• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
9 Haziran 2025 Pazartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Yazarlar Veysi Sarısözen

Partiler arası savaştan vatandaş savaşına mı? 

3 Haziran 2022 Cuma - 00:00
Kategori: Veysi Sarısözen
Türkiye halkları NATO tuzağında

Veysi Sarısözen

Cumhurbaşkanı Gezi’ye katılan milyonlarca kadına “sürtük”, yani “fahişe” ve milyonlarca erkeğe de “çürük”, yani “homoseksüel” deyiverdi.

Bu toplum “fahişelerin de, homoseksüellerin de vatandaş haklarına sahip olduğunu” bilse bile, rejimin tabanında bu terimler en bayağısından bir küfür olarak algılanır. Zaten Cumhurbaşkanı da “sürtük ve çürük” derken ne demek istediğini biliyor.

Bildiğiniz gibi, Gezi direnişine bir aşamadan sonra yalnız çevreye duyarlı olanlar değil, kim Erdoğan rejimine muhalifse –ki o ara MHP de muhalifti- tümü katıldı. Neredeyse toplumun çoğunluğu. Nitekim, örneğin Haziran seçimlerinde Gezi’nin de etkisi altında AKP azınlığa düşmüştü.

Normal bir insana garip gelse de, bir siyaset adamı muhalefet partilerinin merkezlerine ve tüm üyelerine sövüp saydığı zaman, bu Türk standartlarına göre “siyaset yapmaktır.” Sövüp sayan kişi, sövdüklerine oy veren milyonlara, şimdiki terimlerle ifade edecek olursak, “bunlar sürtük ve çürüktür, onlara destek vermeyin, bu partiler zillettir, siz milletsiniz” gibi seslenir. Burada Türk milletinin “sürtüklere ve çürüklere” karşı olduğundan hareket edilmektedir. İnanılmaktadır ki, eğer CHP’ye, diğer beş partiye, HDP’ye oy verecek olanların bir kısmı, eğer bu partilerin “sürtüklerden” ve “çürüklerden” olduğuna ikna edilebilirse, onlardan yüz çevirip, Erdoğan’a oy verecektir. Adaba aykırı olsa bile böyle bir sövüp sayma “lümpen faşizm” koşullarında yine de “seçim kazanma” amaçlı ajitasyon sayılır.

Ama siyasetçi ve hele devletin başındaki siyasetçi, münhasıran muhalif partileri değil de, ülke nüfusunun yaklaşık yarısına, şu sırada çoğunluğuna ya da kendisine muhalefet eden tüm yurttaşlara, bu yurttaşlar Gezi direnişine katıldığı için “çürük” ve “sürtük” dediği zaman, bunun anlamı kökten değişir. Burada artık toplumun çoğunluğunu kazanma, seçimde Gezi’ye katılan milyonların bir kısmının oyunu alma gibi bir amaç yoktur. Gezi’ye katılan milyonlara “sürtük” ve “çürük” dedikten sonra, dönüp, Altılı Masa’yı da, HDP’yi de bırakın, bana gelin diyemezsiniz.

Erdoğan’ın ajitasyonu belli ki seçim kaygısı taşımıyor. Çünkü Erdoğan “sürtük ve çürük” dediği toplumun çoğunluğunu oluşturan seçmenlerden bir kısmının oyunu almadan seçim kazanamaz. Demek ki, onun ajandasında toplumun çoğunluğunu kendi tarafına çekme gibi bir madde yok. O nedenle de toplumun çoğunluğuna “sürtük ve çürük” diyor.

Cumhurbaşkanı, kendisini destekleyen azınlığı, kendisine muhalefet eden çoğunluğa düşman etmeye dönük bir adım atmıştır. Toplumun bir kesimini diğer kesime karşı düşmanlığa kışkırtmak bugün bile TCK’ya göre suçtur.

Eğer Erdoğan kendisine muhalefet eden Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının çoğunluğuna karşı, şimdi yaptığı gibi, kendi tabanını kışkırtmaya devam ederse, biliniz ki, bunun sonu kaosa ve ülkede iç savaşa kadar uzanır.

İç savaş diktatörün devlet aygıtını kullanarak şu ya da bu nedenle devlete karşı ayaklananlara karşı savaş açmasından farklıdır. İç savaş vatandaşın vatandaşla savaşıdır. Devletin bunlardan birine arka çıkması durumu değiştirmez.

Erdoğan’ın ajitasyonuyla harekete geçmeye hazır çok tehlikeli örgütlenmeler var. SADAT bunlardan biri. Onun para-militer silahlı elemanları ne askerdir, ne de polis, bildiğimiz TC vatandaşları. Demek ki, vatandaşların bir kısmı silahlanmıştır. Bu silahlanmış vatandaşlar kime karşı silahlanmıştır? Rejimin “düşman” ya da “sürtük” ve “çürük” olduğunu ilan ettiği vatandaşların çoğunluğuna karşı silahlanmıştır.

Ekonomik kriz, Güney Kürdistan savaşı ve eğer teşebbüs edilirse Rojava’ya karşı açılacak savaş ortamında, devlet adına yapılan bu düşmanlaştırma ve hedef gösterme ajitasyonu eğer devam ederse, bilin ki, bir kıvılcım toplumu boğazlaşmaya sürükler.

Denebilir ki, rejim aklını mı kaçırdı?

Kaçırmadı. Onlar, tıpkı 15 Temmuz darbesinde olduğu gibi ellerindeki fitili kendileri ateşleyip, yine kendilerinin söndüreceklerine güvenebilirler. “Kardeş kavgasını sözüm ona önler”, istikrar için “savaş hali” ilan ederek, seçimsiz ve hatta muhalefetsiz faşizm yoluna koyulurlar. Koyulduklarının ertesi günü bir de “NATO’ya bağlıyız ve Rusya’ya karşıyız” dediler mi, ABD’nin ve Avrupa’nın “mırın kırın” ettikten sonra desteğini alacaklarını düşünebilirler.

Tekrar ediyorum, eğer Erdoğan ve AKP trolleri AKP-MHP seçmenlerine toplumun çoğunluğunu düşmanlaştırıcı bu menfur ajitasyona devam ederlerse, bilin ki seçim eşiğinde, belki de kaybettikleri seçimin hemen gecesinde böyle bir kaosa hazırlanıyorlar demektir.

Gezi’den yıllar sonra Osman Kavala ve arkadaşlarının “ayaklanma” iddiasıyla hapse atılmış olmaları, rejimin bizzat “Allah’a ait bir lütuf” yaratmak istediğini akla getirirken, şu “sürtük ve çürük” ajitasyonu akla gelenin başa gelme ihtimalini de gündemimize eklemiştir.

Bu yazıda Erdoğan “iç savaş hazırlığı” ile suçlanmıyor. Yaptığı ajitasyonun doğuracağı tehlikeli sonuçlar anlatılıyor.

Neden anlatılıyor?

Çünkü bu ajitasyonun yaratacağı tehlikeli sonuçlar gözler önüne serilirse, ya Erdoğan dilini düzeltecektir ya da devam ederse, o zaman yazacağımız yazılarda devletin başı “iç savaşla” kumar oynadığı için tarafımızdan suçlanacaktır.

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

45 santrale sadece nisan ayı için 324 milyon ödenecek!

Sonraki Haber

Gezi ve Kobanî davaları ayrımsız dayanışmamızı hak ediyor

Sonraki Haber
Gezi ve Kobanî davaları ayrımsız dayanışmamızı hak ediyor

Gezi ve Kobanî davaları ayrımsız dayanışmamızı hak ediyor

SON HABERLER

Zulme Karşı Direnmek

Kaos aralığı

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Daralan zaman, büyüyen tehlike

Daralan zaman, büyüyen tehlike

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Kürdistan’da eko kırım var!

Kürdistan’da eko kırım var!

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Barış elçisi yazıma ilham kaynağı

Barış elçisi yazıma ilham kaynağı

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Muhalefet mi dediniz?

Darbe sürüyor!

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Özgürlüğün toplumsal anlamı

Özgürlüğün toplumsal anlamı

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

Özerk manzaralar: Yol filminde dağlar

Salgado’nun Vizörü: Toprağın Tuzu

Yazar: Yeni Yaşam
9 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır