27 Şubat tarihinden bu yana tartışılan iki ana başlık, süreç önündeki en büyük engel olarak varlığını dayatmaktadır. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tarihi manifestosunda öne çıkan birçok perspektif anlaşılmayı ve pratikleştirmeyi beklerken, sürecin önünde bekleyen iki seçenek olan umut hakkının uygulanması ve PKK’nin kongre toplayabilmesi sorunu, süreç önünde adeta set çekmiş durumda.
Politika ve siyaset dünyasında öne çıkan en belirgin mantık “sorunun ortadan kalkması için nedenlerinin ortadan kalkması” ilkesi; bugün Türkiye’de yürütülmeye çalışılan sürece uygulanmıyor. Bu tespitten aslında hükümetin soruna yaklaşımındaki ciddiyeti de meydana çıkıyor. Ancak pozitif bakış açısı ile ele alınan süreç (yöntem gereği de öyle olma durumu var), bize bazı süreçlerin gelişmesi için, süreçlerin ruhu denilen olgunlaşmanın da olmasının gerekliliğini hatırlatır. Fakat sürece tek ve mecburi giriş olan iki ana madde yerine getirilmeden, sürecin başlayabilmesinin teknik olarak da mümkün olmadığını bilecek tecrübeye sahip olan iktidarın, bunun ayrımındaymış gibi davranmıyor olması, acaba sürecin ruhunu mu anlayamadılar sorununu gündeme getiriyor.
Sorunların çözümünde en büyük yöntem olan, önce sorunu tanıma gereksinimi fiilen uygulanmayana kadar, iktidara olan şüphe azalmayacak gibi. Çünkü sürece giriş anahtarı çok nettir. İlk adım mecburidir. Mantık en rahat nasıl anlatılır bilemem ama 2×2=4. Bu işlemin açıklaması aşağıdaki gibidir.
PKK’yi biraz takip eden her araştırmacı PKK’de kongre süreçlerinin nasıl başladığını, nasıl yürüdüğünü ve nasıl sonuçlandığını bilir. Normal sürede dört yılda bir toplanan kongre süreci iki kongre arasına iki tane de konferans sığdırır. Normal süreç böyle devam eder. Bir de bu sürecin olağanüstü süreçleri oluyor. Buna olağanüstü kongre süreçleri deniliyor. Bu süreçler ise olağanüstü gündemler ile toplanır. Politik gündemlerin en yoğun olduğu dönemlerdir.
PKK’nin kongre ve konferans delegeleri ise mahallenin esnafı değil, politik ve oldukça yoğun düşünen, siyasi tecrübeye sahip, özgür iradesini netleştirdiği kongre süreçlerinin, düşünen ve eylem sahibi aktif militanıdır. Dolayısıyla her biri siyasete ve mücadeleye baş koymuş insanlardır. Politik gündemi belirleyen ve en önemlisi PKK’yi yarım asırdır yürüten, yaşatan ve bugüne getiren bir yapıdır. Bu kadar politik bir yapıyı olağanüstü kongreye taşımanın yetkisi ve yetkinliği çok büyük bir olaydır ve ciddi yaklaşımlar gerektirir.
Olağanüstü kongreler yöntemleri gereği yeni bir sürece hazırlıktır ve bu yeni süreçler ancak kurucu iradeler tarafından yönetilir. Bu işleyiş gereği de böyle değil midir?
Açıkçası durum bu kadar açık ve net iken ve iktidarın da bunu çok açık bilmesine rağmen, ortaya çıkan yaklaşımlar, iktidarın ciddiyete davet edilmesi gerekliliğini ortaya çıkarıyor. Tüm dünyada partilerin bir kongre süreçleri ve bu sürece giden bir yasal gereklilikleri var. Bu, siyaset “yapan” Meclis’teki 600 milletvekilinin hepsinin de bildiği gerçeklerdir. Her partinin kendi tüzüğü farklı olsa da olağanüstü kongre süreçleri tüm partilerde yasal koruma altına alınmıştır. Ve bu siyaset yapan herkes tarafından bilinir…