Türkiyeli Ermenilerin 84. Patriği Mesrob Mutafyan, 8 Mart 2019’da, 10 yıldan uzun bir süredir tedavi gördüğü Yedikule Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi’nde vefat etti.
Patriğin hastalığı 2007 yılında fark edilmiş, hekimler tarafından beynin ön lobunda ağır hücre kaybı anlamına gelen ‘Fronto temporal demans’ tanısı konmuştu. Hastalığın olağan seyri içinde Patrik Mutafyan’ın hafızası hızlı bir şekilde bulanmış ve gitgide tamamen kapanmıştı. İlerleyen aşamada ise solunum ve yutkunma becerilerini de kaybeden Patrik, bir anlamda tıbbi cihazlara bağlı olarak yaşıyordu.
Diğer yandan Mesrob Mutafyan’ın hastalığı, Türkiye Ermeni toplumunda yaklaşık 12 yıla uzanan bir yönetim sorunu yaşanmasına da yol açtı. Bilindiği gibi, patrikler dini önder özelliklerinin yanı sıra, Osmanlı yönetim sisteminde ‘Millet başı’ sıfatı ile de anılıyorlardı. Cumhuriyet hükümetleri üniter devlet anlayışının sonucu olarak ‘Tek millet’ anlayışını benimsedikleri için patrikler bu sıfatı günümüzde resmen kullanamıyor. Ne var ki aynı cumhuriyet hükümetleri, bu yeni süreçte yasal bir düzenleme yapmaktan da kaçınınca devletin patrikhanelerle ilişkisinde kurallar her zaman eski teamüllere, yani Osmanlı’daki uygulamalara paralel yürütüldü. Bir anlamda ecdat yadigârı bu kurumlar, tüzel kişilikleri olmayan, ama fiilen önemli bir temsil kabiliyetleri olan yapılar şeklinde günümüze kadar geldiler.
Tüzel kişiliğinin ısrarla tanınmaması, patrikleri hükümetler karşısında çoğu kez çelişkili bir duruma düşürdü. Siyasi gücü elinde bulunduranlar günün ihtiyaçları doğrultusunda gün geldi patrikleri en yüksek düzeyde muhatap alırken, gün geldi “Muhatabınız bağlı olduğunuz ilçenin kaymakamıdır” diyerek ayar vermeye çalıştılar.
Cumhuriyet’e imparatorluktan miras kalan ve sorumsuzca tasfiye edilemeyen patrikhaneler, iktidarlar için her zaman kolay manipüle edilecek yapılar olarak görüldüler ve rehin muamelesi gördüler.
İş zorbalığa gelince, Girit Adası’nın kaybedilmesinin acısını, savunmasız Konstantinopolis Patriği’ni patrikhanesinin kapısında asar, ardından da azınlığı azınlığa düşman etme ilkesi uyarınca, cesedini Balat’ta yaşayan Yahudilere parçalatarak çıkarır, yüreğini soğutursun. Zulmün baki olsun diye de o vahşetin yaşandığı sokağı, failinin adıyla ‘Sadrazam Ali Paşa Sokağı’ olarak anarsın.
Patrik Mesrob Mutafyan bu zihniyetin hüküm sürdüğü bir iklimde Türkiye Ermeni Patrikliği görevini üstlenerek çok ağır bir sorumluluğun altına girmişti.
Topluma yansıyan uygulamalarında, makamının gerektirdiği siyasi feraseti gösterdiği kabul edilen patrik, kendi iç dünyasında dışarıdan göremediğimiz ağır baskıların ve tehditlerin muhatabı olmuştu. Sonrasında ‘Fethullahçı tertip’ diye nitelendirilerek örtbas edilen ‘Balyoz’ soruşturmasında Mutafyan’a karşı planlanan suikastın ayrıntıları, eylemi gerçekleştirecek olan timin isimleri, nerelerde konuşlanacakları, suikastı nasıl gerçekleştirecekleri gibi pek çok detay gazetelerde yer aldı.
Bu ağır baskı ortamında Patrik Mesrob Mutafyan, Patrikhane içinde bile, yani bir anlamda evinde bile yakın koruma ile yaşamak zorunda kalmıştı. Emniyetin tahsis ettiği bu koruma, patriğin konuklarıyla, hatta dostları ve arkadaşlarıyla sohbetlerinde dahi bir gölge gibi yanından ayrılmıyordu.
Sorunun sadece can güvenliği değil, aynı zamanda politik bir hırpalanma boyutu da taşıdığını belirtmek gerekir. Patrik Mutafyan, kendinden önceki diğer patrikler gibi Türkiye dostu bir insandı. Yeni hükümetin demokrasi, insan hakları, Avrupa Birliği kriterlerini benimseme, ifade özgürlüğü ve benzeri vaatlerini destekliyor, Türkiye’nin AB üyeliği için batıya yönelik çağrılarda bulunuyordu. Onun bu tavrı Ermeni milliyetçilerinin tepkisine yol açıyordu. Aynı şekilde kendi toplumunda da, yani Türkiye Ermenileri içinde dengeler tutturmakta zorlandığı, sahip olduğu halk desteğinde çatlamalarla karşılaştığı bir döneme gelmişti.
Zaten belirtileri fark edilen hastalığı, Hrant Dink suikastının ardından çok daha belirgin hale gelince, kilise bu gerçekliği kamuoyuna açıklamak zorunda kaldı.
Türkiyeli Ermenilerin tarihinde acılarla dolu bir dönem kapanırken, Patrik Mesrob Mutafyan aydın profili, içtenliği, feraseti ile anılacak. Ruhu şad olsun.