• İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
21 Haziran 2025 Cumartesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
ABONE OL!
GİRİŞ YAP
Yeni Yaşam Gazetesi
JIN
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
  • Anasayfa
  • Gündem
    • Güncel
    • Yaşam
    • Söyleşi
    • Forum
    • Politika
  • Günün Manşeti
    • Karikatür
  • Kadın
  • Dünya
    • Ortadoğu
  • Kültür
  • Ekoloji
  • Emek
  • Yazarlar
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Tümü
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Yeni Yaşam Gazetesi
Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
Ana Sayfa Gündem Güncel

Perspektif metni üzerine düşünceler – I

21 Haziran 2025 Cumartesi - 00:00
Kategori: Güncel, Manşet
Perspektif metni üzerine düşünceler – I

Sn. Öcalan’ın PKK 12. Kongresi’ne sunduğu perspektif konuşması yazıya dökülmüş hâliyle karşımızda duruyor. Yazı ile söz arasındaki yarık, metnin akışkan, bağlantısal niteliğini kısmen donduruyor; yine de David Graeber’in ‘hem teorik hem pratik lider’ tespitinin hakkını veren dinamik bir öneri seti içeriyor

Kom Kolektif/İzmir

Kom Kolektif Atölyesi, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın ‘Perspektif’ metnine dair tartıştı.

Sunuş

Değerli arkadaşlar, İzmir’de hepimiz farklı ilgi, entelektüel, mesleki alanlardan gelen kişiler olarak Kom Kolektif Atölyemizin ilk oturumunu yapıyoruz. Bu oturumun gündemi Sn. Öcalan’ın PKK’nin 12. Kongresi’ne sunduğu Perspektif Metni-Politik Rapor’u açıklama, anlama ve yorumlama çabasıdır. Farklı dünya görüşlerine, teori-politik ve ideolojik bakış açılarına sahip kişiler olarak amaç, metni ele alırken anlam ve yorumlama çerçevelerini çoğaltmaktır. 

İlk oturum olması sebebiyle, metnin belli kavramsal odakları, belli kısımlarına dair parçaları veya bütüne dair değerlendirmeleri ele alabiliriz. Bu kapsamda öncelikle Otonomcu Marksist çerçeveden ‘perspektif’ kavramını ele alan bir çerçeveyle başlayabiliriz.

Helin: Perspektif, öncelikle metnin başlığı için neden perspektif kavramının seçildiğinin belirlenmesi gerekir. Bu, aynı zamanda Kürt Özgürlük Hareketi’ne (KÖH) ilişkin yapacağımız değerlendirmelerde de önemli olacaktır. Çünkü “perspektif” kavramı, felsefe tarihinin içinde politik ayrışmaların merkezinde duruyor dersek yanılmayız. Bir hat perspektif kavramını, mümkün…olanaklı bakış açılarından biri olarak değerlendirirken, diğer hat kavramı, bir üretim ve yaratım olarak değerlendirir. İlk hat Marksizm açısından koşulların içinden düşünmeyi zorunlu kılarken, ikinci hat perspektif üretimini aynı zamanda koşul üretimi olarak düşünür. İlk hat kavramı, değişim içinde ele alabilmek için, değişimi tarihsel bir sıradüzene dönüştürerek olanaklıdan hareket ederken, ikinci hat perspektifi, bir sapma…olanaksızdan olanak üretimi olarak ele alır. Perspektif kavramının bu algılanışı onu tüm temsil felsefelerinden de ayırır. Dolayısı ile metnin bize ilk söylediği, mücadele sürecinde yeni bir bakış açısı üretmenin zamanında olduğumuzdur. Sonuç olarak perspektif kavramını öncelikle bir üretim ve yaratım kavramı olarak ele almadan, mevcut bakış açılarından birisi olarak düşündükçe, metin içinden çıkılmaz olarak kalacaktır. Bu nedenle de öncelikle doğrudan perspektif kavramının üretim/yaratım kavramı olarak nasıl ele alınabileceğine ilişkin bir çerçeve hazırlanması gerekmektedir.

Ömer: Perspektif kavramını üretim ve yaratım olarak ele almak gerçekten de radikal bir dönüşüm gerektiriyor. Çünkü burada artık mevcut koşulları analiz etmekle yetinmiyoruz; koşulları dönüştüren, hatta yeni koşullar yaratan bir perspektif üretiminden bahsediyoruz. Bu yaklaşım, Kürt Özgürlük Hareketi’nin de sadece tepki veren değil, kendi gerçekliğini ve imkanlarını yaratan bir özne olarak değerlendirilmesini sağlıyor. Üretim ve yaratım kavramı olarak perspektif, aynı zamanda düşünce ile pratik arasındaki geleneksel ayrımı da aşıyor. Çünkü burada perspektif üretmek, aynı zamanda yeni bir dünya kurmak anlamına geliyor.

Roza: Peki bu perspektif üretimi sürecinde, özellikle Kürt Özgürlük Hareketi bağlamında, hangi unsurların bir araya gelmesi gerekiyor? Yani bu yaratım süreci sadece teorik bir çaba mı, yoksa toplumsal pratikler, kültürel üretim ve politik örgütlenme gibi farklı alanların kesişiminde mi gerçekleşiyor?​​​​​​​​​​​​​​​​

Kuvvet kavramı ve yaratma ilişkisi

Helin: Kuvvet kavramı, analizlerimizi kalıplara hapsetmeden sürdürebilmek için giderek merkezi hâle geliyor; Batı felsefesinin en politik düğümüdür. İki yol var: kuvveti varlığa dışarıdan ekleyen aşkın bir ilke saymak ya da onu varlığın kurucu temeli görmek. Kuvvetin artış-azalışı, politik olanı bedenleşme ve örgütlenme biçimlerimizde okumamıza imkân tanır; beden böylece üretim-yaratım odağı, politik ontolojinin kalbidir. Nietzsche’nin etkin-tepkisel, Spinoza’nın etkilenme kudretleri ayrımı, göçebe ile devlet kuvvetlerini açıklar: Tepkisel kuvvet köle bilincidir; etkin kuvvet bilinçdışıdır, bunu en iyi Spinoza anlatır, “bir bedenin ne yapabileceğini bilemeyiz” der, bu yüzden organizmayı (devleti) sürekli bozar.

Yersizyurtsuzlaşma / heterojenliğin üretimi

Bedenin kuvvetleri, etkin ve tepkisel nitelikler olarak düşünülmeye başladığında, tepkisel olanın belirli bir homojenlik ürettiği gözlerden kaçmayacaktır. Devletli düşünme, düşüncenin yerliyurtlulaştırmasını ifade eder. Yersizyurtsuzlaştırma ise tam da yerliyurtlulaşmaları bozduğu…parçaladığı için heterojenlik üretimidir. Yerliyurtlulaştırma olarak devletli düşünme, bir içselleştirme… içeridenleştirme… mülkleştirme pratiği olarak karşımıza çıkarken; yersizyurtsuzlaştırma tam da “dışarının düşüncesinin” üretimi olarak heterojenliğin üretimidir.

İnorganik/Organik /Fark Felsefesi

Tam bu sırada şu soru sorulabilir. Önce hangisi gelir. Kurduğumuz çerçevede, biçimsiz olan her zaman biçimli olanı önceler… Direniş iktidarı önceler… Sınıfsızlaşma mücadelesi sınıfı önceler… Devletleşmelerden kaçış, devletli hali önceler. Bunu özellikle fen bilimleri çalışan arkadaşlar Moleküler Biyoloji ve Moleküler Kimya çalışmalarında da takip edebilirler. Yaşamda organizmalar oluşsa da  inorganik olan organik olanı her zaman önceler ve onu sürekli parçalar. Deleuzecü felsefenin Fark Felsefesi olmasının anlamı da budur. Fark, özdeşlik veya çelişkiye indirgenemez. Bu özdeşlikler ve çelişkinin olmadığı anlamına gelmez. Ama fark…farklanma ve farklılaşma her zaman kendi oyununu oynar.

KÖH ve dışarılık

Deleuze-Guattari’nin “göçebe, dışarılık, ıraksallık” kavramları ile Kürt Özgürlük Hareketi’nin (KÖH) “Perspektif” metni, kapitalizmin kurucu dinamiklerine (erkek egemen iki-cinsiyet rejimi, ırkçılık-sömürgeci arzu, ekolojik yıkım, modernite vb.) yönelik sabotaj fikrinde kesişir. D&G, bu dinamiklerin dışında düşünme-eylem-yaşam üretimini sınıfsızlaştırıcı bir hareket sayar; KÖH de tam bu anti-kapitalist deneyimi pratiğe döker. Felsefe Nedir’de D&G’nin “oluş”u coğrafyaya, kavram yaratımını “olay”a bağlaması ve “eksik olan halktır” diyerek halkı yaratmayı devrimci-oluş olarak tanımlaması, KÖH’ün yeni öznellikler ve yaşam formları inşa etmesiyle doğrudan örtüşür. “Yaratmak direnmek, şimdiye direnmek” sloganı gibi, D&G’nin direnişi göçebe-dışarılıkta konumlaması KÖH deneyimini de Deleuzecü anlamda bir “dışarılık” hâline getirir.

Welat: Kim nerede ve nasıl dışarıda oluyor? Kürt Özgürlük Hareketi’nin “dışarının düşüncesi” olarak ürettiği heterojenlik, sadece mevcut devlet yapılarına karşı bir pozisyon mu alıyor, yoksa kendi içinde de sürekli bir yersizyurtsuzlaşma dinamiği yaratıyor mu? Kendi kurumsallaşma ve homojenleşme eğilimlerine karşı nasıl bir mücadele yürütüyor? Varsa somut örnek verebilir misin?

Ortadoğu’ya ve tüm dünyaya uzanan bir yaşam paradigması

Helin: KÖH’ün perspektifinin kudret ve yaratma üzerinden kapitalizmin kurucu dinamiklerine saldırı üretmesinin temel sonucu, salt lokal bir direniş hareketi olmadığı…Marksizmin yeni açılımını da sağladığı gerçeği ile bizi karşı karşıya getirmektedir. Kadının sömürgeleştirilmesi, ırkçılık/sömürgecilik, ekolojik yıkım, moderniteyi kapitalizmin kurucu dinamikleri olarak aldığımızda, KÖH’ün paradigmasının, nasıl da bu kurucu dinamiklerine sabotaj eylemi düzenlediğini görürüz. KÖH için direniş, şimdi ve burada, yaşamı inşa pratikleri olarak karşımıza çıktıkça, bu perspektifin, direnişin ötesinde bir karşı-küreselleşme üretebilme kudreti hem Ortadoğu’ya hem de dünyanın her yerine seslenebilme olanağını sağlamıştır. Jin Jiyan Azadî sloganının dünyanın her yerinde “şimdi ve burada” direnişler üretebilmesinin nedeni de budur. İşte bu nedenlerle bu perspektif Marksizm içidir.

Ömer: Perspektifi üretim/yaratım olarak kavramak, onu öznellik üretiminin mevzisi olarak görmektir; özne bakış açısı seçmez, perspektif bizzat üretir. Deleuzecü ‘dışarıdan düşünme’ ve Nietzscheci güç istenci, Spinozacı tekillikler üreten sürekli bir yersiz-yurtsuzlaşmadır; biçim-ötesi ama kimliklenmelerin yeniden girişine de açık. ‘Kaçmak için yeniden yaklaşmak’ gereğiyle ‘dışarı’, kapitalizmin ötesinde homojen bir ütopya değil, ‘için en uzak’ noktadır. Bu anlayış devleti kendinde varlık değil, göçebe savaş makinesinin direniş edimlerini içselleştiren bir kapma aygıtı olarak görür.

Suat: Kürt meselesi ve Filistin meselesi karşılaştırıldığında, perspektife yerleşmek ile perspektif üretmek kavramları nasıl işliyor? Bu iki hareket hangi noktada perspektife yerleşiyor, hangi noktalarda perspektif üretiyor?​​​​​​​​​​​​​​​​

Ömer: Şunun da altını çizmek gerekiyor. Perspektife yerleşmek ile perspektifi üretmek arasındaki paradigma farkı, kurtuluş hareketleri ile özgürlük hareketleri arasındaki farktır. Perspektif bir öznellik üretim pratiğini oluşturduğu için özgürlük hareketleri açısından belirli bir mekâna/yer-yurda yerleşmek söz konusu değildir. Her şey ıraksak olanın düzleminde çalışır. Mekânsallaştırma değil, coğrafya üretimi söz konusudur. Kurtuluş hareketleri ise perspektife/mekâna yerleşmeyi hedefler. Her zaman belirli bir mekâna seslenir. Tıpkı Filistin hareketinde olduğu gibi…

Helin: Filistin konusu ile kısa bir ekleme yapmak gerekiyor. Filistin Hareketi ulus-devlet sistematiğine bağlı olması ile de bilinen anlamıyla anti-sömürgeci bir harekettir. Ancak KÖH, bilinen anlamıyla anti-sömürgeci değildir. KÖH, anti-sömürgeciliği ulus-devlet sistematiğinin dışında çalıştırdığı için anti-kapitalizme içkin bir inşa pratiğidir. Yani, Filistin hareketi bir perspektife yerleşir. KÖH ise perspektifi inşa eder.

Ömer: “Sınıf” yerine “komün” demek, mücadeleyi sınıfsızlaştırma düzlemine taşımaktır: otonomist yaşam biçimlerinin örgütlenmesi, örgütlemeyi örgütten öne çıkarma çağrısı. Her kolektif özne kendi direniş pratiğini kurmalıdır. Ücretli emek-sendika temelli modernist Marksizm geride kaldı; sınıf gerçekliği yıkılmadıkça komün kavranamaz.

Arin: Öcalan’ın perspektif metni düşünce kalıplarını kırıp yeni siyasi ufuklar açıyor; tarih ve din anlatılarını dogmatizmden temizleyip yeniden yorumluyor. Eleştirinin ötesinde toplumsal dönüşüm için taze dil ve pratik sunuyor. Bu metne jenerik bir başlık önerisi var mı?

Fikret: Sn. Öcalan’ın PKK 12. Kongresi’ne sunduğu perspektif konuşması yazıya dökülmüş hâliyle karşımızda duruyor. Yazı ile söz arasındaki yarık, metnin akışkan, bağlantısal niteliğini kısmen donduruyor; yine de David Graeber’in “hem teorik hem pratik lider” tespitinin hakkını veren dinamik bir öneri seti içeriyor. Bu çerçevede ilk kavram “skolastizm”. Aydınlanmacı‐pozitivist bakışın “pre-modern” diye dışladığı skolastik düşünce, aslında yeni olana kapalı kalıp mevcut dogmayı kısır bir döngüde yeniden üretir: dogmatik, tekrarcı, farkı iptal eden ve siyaseti donduran bir tutum. Öcalan’ın metni tam da bu skolastizme karşı “veda” çağrısı yapıyor.

İlk veda, ulusçu‐ulus-devletçi tarih yazımına müdahalede somutlaşıyor. “Türk Hakanı Kürdistan’ı inşa ediyor” cümlesi, Türk vs Kürt ikiliğine hapsedilmiş resmi kroniği kırarak tarih‐siyaset bağını yeniliyor. İkinci müdahale, Kürt varlığının tarihi sürekliliğine odaklanıyor. PKK’den önce “çöp”e indirgenen, “düşünceden düşürülen” Kürtlük, Öcalan’da kolektif özneleşme sürecine kavuşuyor. Bu süreç dört evrede ilerliyor: (1) İnkâr döneminde varlık mücadelesi, (2) reel sosyalizm sonrası kabul ama hakların reddi, (3) 11 Eylül sonrasında tanıma-kriminalizasyon ikilemi, (4) günümüzde kolektif hakların tanınması talebiyle statüsüzlüğün dayatılması arasındaki gerilim. Diyalogla çözüm ihtimali de, çatışmanın sürmesi senaryosu da Kürt hareketini güçlü kılan özgün bir hazırlık zemini doğuruyor; hareket artık bölgesel çapta geniş ilişki ağlarına sahip.
Üçüncü müdahale din ve uygarlık alanında gerçekleşiyor: Allah’ın 99 ismi evren felsefesi olarak okunuyor; İslam Rönesansı’ndan tutuculuğa geçiş tarihselleştiriliyor, aşkın ile dünyevi olan arasındaki “siyasal ilahiyat” hattı yeniden kuruluyor. Böylece dogmatizme eğilimli bir alan özgürleştirici potansiyellerini açığa çıkarıyor.
Dördüncü ve belki de en çarpıcı kırılma, devlet-komün denklemine dair. Öcalan komünü, yalnızca üretimin yerel birimi olarak değil, yaşamın tamamını örgütleyen felsefi-politik bir dinamik olarak merkezleştiriyor. Devletçi eğilimlerle demokratik eğilimlerin tarihsel gerilimi, sınıf antagonizmasının ötesine taşınıyor hem geçmişi yeniden yorumlamak hem de bugünü‐geleceği tahayyül etmek için verimli bir zemin ortaya çıkıyor.

“Çöplük” kavramı bütün bu tartışmanın damarıdır. Fanon’un sömürge eleştirisiyle Freud’un öz-yabancılaşma analizinin izlerini taşıyan bu imgede, sömürgeciliğin “aşağı insan” kategorisiyle yüzleşme ve ondan kurtulma iradesi somutlaşır. Böylece metin yalnızca teorik bir çerçeve sunmaz; aynı zamanda anti-kolonyal bir özsaygı inşasının dilini kurar.

Sonuçta perspektif, “Skolastizme Veda, Siyasete Çağrı” başlığı altında sınıf, cinsiyet, ikilikler, Kürt-Türk ilişkileri ve din biçimindeki dogmatik tekrarı kırarak “aşırı tekrar ve anlam yoksunluklarını” aşmaya çağırır. Siyaseti, yeni bir hakikat üretme süreci ve “tarih yapımı” olarak tanımlar; manevra savaşının yerine mevzi savaşını, yani toplumsal dönüşümün dilini ve hegemonyasını kurma cesaretini koyar. Böylece 27 Şubat “Asrın Çağrısı” dünya-tarihsel konjonktürde gerçek anlamını bulur: skolastik kilitleri söküp toplumsal-demokratik siyasetin ufkunu genişletmek.

DEVAM EDECEK

 

PaylaşTweetGönderPaylaşGönder
Önceki Haber

Öcalan’ı yeni keşfetmenin dayanılmaz ağırlığı!

Sonraki Haber

Ekonomik ve ekolojik şiddet daha ne kadar sürecek?

Sonraki Haber
Yeni anayasa tartışmaları ve DHP’nin sorumluluğu

Ekonomik ve ekolojik şiddet daha ne kadar sürecek?

SON HABERLER

İsrail, İran’ın nükleer tesisini vurdu

İsrail, İran’ın nükleer tesisini vurdu

Yazar: Yeni Yaşam
21 Haziran 2025

Yolcu otobüsü tıra çarptı: 13 yaralı

Yolcu otobüsü tıra çarptı: 13 yaralı

Yazar: Yeni Yaşam
21 Haziran 2025

ABD seçim sonuçları ve  kötülüğün ardına kadar açılan kapıları

Türkiye ve bölgesel barış için bir fırsat

Yazar: Yeni Yaşam
21 Haziran 2025

Eleştiriler, yanıtlar ve devletsiz özgürlük arayışı

Eleştiriler, yanıtlar ve devletsiz özgürlük arayışı

Yazar: Yeni Yaşam
21 Haziran 2025

Dijital önderlik yanılsaması

Dijital önderlik yanılsaması

Yazar: Yeni Yaşam
21 Haziran 2025

Yeni anayasa tartışmaları ve DHP’nin sorumluluğu

Ekonomik ve ekolojik şiddet daha ne kadar sürecek?

Yazar: Yeni Yaşam
21 Haziran 2025

Perspektif metni üzerine düşünceler – I

Perspektif metni üzerine düşünceler – I

Yazar: Yeni Yaşam
21 Haziran 2025

  • İletişim
  • Yazarlar
  • Gizlilik Politikası
yeniyasamgazetesi@gmail.com

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

E-gazete aboneliği için tıklayınız.

Sonuç Yok
Tüm Sonuçları Görüntüle
  • Tümü
  • Güncel
  • Yaşam
  • Söyleşi
  • Forum
  • Politika
  • Kadın
  • Dünya
  • Ortadoğu
  • Kültür
  • Emek-Ekonomi
  • Ekoloji
  • Emek-Ekonomi
  • Yazarlar
  • Editörün Seçtikleri
  • Panorama
    • Panorama 2024
    • Panorama 2023
    • Panorama 2022
  • Karikatür
  • Günün Manşeti

© 2022 Yeni Yaşam Gazetesi - Tüm Hakları Saklıdır