “vekillerine” verdikleri talimatlarla (Meclis’te) yürüttüğü bir tür “vekalet savaşına” benzetilebilir. Bu nedenle de muhalefetin siyaset yaparak ikna etmesi gereken siyasi erk Meclis’te değil Saray’da yer almakta ve muhalefet ancak iktidardan aldıkları talimatları yerine getiren “vekil” milletvekilleriyle muhatap olmakta. Bu nedenle de bu Meclis, bildiğimiz anlamda siyasetin oluştuğu bir Meclis değil, adı Meclis olan ve içinde muhalefet partilerinin vekillerinin de yer aldığı ve fakat siyasetin olmadığı bir yerdir.

Daha da ileri gidersek, bugün, parlamentonun aldığı biçimi, bırakın siyasetin olmadığı, siyasetin yapılmasının önlendiği bir yer olarak da tanımlayabiliriz. Çünkü, bugün, siyaset yapmak üzere davranan muhalefet vekilleri, gerek komisyonlarda ve gerekse Genel Kurul’da çoğunluğu ele geçirmiş AKP+MHP iktidarının, işleri siyaset yapmaktan çok Cumhurbaşkanının “vekili” olarak işlev gören milletvekilleriyle karşı karşıyalar. Bir başka ifadeyle muhalefet vekillerinin karşı karşıya geldikleri vekiller siyaset yapan vekiller değil, Cumhurbaşkanından (yani asil’den) aldıkları emirleri otomatik olarak uygulayan “vekil vekiller”dir. (Bunun en ilginç kanıtı da kendi getirdikleri yasalarda bile neredeyse tartışmalara katılmayan, kulislerde zaman geçiren ve oylama yapılacağı zamanlarda koşarak salona gelen vekillerin varlığıdır). O nedenle de, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, siyaseti parlamentonun dışına taşıyan ve bu nedenle de Meclis’i siyasetin yapıldığı bir yer olmaktan çıkaran, siyasetin engellendiği bir yer haline getirmiştir.

Parlamentonun anlamı bu durumda bir savaş alanı olmak bile değildir. Çünkü, savaş, eninde sonunda sonu belirsiz olan bir mücadele anlamına gelir. Oysa buradaki mücadele iktidar açısından bir tür “vekaletçi” bir güç kullanarak yürütülen bir “vekalet savaşı”dır. Doğaldır ki bu durum Parlamentoyu zombi haline getirmiştir. Yani, Parlamento bugün hem vardır ve hem de yoktur. Tabii demokrasi de böylelikle hem vardır ve hem de yoktur.

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Uçurumda açan çiçeklerdi onlar*

Sonraki Haber

Sivas davasının nasıl aranan mahkumu oldum?

Sonraki Haber

Sivas davasının nasıl aranan mahkumu oldum?

SON HABERLER

İzmir’de orman yangını

İzmir’de orman yangını

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Rehan Bayık son yolculuğuna uğurladı

Rehan Bayık son yolculuğuna uğurladı

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Mêrdîn’de ormanlık alanda yangın

Mêrdîn’de ormanlık alanda yangın

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

3 bin 698 hakim ve savcının görev yeri değişti

3 bin 698 hakim ve savcının görev yeri değişti

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

İHD: Mültecilerin hakları tanınsın, nefret söylemi son bulsun

İHD: Mültecilerin hakları tanınsın, nefret söylemi son bulsun

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Ailelerden İmralı başvurusu

Ailelerden İmralı başvurusu

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

Licê’de kadın ve çocuk ölümleri yürüyüşle protesto edildi

Licê’de kadın ve çocuk ölümleri yürüyüşle protesto edildi

Yazar: Yeni Yaşam
20 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır