“Erken seçim” mümkün mü?
Mümkün.
HDP’nin “erken seçim” çağrısından söz etmiyorum. Bu, HDP’nin bir muhalefet partisi olarak kendi bileceği bir iş. Mevcut rejime böyle bir erken seçimi dayatabilirse, herkes HDP’ye şapka çıkarır. Başarması için, hep birlikte çalışacağız.
Benim konum başka.
Ben, Erdoğan’ın A, B, C “planları” var ya, işte o planlar arasında şimdilik uykuya yatırılan “erken seçim” planından söz edeceğim.,.
Önce mevcut hukuk açısından bakalım: HDP’nin Erdoğan’a erken seçimi kabul ettirmesi, deveye hendek atlatmak gibi zor bir şey. CHP’nin lafta değil eylemde bu işe evet demesi, aynı zamanda TBMM üye tam sayısının yarıdan bir fazlasıya erken seçim kararı alamayacağına göre, TBMM’den çekilmesi şart. Ardından HDP’yle ve tüm demokratlarla birlikte kitleleri seferber etmesi de cabası. O halde CHP’ye, “hep birlikte bütün temsili kurumlardan çekilme” yönünde baskı yapmaya ihtiyaç var. Bu yapılabilir. Başarılı olup olmayacağı yapıldıktan sonra anlaşılır.
Buna karşılık Erdoğan’ın kafasındaki “erken seçim” için sadece Erdoğan’ın karar vermesi yeterli. Cumhurbaşkanı Türkiye’yi istediği anda “erken seçime” götürebilir.
Götürür mü?
Görüşümü söyleyeyim: Götürür. Daha şimdiden “kazanmayı garanti edeceği” şartları büyük bir hızla hazırlıyor zaten. HDP’yi herhangi bir seçimde kıpırdayamayacak hale getirmek için amansız bir tutuklama ve tasfiye operasyonu yürütüyor.
HDP’yi “seçim dışı” bırakmayı hedefliyor. Kapatmayı da.
Ama bu yetmez. Çünkü HDP kapatılsa bile Kürt ve sosyalist seçmen yaşıyor. O halde ne yapmak gerekir? Bu oyların gidebileceği hiçbir alternatif bırakmamak. Erdoğan “gerekeni” başarıyla yapıyor: HDP’nin yasaklandığı bir seçimde onun seçmen kitlesinin “destekleyeceği” bir alternatifi yok ediyor. İzlediği savaş siyaseti sayesinde 1 Mart yerel seçimlerindekine benzer bir “ittifakı” CHP’yi savaş yanlısı konuma çekerek imkansız hale getirmeye çalışıyor.
Bu da yetmez. “AKP’ye kaybettirme” taktiği yine de uygulanabilir. O halde sırada CHP var. CHP’nin içine oynuyor. Son “Saray’daki CHP’li hayalet” kumpası bu partiyi krize sürükledi bile. CHP bölünebilir.
Ama bu da yetmez. Erdoğan kendi partisinin de parçalanmasını önlemek zorunda. Babacan’ın kuracağı partiyi seçim dışında nasıl bırakacağını hesapladığından emin olabilirsiniz. Davutoğlu’nu ise “cepte” koalisyon ortağı olarak “kollayabilir.
Ve nihayet bu da yetmez. Erken seçime karar verir vermez, ülkede cirit atan DAİŞ çetelerinin nasıl harekete geçeceğini bundan önceki seçim deneyimlerinden biliyorsunuz. Kanlı bir kaos ortamı “erken seçimi” kazanmanın en iyi ortamı değil mi?
Ve son: Bu da yetmez. Tam erken seçime beş kala, (artık Rojava savaşına millet şerbetli olduğu için) diyelim ki Kıbrıs açıklarında bir Türk muhribi ile bir Yunan kruvazörü birbirine toslayabilir. “Kahpe Yunan” sloganı yalnız milliyetçi kitleyi birleştirmez. Seçime katılacak bütün düzen partilerini, CHP’yi, yeni kurulacakları anında Erdoğan’ın yanına çeker.
Demek ki Erdoğan hem hukuki bakımdan, hem de yukarıda sayılan “işleri” yapma “becerisi” bakımından her an erken seçim kararı alabilir.
Neden alır?
Mecbur da ondan. ABD’de hiçbir şey elde edemedi ama, “kısa” bir “zaman” kazandı. Bu kazandığı zaman dolduğunda başına gelecekleri biliyor. İdlib savaşı başlayacak, birkaç milyon mülteci sınırı aşacak. ABD, AB yaptırımları falan derken dolar uzaya fırlayacak, ekonomi çökecek. Hemen şu sıralar davranmazsa yeni partiler kurulacak, CHP krizi aşacak, HDP saldırı şoklarını atlatacak, Kürt ulusal birliği kurulacak… Bunlar olduğu zaman Erdoğan’ın partisi belki baraj altında bile kalacak.
Erdoğan’ın önündeki ikilem açık: Ya şu kazandığı “zaman” aralığında, “kaosla, savaşla, tutuklamalarla, muhalefeti parçalayıp etkisizleştirerek” bir erken seçime gidecek, ya da değil 2023’te yapılacak seçimleri beklemek, on yıl boyunca “seçimsiz diktatörlük” yoluna koyulacak.
Başka türlü ayakta kalamaz. Ya seçimli faşizm, ya da seçimsiz faşizm…
Buradan çıkan sonuçlar açık: Birincisi HDP’ye karşı yürütülen saldırıları bütün demokrasi güçleri elbirliği ile geriletmeli. HDP seçmen kitlesini silahsız öz savunma yolunda örgütlemeli. İkincisi CHP yönetimi savaş siyasetine verdiği desteği çekmeli ve partinin “ulusolcu çeteler” tarafından tümüyle ele geçirilmesini önlemeli. Üçüncüsü Babacan ve arkadaşları ellerini çabuk tutmalı, oyalanmak ölümdür. Dördüncüsü Kürt ulusal birliği acil olarak sağlanmalı. Beşincisi “demokrasi için erken seçim” çabalarının yanında, “faşizm için erken seçim” ihtimali akılda tutulmalı ve böyle bir oldu bitti karşısında “tüm muhalefetle birlikte boykot” alternatifi üstünde şimdiden kafa patlatılmalı. Sonuncusu, seçimlerin fırsat olduğu bilinmeli, ama halkın kafasında faşizm seçimle yıkılır beklentisi yaratmaktan kaçınılmalı.
Hepsi bu kadar.