Kartalkaya’daki otel yangınında 79 insanımızın yaşamını yitirişinin ardından süren pişkinlik yarışı, yıllar öncesindeki benzerlerini anımsatıyor…
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, 2004 Pamukova tren kazasında 41 insanın ölümü üzerine “neden istifa edeyim treni ben mi kullanıyordum?” diyerek kameralar karşısında bir de güzel sırıtmıştı! Bundan 3 yıl sonra Isparta’da 29 Kasım 2007 tarihinde düşen uçak 57 insanımıza mezar olduğunda açılan davada sanık sandalyesine oturtulan Binali Yıldırımın atadığı Sivil Havacılık Genel Müdürü (SHGM) Ali Arıduru da ustasının izinden gitmiş ve şöyle demişti: “Kazayı pilot yaptı ben niye yargılanıyorum!”
Ancak, bu sözündeki hesap mahkemeye uymadı…
Keçiborlu Cumhuriyet Savcısı Ulaştırma Bakanı’nın vermediği yargılama iznini uzun uğraşlardan sonra Yargıtay’dan çıkartıp Ali Arıduru ve yardımcısı Oktay Erdağı’na 2 yıla yakın hapis cezasını mahkemeden çıkarmayı başardı. Gençler hatırlamaz pek ama o yıllarda, AKP iktidar olalı henüz 5-6 yıl geçmişti ve böyle savcılar, Yargıtay daireleri hala vardı ülkede! SHGM’den üst düzey 2 bürokrat taksirle ölüme sebep olmaktan beraat etseler de “görevlerini kötüye kullanmaktan” ceza alabiliyordu…
World Focus şirketi sadece Atlas Jet’e değil Türk Hava Yolları’na da “wet liesing” yöntemiyle, yani pilot ve kabin ekibiyle birlikte uçak kiralıyor, “voleyi” de buradan vuruyordu. Havacılık Şirketlerinde bulunması gereken birçok nitelikten yoksun olduğu denetlemelerle tespit edilmiş bu şirketi SHGM neden kayırıp kolluyordu dersiniz? Sanırım bir özelliğini anlatırsam konu bütün açıklığıyla ortaya çıkar. Sivil havacılıkta uçakların 5 harften oluşan kuyruk adının ilk 2 harfi TC ve son 3 harfi şirketlere göre belirlenir ve araç plakaları gibidir. İstanbul-Isparta seferini yapan ve ne yazık ki düşen TC-AKM tescilli uçaktan önce şirketin satın aldığı ilk uçağın kuyruk tescili “TC-AKP” idi. Sanırım fazla söze gerek kalmıyor. Bu şirket kollanmayacak da kim kayrılıp gözetilecekti!
Arıduru ve Erdağı’nın aldığı bu hapis cezalarının çok sonraları yine Yargıtay’ca “karar tahsisi” ile kaldırıldığını ise havacılıkla ilgili özellikle İstanbul 3. Hava Limanı konularında bu olumlu örneği anlattığım için hakkımda “hakaret davası” açmalarıyla öğrenecektim. (https://www.youtube.com/watch?v=UhMy8TEPmMM)
Olsun, artık tarihte de kalsa(!) bu tür olaylarda, kamu adına denetim görevinden sorumlu bürokratların yani asıl suçluların yargılanması açısından önemli örnekler de yaşanmıştı ve bunlardan söz etmek elbette “hakaret” suçu teşkil etmiyor. Havacılıkta eksiklikler, yanlışlar ve kayırmalar ağır riskleri ve bedelleri beraberinde getiriyordu işte. Ve bu ihmalin bedelini 57 insanımız yaşamlarıyla ödediler.
AtlasJet HavaYolu şirketinin yani halen Turizm Bakanlığına devam eden Mehmet Nuri Ersoy’un kardeşi Ali Murat Ersoy’un sahibi olduğu, işçilerine ödemedikleri ücretleri de cebe indirerek iflas ilan eden Atlas Jet ve World Focus şirket yöneticileri de mahkemelerde cezalar aldı ancak savcıların gücü daha yukarılara yetmedi. Kartalkaya’da ise yargının tutukladıklarına bakınca Keçiborlu’daki yargılamanın çok gerisinde kalacağı, asıl sorumlulara ulaşma konusunda eskileri aratacağını söylemek mümkün.
“Pişkinlik” sıfatı ise yiyecekler dışındaki konularda artık bir bürokrat özelliği olarak anılacağa benziyor!